Çene Sporu...




Arkadaşlarımızla birlikte, örgütlü bir cevap vermeme konusunda hemfikir olduğumuz şeylere sıkça rastlamakta iken geçen günler bu cevap verilmeye değmeyen şeyleri de elbette seyreltti. Şimdi biz; bir kolektif olarak, bir inisiyatif olarak, bir A çerkes grubu, bir B çerkes grubu olarak bu insanları kesinlikle hareketlerimizde cevap verilmeyecek şeyler konusunda tutmaya da ısrarcıyız. Ancak soyut iftira kampanyasına dönüşen ve kendi taban kitlesini yalanla idare edenlerin kendilerini ayakta tutan kolonlarını da sarsmadan edemiyoruz. Bunu kendim olarak, sana yazıyorum...

Çene Sporu olarak çok konuşanlar, kavga için sokağa dökülenleri; ancak kapalı odalarında, sıcacık kalorifer peteklerine dayanarak eleştiriyorlar. Cevap vermeyenler; soğuk bir istanbul da, saatlerce sokakta insanlara kavgasını anlatıyorlar..

ne mi o kavga?

Çerkesler, 1864 yılında son bulduğu yazılan bir savaşta soykırıma maruz bırakılmıştır. Sochi bir Çerkes toprağıdır ve orada olimpiyat düzenlemek ise Çerkeslerin özgürlüğü için ölmüş atalarına hakarettir. Türkiye, kendi içinde yaşayan, vergi ödeyen, çalışan veya vb. tüm vatandaşlık ödevlerini yerine getiren Çerkeslerin tarihsel trajedisini anlamalı, tanımalı ve destek olmalıdır. Bu, 149 yıllık ilişkilerin basit bir göstergesi olarak bize devletin ne kadar samimi olduğu konusunda bir ışık tutacaktır.

Tanıyacak mı?

Denemeden bilemeyiz, denenmediği içinde bilmiyoruz ve öngörülerimiz var; Başbakan, 21 mayısta Federasyona sözde bir mesaj iletmişti, şimdi sözünü tutacak mı? Öngörülerimiz bizi yanıltırsa, çok memnun kalacağız.

Çene Sporu?

Sürekli konuşmak ve bundan başka hiçbir şey yapmıyor olmak. Sokakta gözükmeyen devlerin internet hikayeleri...


Share:

Çok Hareketli Partiler geliyor! :)


Geçtiğimiz günlerde, Çerkesler Parti kuruyor başlıklı bir haber yayıldı ortalığa. İlk dikkatimi çeken ise, haberlere çok hızlı bir şekilde girişi oldu elbette. Bunu da açıkça belirteyim size; Çerkesler! Diye başlayan haberler de, en az Türkler kadar başlayan haberler ile ve hatta Kürtler ile başlayan haberler ile benzeri karakteristik özellikleri taşırlar. Gezi Parkı isimli mükemmel bir gerçeğimiz var bizim; Çerkesler Gezi parkında demeyi bir kenara bırakın, (ki parti kuran Çerkeslerden daha fazla Çerkes, Bir çok ilde Çerkes kimliği ile katıldı) Gezi parkı gibi toplumsal patlamayı bile bu kadar hızlı vermemişti basın. Hadi diyelim ki bu Çerkesler, Türkiye Siyasetinde öyle ya da böyle gizli ya da açık olarak etken haldeler (ki buna sizde gülebilirsiniz, ben yazarken güldüm) ve basını bir şekilde etkiliyorlar. Kaldı ki, mevcut partileşme müjdesini veren şahsiyetlere bunun kaynağı neresi diye sormak, evvela bir Çerkes ve harici bir yurttaş olarak benim özgürlüğüm (ki bilgi edinme hakkı, partileşen her hareketin uyması icap eden bir şeydir.)

Haber, öyle bir girdi ki;

Çerkesler Soykırım için İmza topluyorlar
Çerkesler Van’daki insanlar için oruç tutuyorlar.
Çerkesler 21 mayısta konsolosluğun önünde toplanıyorlar (Parti kuranların hareketidir)
Çerkesler TRT Çerkes’i istiyorlar (Parti kuranların kampanyasıdır)

Hepsini solladı..
Öyle bir zamanda dedi ki; Barzani, Tayyip Diyarbakır’da idi.. Tayyip tam üç defa ÇERKEZ demişti.. 
Kafanıza soru işareti olsun diye söyledim bunları, insan soru işaretleriyle yaşamalıdır. Soru işaretleri olmadan olmuyor çünkü parti işleri..
Bir de sosyal medyada bu sözde partinin (daha şubatta kurulacağını söylediler) partizanlığını yapan tipler var ki; Gezi Parkı eylemcilerine Liboşçular falan dedi.  Adını soracaksınız, kendisi Van’da.. bir kez olsa Van’da soğuktan hastalananlar için kılını kıpırdatmamış, ağzı bozuk ve hükümet yalakası olduğunu saklamayacak kadar onursuz bir adam. Adını bir çoğunuz tahmin edebilirsiniz ama etmeyenler için ben tekrarlamakta sakınca görmüyorum  “SELÇUK”  İşte böyle adamların, öyle zihniyetlerin partizanı olduğu henüz kurulmamış bir partinin propagandasını yaptığı bir partiden beklentilerimiz, ne Çerkeslik ile alakalı olabilir, ne de insanlık ile..

Henüz kurulmayan o partiye, inşa disiplin kurulu kurup; o terbiyesiz ve ahlaksız insanı da o inşa disiplin kuruluna sevk etmelerini öneriyorum. Kendim için değil, öyle adamlarla başlanan yolda, kendi kurulmaya çalışılan partilerine bir hayli zarar verir.

Bir de bizim tayfalara söylüyorum, bu konuyu kapatın.. Tartışmaya bile değmeyecek bir konu. O parti kurulsa bile, o partiye oy verecek kitleyi buradan rahatça kestirebiliyoruz. Siz vermeyeceksiniz, biz hiç vermeyeceğiz. Verecek olanlar da mevcut iktidarın tescilli yalakalığını saklamayan ya da mevcut iktidarın kömürüne muhtaç olanlar olacak. Ne sizin oyunuz olacaklara, ne de bizim kavgamızın içindeki kitlelere zaten şimdiden çok uzak durumdalar.


İsmini zikrettiğim ahlaksızın ne denli ahlaksız olduğunu merak edenler için (kendi yol arkadaşları ya da herhangi birisi) apiscanberk@gmail.com mail adresime konuyla ilişkin bir mesaj yollamaları halinde o dosyayı yollayacağımı da bildiriyorum.

Mücadele ve İstikrarla...


Share:

Herşeyin farkındayız!




Eylemlilik süreciyle oluşturduğumuz organik bağlar gün geçtikçe güçleniyor ve bu gücü önümüze koyarak kolektif bir şekilde değerlendiriyoruz. Bu değerlendirmelerimizin bir yöneticisi ve yürütücüsü yok, tüm süreçlerimiz kendi içimizde mevcut bulunan saygı ve hoşgörü içinde birbirimizi dinleyerek ve ikna ederek tamamlanıyor. Kısacası arkadaşlar; A inisiyatifi, B hareketi, C kurumu olarak değilde; ben Canberk olarak, Ümit amca ile, Deniz ile, Kadir ile, Gökhan ile, Özdemir abi ile, Cemal abi ile, Cihan ile, Gökhan ile, Leyla ile, Murat ile, Caner ile ve elbette tam anlamıyla listelemek çok uzun sürecek; ben ve tüm dostlarımız tamamen aramızdaki samimiyet ve saygı ile oluşturduğumuz dostluk bağları ile bir arada duruyoruz. Birilerinin dışına çıkamadığı teyamülleri altüst etmiş, farklı bir biçimde hedefler oluşturabilen, organize olabilen ve tavır koyabilen noktadayız.. Birilerinden konuyla ilişkin özür ise asla dilemeyeceğiz, hatta o birileri; benim ve bazı arkadaşlarımın arkalarından konuştukları şeyler için bizlerden özür dilemeliler. Peki ben ya da herhangi bir dostum, birbirine samimiyet ve dostlukla bağlanmış insanlarımız için yapılan bu haksızlıklara karşı; bu haksızlığı yapanların, özürlerini dileseler bile –özürlerini—kabul edecek miyiz? Kısacası söyleyeyim size.. Evet,  edeceğiz... ama bir daha asla güvenmeyeceğiz. Onların gelişen süreçte, hareketin ivedikleşmesi için yapılan mücadele de imzaları bulunmadığı için çıkardıkları engelleri, kendi özürlülükleri olarak kabul edecek, görmezden gelecek ve yolumuza devam da edeceğiz.

Biz bir şeyin farkındayız! ve diyoruz ki; eylemlilik halimiz sürdürülebilirliği kadar tüm dinamizmi ile devam edecek. Bunu kimin hazmedip kimin lağvettiği, kimin kimin arkasından ne dedikodusu yaptığı ya da saptadığımız olası dedikoduların ne yoğunlukta olacağı hiç umurumuzda değil. Bize hiçbir suretle kesin bilgi olmadan verilen kişi karşı propagandaları etki değildir. Bizim insanla – insan arasındaki ilişkilerimiz; kişinin kendisiyle edindiğimiz tecrübeye dayalı ilerlemekte, somut delillerin kesin ve samimi tahlilleriyle sonuçlanmaktadır. Bu yüzden, yedeklenmiş ve kullanımda olan gücümüzün hiçbir kısmı insan – insan arasında gelişen soyut davranış çatışmalarına yönelmemekte ve gücümüz kendi varlığını; sonuca odaklayarak bir şekilde muhafaza edilmektedir. Dedim ya, “Bir şeyin farkındayız” İşte o “şey” bizim için bize karşı yönelecek tüm soyut iftira kampanyalarında somut olarak savunacağımız “şey”in silahı olarak elimizde ve yüreğimizde durmaktadır. Yüreğimizin ise doğru yolda tereddütsüz gittiği, aslında birilerinin çok iyi idrak edip belki de hazım edemediği istikrarımızın kaynağıdır. Bu saatten sonra, herkes atacağı adımı hesaplamalı ve hesabını yapamadığı adımları atmaktan sakınmalıdır. Her nasıl başlatılırsa başlatılsın, kişilerin kendi yaşam alışkanlıkları üzerinden itibarsızlaştırılmasına karşı tavrımız çok nettir ve tekrar edilmek gerekirse; alkol alma, sigara kullanma, barlara gitme, meyhanelere gitme vb. gibi çirkin söylemler ile kişiler itibarsızlaştırılmaya çalışıldığında bu bizim hiçbir surette kabul edemeyeceğimiz bir karalama kampanyasına dönüşmekte demektir. Bu durumda tavrımız, kampanyayı yürütenlerin niyetlerini tahlil etmek, elde ettiğimiz tahlili kendi içimizde konuşmak ve sonucu da halkımıza hiç çarpıtmadan açıklamak olacaktır.

Bir şeyin farkındayız efendiler;
Gücümüzün, inancımızın ve istikrarımızın farkındayız. Dinamizmizin reklam panosunu oluşturmayarak, hareketin içinden hareketi okuyarak önümüze koyduğumuz hedefler somuttur. Karşımıza çıkarılacak safsataların öngörüleri, kimlerin ne gibi politik dile ve dansözlüğe sahip oldukları hakkında kendimize yetecek kadar da bilgi sahibiyiz. Uyarırız ki; bizim kolektif hareketliliğimizin ve yol arkadaşlarımızın hakkında soyut olarak başlatılacak her iftira kampanyasına, somut olarak karşı koyacak materyal ve kuvvete sahibiz. Bunu bir koz olarak kullanmayı düşünmememiz, sizleri hedefimizin önünde engel olarak görmeyişimizdir. Ancak bu iyi niyetli düşüncemizi değiştirebilecek olanda bi tabii sizler olmaktasınız.




Share:

ah şu kızı güzel, erkeği faşist ÇERKESLER!



Bir Çerkes olarak şunu açıkça söylemeliyim ki; dünyanın bütün halklarının bütün kadınları güzel ve erkekleri genelde yobazdır. Kendini genelle değerlendirmeyenler elbette “istisna” ve biz mutlak suretle, kaideyi bozmaya and içmiş bir azınlığız.
Şimdi yukarıda yazdığım o yazıyı, bir Kürt olarak, bir Türk olarak, bir Arap ya da bir Haymatlos olarak yazmam neyi değiştirir ki?  Bence de...
Benim bakış açım, işte o açıya giren Çerkes ve Erkek profili, Çerkes ve Kadın profili, bir kedi, bir ağaç, bir amip yok. Benim bakış açımda, Erkek ve Kadın – İnsan ve Doğa var; basit, tekdüze, kategorilerden arındırılmış bir biçim, sade, saf gerçeğe yakın olmak isteyen, bunu arayan, buna yol açmaya çabalayan, bunun savaşımını veren; doğru ya da yanlış bir açı... 
Bazı dostlar; güzel insanlar, iyi ve hoş bir yarın isteyen; kimi “güneşi zaptedeceğiz” kimi “özgürlük sokakta” kimi “ne tanrı ne devlet” diye bağıran dünyanın en güzel insanları; benim canım insanlarım, çay masalarımın, en güzel heceleri; ahmetler, mehmetler, ethemler, ümit amca, ümit.. cemal abi, ya da cemal.. Sırıtırken ya da kızarken Melike, öfkeli Mihrimah; Yürüyen ansiklopedi Mimi, canım  otostopdaşım, yoldaşım Kadir ve elbette aynı değerlere sahip Gökhan, kardeşim..

Bunlar; Türk, Kürd, Laz, Çerkes, Arap ama Bunlar, İnsan evlatları, insanlar! Güzel bir yarına, güzel insanlarla, güzel sohbetlerle, güzel şeyler yapmak için ulaşmak isteyenler; İşsizler, işliler, ekonomikler, kirada oturanlar, evinde sığınmacı gibi yaşayıp, evin üyesi gibi hissetmemi isteyenler; Misal.. Murat, Caner, Başak, Misal Melike.. Misal Berfin ya da ne bileyim; Hereke’den Hayri abi.. Eskişehir’den canım ciğerim annelerim, babalarım..

Hepsinin, ama hepsinin bakış açısında; cılız bir erkek ve Çerkes bir devim. Gerçekten devrimci bir başka bir Çerkes için ise belkide kaba bir erkek, minik bir Çerkesim. Yok mu sanıyorsunuz başka devrimci, proleter, mavi yaka, bedel ödeyen, hak arayan Çerkes? Yok mu sanıyorsunuz feodaliteye, bir çeşit Emperyalizme karşı savaşmış bir Çerkes halkı? Çerkes halkından birileri yok mu sanıyorsunuz halkların kardeşliği için afedersiniz “kıçını yırtan”? Eğer keskin çizgilerle, altını çize çize yok diyorsanız, bence bize karşı faşist bir önyargıda bulunuyorsunuz.

Enternasyonal Sosyalist ya da Anarşist Enternasyonalle örgütlü ve en basit tabiri ile Anarşist mücadele içinde tesadüfen bile rastlayabileceğim Çerkes sayısı elbette Kürdler ve Türkler kadar olamaz. Zaten bilimin istatistiklerine de aykırı. Aynı süzgeç ve yüzgeçte, şartların bastırdığı ve insanların bırakın etnisitelerini; yaşamlarında dahi asimile eden bir sistemde yaşadığımız gerçeğiyle Çerkeslere bakmamız gerekiyor. En başta, sizin Çerkes diye hitap ettiğiniz kişiler tam olarak kimleri kapsıyor bunu konuşmalıyız. Birisi bana Çerkes dediğinde, ben  Adiğe olarak algılıyorum fakat genel olarak sözü geçen Çerkes sözcüğüne oturttuğunuz karakterde; Abhaz, Adiğe, Çeçen, Oset, İnguş, Lak, yer yer Karaçay ve Kumuk’lar da var. Bunların içinde kuşkusuz ki anadolu’da yaşayan en kalabalık kitle Adiğeler (söylemlere göre, 3,5 milyondan başlayıp – 6 milyon nüfusa kadar devam etmektedir.) Şimdi size, tüm bu etnik gruplara mı Çerkes diyorsunuz yoksa sadece Adiğelere mi? Velev ki, kültürel benzerlikler ve tarihsel dönemler olarak şartların yanyana zorladığı biçimde değerlendirip biz tümüne birden Çerkes diyoruz; şimdi soruyorum o zaman... Siz bu halkların tarihsel trajedilerine ne kadar hakimsiniz? Siz bu halklar ile ilgili ne kadar bilgi sahibisiniz kısacası. 1730larda kayıt altına alınmış tarihin bize gösterdiği nokta; kendi içindeki feodaliteye karşı ayaklanmaya başlayan bir halkın varlığına işaret ediyor. Kendi içindeki feodaliteye karşı mücadelesi de “Bzeyiko” savaşları olarak tarihteki yerini koruyor. Tarihin o döneminde, Elbruz dağlarının Batısından gelen tek şey ise; köle tüccarları ve din misyonerleri. Zaten kendi içindeki feodaliteye karşı savaşın patlak verme sebeplerinden biri de, bu halkın din ile insanları bir çeşit köle kampanyasına davet etmesi, osmanlı halifeliğinin din tüccarları tarafından zenginleştirilmiş Pşı’ların kurdukları egemenlikler ile osmanlı ya da başka coğrafyalara güzel kadın satımı, asker alımı gibi iğrenç vakalar ve o zaman Türklerin de Kürdlerin de feryatlarını işitmedikleri, kendi içindeki işbirlikçilere karşı kadınlarını ve çocuklarını koruyan dağlara çekilmiş bir halk kitlesi; yapa yalnız...  tüm bunlar ola gelirken, Elbruz dağlarının doğusundan gelen Çarlık orduları tarafından yaşadıkları topraklardan uzaklaştırılmak istenilen ve kendilerine “yabani, dağlı, barbar, ilkel” denilen bir halk. Bir tarafta, köleleştirenler.. diğer tarafta öldürenler, kendi içinde işbirlikçiler; osmanlı için Rusya askerleri, Rusya için Osmanlı toprakları; kendileri için doğup büyüdükleri, öldükleri, ekip biçtikleri ve sadece yaşadıkları bir yerdeler. O zamanlar sadece ingiliz tarihçiler, haberciler, falanlar, filanlar var. Kimseleri yok. 1864 diye tabir edilen ve çok eskiden gelip, çok sonralara ulaşacak bir savaşın içinde bir halk ve bunun günümüz Türkiyesine, tüm akrabaları öldürülmüş, halkı soykırıma uğramış, kendileri sürülmüş olarak gelen Çerkesler. Nerede indiler ve ne yaşadılar, hiçbiriniz bilmiyorsunuz (söz meclisten dışarı) Kefken’de Samsun’da, Trabzon’da indiler. Günlük ortalama açlıktan ve hastalıktan nasılda ölüyorlardı; siz bilmiyorsunuz. (sözüm meclisten içeri) Kendileri için, nasıl kirli anlaşmalar yapılıyordu, bu anlaşmalara uygun biçimlerde nerelere, nasıl ve neden gönderiliyorlardı. Siz duymuyordunuz (söz cihana...) ama onlar yaşıyorlardı bu tarihi. Tarihin en kirli sayfaları, bu coğrafyada Çerkesler için yazılıyordu kısacası. Tarih, 1860lardı. Henüz Ermeni Soykırımı yapılmadan 50 küsür sene önce. Bugün Kefken’de Kemik tarlası denilen yerde, yerüstünde bulunan o kafa tasları, insan kemikleri; işte bu kızı güzel, erkeği faşist dediğiniz halkın bu topraklardaki ilk tarihidir. İşte bu Sochi Olimpiyatları diye belki ilk defa adını duyduğunuz şehir; kızı güzel, erkeği faşist dediğiniz Çerkeslerin tarihindeki kanlı vadidir. Hadi kardeşliğimizi pekiştirelim; Siz ne zaman Sochi’ye hayır dediniz? Ne zaman Soykırım tanınsın, Kefken’de sürgün ve soykırım anıtı yapılsın dediniz?

Sizde aynı soruları bize soracaksınız, bunun farkındayım ve söylemek istiyorum.. Daha 5 yıl önceye kadar meydanlarda, mitinglerde, eylemlerde, savaşlarda, bir yerlerde görmediğiniz şu 3 ok ve 12 yıldızlı bayrağı tutanlar varya; hiç kendi bayraklarını sallamadan, her halkın yangınına koşmakta olan insanlardı. İsimleri; Ümit, Yusuf, Mahir, Nazım, isimleri Ethem, Cemal, Feridun, Jineps’ti. İsimlerin ne önemi var? Biz güzel bir yarını sadece kendi halkımız yaşasın diye isteyecek kadar cimrileşmedik ki hiç. Yok mu o söyledikleriniz? Faşistler, Entellektüel Faşistler, Irkçılarımız? Biz önyargılı ve yalancı değiliz, varlar elbette. Ama en çok sizler kadar varlar. 3,5 milyon Çerkes, kolonyalist bir tarihte soykırımdan geçirilen ve sürgünle parçalanan şu halk; geldiği topraklarda, Filistinden, Samsuna, Kosova’dan Van’a kadar yerleştirilmiş şu millet. Tarihinin en parlak Haini diye lanse edilen Ethem’in Çerkesliği.. At hırsızları; İngiliz Peksimetine dahi muhtaçken yapayalnız kalmış, ailesinin bir kısmı balıkesir’e diğer bir kısmı Kfar Kama’ya kadar iskan edilmiş, paramparça bırakılmış ve hiç duyulmamış, hiç sorulmamış, acılarıyla, kanlarıyla; kendi kendine kendi kaderine terk ettiğiniz şu halk..

Güzel kadını da var elbette. En az güzel Kürd kadını kadar, güzel Türk kadını kadar güzel kadını var.
Faşist erkeği de var muhakkak, ama Kürd faşisti kadar, Türk faşisti kadar vardır en fazla..

Ne senden daha az,
ne de senden daha çok..

İnsan gibi yaşamak isteyeni de, insan gibi dövüşebileni de var.
Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler