Bu sefer öyle olmayacak...

Birileri var ki; tarihten neredeyse yarım asır zaman tüketmişler. Helali hoş olsun, Allah'ın onlara verdiği ömrü canları istediği gibi kullanmışlar. Yemişler, içmişler, almışlar, satmışlar, bir oraya, bir buraya koşmuşlar, orada-burada konuşmuşlar.. Helali hoş olsun, bizim onların yarım asır yaşamlarına dair herhangi bir itirazımız ne haddimize, biz kendimizde onların bu yarım asırlık yaşamına söyleyecek hiçbir hak ve hiçbir gerekçe bulamıyoruz. Tek diyebileceğimiz, ne yapmışlarsa kendilerine, iyisiyle-kötüsüyle.. Fakat, yiye-içe, koşa-koşa, geze-geze geçirdikleri bu ömürde, benim de geleceğimi ilgilendiren birşeyler için, olanlar-olmayanlar.. iyi şeyler-kötü şeyler için bırakın, azıcık teşekkür, azıcık itiraz edeyim. Bu benim hakkım diye düşünüyorum. Benim geleceğimi ilgilendiren yapılmış veya yapılmamış herşey için bir çift sözüm var.

Bana, bir Adığe olarak yaşayabilmem için hazır bir dünya miras bırakmadınız. Belki de bıraktırmadılar. Fakat sonucunda; bana güzel bir Adığe olarak yaşabileceğim bir dünya, sizin ellerinizden ve mücadelenizden tepsiyle sunulmadı. Bugün de, öyle bir dünyada olmadığımızı söylemek için onlarca nedenim var değil mi? Yani sevgili yarım asırlık ömür tüketen büyüklerim size zahmet, bana güzel bir dünya bırakmışsınız gibi ahkam kesmeyi bırakın. Ben sizin de, mücadelenizin de miras yiyeni, yiyeceği değilim. Allah şahit siz de biliyorsunuz; bugün sizin nerede bir emeğiniz varsa, benim ve benim gibi onlarca gencin o emeğinizin altında imzalarımız var. Yani şimdi azıcık konuşulur olmaya başlayan halkımızın talepleri için, bize sunduğunuz fırsat muamelesi yapmaktan vazgeçseniz iyi olacak. Yani bu hakkı, sırf ağaran saçınızdan-sakalınızdan almaya çalışıyorsanız, kendinizi düşürdüğünüz bu küçük durum bizi utandırmaktan ötesine gitmiyor. Çerkes Soykırımı Tanınsın (İnisiyatifi) farkındalık eylemi dahil, meclise birilerinin sağlık sorunları yüzünden bir türlü verilemeyen o meşhur "imza kampanyasına" kadar.. HDP organizasyonlarında açtığınız bayraklardan, Alevi mitinglerinde verdiğiniz bir kaç poza kadar ve hatta Adalet Yürüyüşü ismiyle Antalya'dan - İstanbul'a varan bir yürüyüşte "Çerkes Soykırımı" ile ilgili giydiğiniz t-shirtlerle verdiğiniz pozlardan, dedelerinizin malı gibi propaganda malzemesi olarak kullandığınız materyallere hepsinde aktif olarak nasıl olduğumuzu unutacak kadar bunamış olamayacağınızı düşünüyorum. Aynı zamanda, bugün yerden yere vurduğunuz diğer örgütlerle, CAFERAĞA'da bir HDP organizasyonundan, Halkların Demokratik Şöleni'nde bir şarkı nağmesine, onlardan aldığınız ÖDÜLLERDEN, yaptığınız ziyaretlere kadar, herşeyi bildiğimizi unutacak kadar hafızasız da olamazsınız. Bunlar daha dün ki meseleler. Bugün sizin kendinize mesele ettiğiniz şeyi karalamaya yönelik, böyle balık hafızalı söylemleriniz ya kolonya gibi uçucu hafızanızın ya da kendi çevrenizdeki insanları aptal yerine koymanızın bir ürünü.

Gelelim şu "Bu sefer öyle olmayacak" mevzusuna isterseniz.

Geçmişte, tam bir şeyler o burnu yere değmeyen süper egolar yüzünden bölünüp paramparça edilmiş mücadele geçmişi var ya, sizin gençliğinizden bize miras kalan, hani bize; "istediği olmadı" diye kimlik davasını kişisel çatışmalara kurban edilen bir miras bıraktınız ya.

işte bunu hiç unutmayın... "Bu sefer öyle olmayacak"
Share:

İçimizdeki DEVLET


Hayatı boyunca yalan bir tarih ve çarpık bir milliyetçiliğin kışkırtıcı sloganlarından başka hiçbir şey öğrenemeyen bir topluluğu ne kadar ciddiye alıyoruz? Bırakın konuşsunlar, sonuçta tarihi konuşanlar değil, tarihi koşturanlar oluşturuyor. O topluluğun söylediklerini ciddiye almak, oluşan tarihe karşı sorumluluklarımızda bizleri yıldırmaktan ötesine geçemez. Bırakın konuşsunlar, şunu iyi bilin: Bugün "en çerkes benim" diye çırpınan o yığınların, gelecekte halkımıza dair bırakacakları en ufak bir iz yok, o iz olmadığı için biz; onların "şatafatlı" çerkeslik nidalarına teslim olmayacağız. Çünkü bu yığınların geleceğe Çerkeslikle ilgili bırakacakları tek iz; erimektir ve aslında biz tam da bu erimeye karşı harekete "Çerkeslik" kimliğiyle katılmaktayız.

Biz bir devlet içindeyiz ve bu devlette bir halk olarak hiçbir yerimiz yok, hiçbir hakkımız da yok, hiçbir sözümüz, hiçbir gücümüz de yok ama bundan daha trajik olan, içimizde o devleti yansıtan aynalar var ve o aynaların kendine dair hiçbir yeri yok, hiçbir hakkı yok, hiçbir sözü ve hiçbir gücü de yok. İçinde olduğumuz devlet "Kahraman Çerkesler" diyor, içimizdeki devlet yansımaları "biz kahramanız" diye bağırıyor. İçinde olduğumuz devlet; "Asil Çerkesler" diyor, içimizdeki devlet yansımaları "biz asiliz" diye bağırıyor! Peki; kendi yok olmakta olan dilini, kültürünü koruyamayan, kendine faydası olmayan, başkalarının hizmetçiliğini onuruyla bağıran bir toplumun bağırdığı "kahramanlık ve asalet" nidaları, halkımızı, bizi, kendilerini aptal durumuna düşürmekten daha ötesi sayılabilir mi?

Bakın açık açık söylüyorum, söz uçar kavga kalır! Bırakın İçimizdeki devlet istediği kadar konuşsun. Siz çalışın, dört bir yandan bu halkı, tarihte layık olduğu konuma getirmek, dünyada adaleti ve özgürlüğü savunan vicdanları insanlarına tekrar kavuşturmak, dilini, yurdunu, tarihini bilen aydınlık nesillere yol vermek için: İçimizdeki devlete inat, yüreğimizdeki yurda yakışanı yapın! Çalışın!  Çerkesliği, insanlığın yanında, barışçıl ve adil bir yaşamın yoluna getirin. Bugün bizlere "tetikçilik ünvanı" kazandıranlara inat "adaletli, özgürlükçü, bilinçli, barışçıl" davanın içerisine getirin.

Şurası artık kaçınılmaz bir gerçektir; İçimizdeki Devlet yerlebir oluyor. İçimizdeki İNSAN büyüyor.
Share:

İpucu vereyim: 'Gelecek Örgütleniyor'

En çok bize güveniyorum, size ise hiç kusura bakmayın; ağzınızla kuş tutsanız dahi temkinliyim. Çünkü sizin hep ertelediğiniz bu dava, bizim sırtımıza aldığıuız yükle ayağa kalkıyor ve sizin bize rağmen bize koyduğunuz her şerhi, bizim mücadelemiz aralıyor. Bizim bir vazifemiz var, bu vazife ise halkımızı en ileriye götürmek ve biz, içinde olduğumuz tüm örgütlerden; aynı yere yürüyoruz! 'GELECEĞİ ÖRGÜTLÜYORUZ' 

Sizin bir 'ipucu'na ihtiyacınız var bizi algılamak için, halbuki çok zor değil. Gelecek gençlerindir, gençler geleceğin mirarı olacaktır ve bugün, sizin kültürel değerler ile bir zırh gibi korunarak üzerimize kurduğunuz tahakküm, alaşağı olmakta, gençler; bu halkın yapabileceği en 'ileri' harekete en hızlı şekilde yürümektedir. İçeriden ve dışarıdan tüm engellere rağmen, bugün sırtlandığımız davanın son 5 yıllık gelişimi de apaçık ortadadır. Size rağmen sizi özgürleştireceğiz, size rağmen bizi yaşatacağız ve geleceği, insanlık ve çerkeslik müşterekleriyle yoğrularak örgütleyeceğiz. Kendini efendimiz sanan sosyal demokrat büyüklerimize, kendini Çerkeslerin Lenin'i sanan klavya sosyalistlerine, kendini bu halkın dönüm noktası olarak dayatmayı adet haline getirmiş hegomanyan sapıklara rağmen, gelecek, gençliğin öncülüğünde örgütlenmeye ve örgütlenmesini yaygınlaştırmaya devam edecektir.

Geçtiğimiz günlerde gençliğin yaptığı bir toplantıda, bunun sinyalleri verilmiştir. Bir çeşit etki altına girmiş insanlarımızın, gençliğe ön açıcı olmaları gerekirken, bunu yaptıklarını sanarak, bazı manyakların gizli izinde; gençliğin önünü kapadıkları tespit edilmiştir. Seçimden önce, iki toplantıda kararlaştırılan ve yürütme yetkisi de verilen siyasal sekreterya temsilcileri gençlikten seçilmiştir. Bu sekreteryanın öncülüğünde gençler siyasal faaliyetlere 'görevli' olarak katılım iradesini göstermiştir. 4 Temmuz'da da aynı kararlılıkla, gençler faaliyetlerde öncü görevleri alacaklarının işaret fişeğini 20 haziran da vermişlerdir. İşte ben, dahili olduğum bu gençlik hareketinin geleceğe bırakacağı insanlık ve çerkeslik izinden umutluyum. Umutluyum çünkü; ne ayağı beş karış havada bir gençlik ne de yerin dibine girmiş bir gençlik yok, geçmişi okuyan, geleceğe dair fikirleri olan, idealist, çevresine duyarlı, gerçekçi bir gençlikle karşı karşıyayız. Ne mutlu? Aptal gibi her söylenene inanan, her istenileni yapan, düşüncesiz bir gençliğin halkımıza nasıl faydası olabilirdi.

Gençliğin en büyük problemi, yurduyla aralarındaki uzaklık. Nihayet onunda farkında ve bu uzaklığı ortadan kaldıracak çalışmaları yapmaya başlamış görünüyorlar. Bu anlamda; insanlık ve çerkeslik müşterekleriyle bir araya gelme iradesi gösterecek Çerkesya Yurtseverleri Gençliği ile, yakın zamanda konuyla ilgili bir gençlik kurultayı olması temennimdir ve üzerime düşen herşeyi yapacağım. Çerkesler, yanıbaşındaki toplumların sorunlarından, yurdundan, dilinden, kültüründen uzaklaşmamayı, yakınlaşmayı, birlikte olabilmeyi, mücadele verebilmeyi, yanyana gelebilmeyi öğrenecektir ve örgütlediği geleceğe bunu bir miras olarak bırakacak seviyededir.

Yakın zamanda, geleceğin örgütlenmesi; topluma işaret fişeğini verecek. Bu anlamda; gençliğin önünde set olmayı vazife sayan birileri korksun, çünkü artık gençliğin coşkun selini durdurabilecek kadar büyük değiller.

GELECEK ÖRGÜTLENİYOR
ÇERKESLİK VE İNSANLIK  KAZANIYOR.


Share:

Çerkesya, diasporanın doğası olmak zorundadır.

Bugüne kadar, eşi görülmemiş bir çabayla bir şeyleri değiştirmeye çabalamış olabilirsin. Hatta emeğin, bu halkın tarihi için bir dönüm noktası oluşturmuş bile olabilir; ancak unutmamalısın ki, tüm emeğini değerli kılacak ve o dönüm noktasını sağlıklı ilerletecek, olmazsa olmaz ilken; savunduğun değerlerin merkezine, mücadelenin doğasına 'ÇERKESYA'yı koymaktır. Bazı gerçekleri görmezden gelerek gidebileceğin tek yol, ömrün kadar olur. Emeğin kavganı ne kadar yüceltirse yüceltsin, kavganın ömrü, senin ömründen uzun olamaz bazı gerçeklere yüz çevirirsen. Bu yüzdendir ki; artık kendimizden ve kişisel görüşlerimizden ziyade, tarihin halkımız için gerçek kıldığı gerçeklere gerekirse kendimizden fedakarlıklarda bulunarak katkı sağlamak vaktidir.Vakit, gerekçesi olmadan diğer halklara düşmanlık eden Çerkesleri dönüştürmedir, Yurduyla arasına neşter vurulmuş diasporayı Çerkesya ile, tarihinden-sanatına, siyasetinden-ekonomisine kadar tekrar buluşturmadır. İnatla kimlik mücadelesi yürüten, ama merkezinde ne yazık ki yurdu bulunmayan oluşumları zorlamadır. Vakit; Çerkesi, Çerkesyasıyla, Çerkeskasıyla, Çerkescesiyle, Çerkes kültürüyle tekrar diri ve bilinçli kılmanın yollarını diş ile tırnak ile arama vaktidir. Bu vakitten sanise sapmak, halkın belleğinden silinmiş kültürel değerlerimize kavuşmamızı geciktirdiğinden, vakit; en az hatayla, en çok doğruyu bulma vaktidir.

Unutmayın, artık tarihi sorumluluklar gerektiren bir dönemin başlangıcındayız ve devletin kendi eğitim işkenceleriyle yoğrulttuğu ve diğer halklara düşmanlaştırarak bir çeşit militanlaştırdığı Çerkeslerin, kimliğimiz üzerindeki etkisi her geçen gün kırılmaktadır.Onlara ve halkımızın ilgili tüm bireylerine, halkının tarihiyle ilgili hiçbir somut bilgi sahibi olmadan, gelişi-güzel söylemler ve kendilerine icat ettiği asalet nidalarıyla halkımızın kaderini tekeline çevirmenin mümkün olamadığını fark ettiriyoruz. Bu kimlik adına bir şeyler söyleme ve eyleme geçme yetkisi hiç kimsenin tekelinde olmadığı gibi, minimum düzeyde bilgi ve sorumluluk gerektiriyor. Daha düne kadar, Çerkesya'nın neresi olduğunu bilmeyen, 1864 için sürgünden ötesini diyemeyen ve bu topraklardaki varlığımızı "osmanlının açtığı kucak" olarak niteleyen birileri, bu ülkede bizleri de asimile eden zihniyetin kendilerine düzdüğü "asalet masallarıyla" teselli olmayı 'Çerkeslik' sanıyorlardı. Daha düne kadar, asaletimizden ve nezaketimizden bahsederken, asaletin ve nezaketin zerresi bulunmayan söylemler ile diğer halklara ve hak mücadelelerine saldırıyorlardı. Bugün, 'hepimiz adına konuşmayın' diyorlar. Oysa biz kesinlikle 'onların dahil olduğu zihniyetler' adına konuşmadık. Bugüne kadar, tarihinden-kültürüne, sorunlarından, çözümlerine kadar bu halkın yarını için mücadele verdik. Vereceğiz de. Hep birlikte, dört koldan yürüteceğiz bu davayı, bu dava; başkalarının kendilerine yazdığı tarihe muhtaç olmayan, kendi tarihleriyle yürüyenler davasıdır. Bu dava, kendini ucubeleştirip yurt anlayışını ikiye-üçe bölmeyen; yurdunu (Çerkesya) bilenlerin davasıdır. Bu dava, yurdundan-diasporasına ve tüm dünyaya daha adil bir yaşamı savunacak ve talep edecek kadar naif, adalet ve özgürlük inancına sahip Çerkeslerin davasıdır. Yaşadığı hiçbir yerde; işçi, kadın, ekoloji sorunlarına karşı sessiz kalmayanların, yaşadığı her yerde, emeği yüceltenlerin, kadın mücadelesi yürütenlerin ve ekolojik sorunlara karşı duyarlı olanların davasıdır. Bu dava, Çerkeslik İnsanlıktır diyen atalarından, bugün halkı adına, insanlık şiarıyla mücadele yürütenlerin davasıdır. Diasporanın bu bölümünde, Çerkesya, tüm öncü hareketlerin merkezi olmalıdır.

Çerkes - Öteki sorunu; Çerkesyasızlığın dibidir.

Kendi tarihinden izole edilerek, başkalarının tarihlerinde istenildiği gibi şovanistleştirilen zümrelerin bugün halkımız ile halkların, halkımız ile davaların arasında çıkardığı fitne, yarattığı kargaşa malumunuzsa, bunun çözümünün de, kendi tarihinden izole edilmiş bireylerin başkalarının tarihinden çıkarılıp kendi tarihine kavuşturmak olduğu da daha anlaşılır hale gelebilir. Bugün üzerine araştırdığımız zehirli zümreler, kendilerini olağanca Türk hissederken, buna bahane bulmakta ustalaşmışlardır ve bu ustalıkları işe yaramadığı anda, saldırgan tavır sergilemektedirler. Türkiye'de yaşayan herkes "Türk"tür şiarıyla, Çerkesliğine toz kondurmayanların büyük bir bölümü dilini de bilmemektedir. Zaten aslında, bugün Çerkes mücadelesinde, diğer halklarla temasa karşı en alerjik tepkiyi gösterenlerin de kimlikleri tespit edilirse ortaya çıkacak bir konulardan biri de, bu kişilerin genel anlamda Çerkesliği, özel anlamda dili, tarihi ve bilinci taşımadıkları olacaktır. Onların bildiği Çerkesliğin tanımı: hizmette sınır tanımayan hazır kıta paramiliterler olmaktan ötesi değildir. Bugün biz, diasporamızın doğasına Çerkesyayı oturtarak, o kişilerin yaydığı zehire panzehir olmaya çok yakınız ve bu, onurlu halkımızın tarihi için mücadele yürütenlerin sorumluluğundadır.

Çerkes kalma mücadelesi yürüten herkesin bu sorumluluklarını farketmesi ve gereğini yapması vakti geldi. Susmaya ve durmaya hiç kimsenin hakkı kalmadı.

Share:

Halkların Barışı Darbelenemez.

Bu topraklar tarihinde hiç bu kadar radikal bir barış eğilimi gösterdi mi acaba merak ediyorum? Öfkeliyim, sinirliyim, kırgınım; ama umutluyum.

Umut ediyorum ki; tüm savaş çığırtkanlığına, tüm savaş kışkırtıcılığına, linçlere, saldırılara, bombalamalara rağmen istikrarını onuruyla taçlandıran bu barış iradesi, yarın; kendisine karşı kurulan tüm komplolara rağmen tarihte, bu ülkenin sayfalarına kanla yazılmış faşizmi ayaklarının altına alır ve geleceğimizi güzelleştirir.

Umut ederim ki; sivil bir halkın en demokratik hakkı olan bir alana bomba  yerleştiren, bomba yerleştirenleri teşvik eden, toplumun bir kesimini, diğer kesimine düşmanlaştırmak için, gece-gündüz, il-il dolaşarak düşmanlığı körükleyen despotlara rağmen, savaşmamak için dişini sıka sıka barışa tutunan biz' halkların onurlu duruşu kazansın.

Umut ediyorum ki; Tarih, bugün bizlere yapılan saldırıların benzerini, bize saldıran kesimlerin kendilerine bile yaşatmaz.

Biz'ler; temsil edilmeyelim diye koydukları anti demokratik bu barajı aşar mıyız aşmaz mıyız bilmiyorum. Ödediğimiz bedel, verdiğimiz emek, vaadettiğimiz yarın; Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkesiyle, Kadınıyla, Erkeğiyle, İhtiyarıyla, Çocuğuyla, ötekileştirmenin son bulduğu, adaletin ve eşitliğin tohumudur. Vaadettiğimiz yarının bu faşist barajı aşması, bizi engellemek için bu barajı yaratanların çocukları için bile umuttur. Velev ki, biz'ler bu barajı aşamasakta;

İnsanlık Barajını aşamayanların, seçim barajlarına takıldığımız için kaybetmiş mi hissedeceğiz? sanıyorlar? Onlar gerçekten, devletin tüm olanaklarıyla saldırdıkları hareketimizi, faşist bir barajı aşamadı diye terk edeceğimize inanıyorlar mı?

Dost-düşman, hatta dağlar bilsin ki... bizler; sizlerin yıllar önce aramıza attığınız düşmanlığı yerlebir ederek, sizin faşist barajınızı aştık.

Bu aşımı; diasporasından - anavatanına kadar tüm yurdumuzda izlettik.

Sanmayın ki; ipinize bağlayarak havlattığınız itleriniz bu halkı bizden daha çok temsil ediyor. Onlara bu şansı bile vermediniz. Onları tarihlerinden koparttınız, dillerini unutturdunuz, kültürel değerlerini sıfırladınız, rezil bir geleceğin kölesi, faşist bir yönetimin paramiliterleri haline getirdiniz. Onlarda, Çerkeslerin değerlerini temsil edebilecekleri kadar bile bir değer bırakmadınız ki, bugün bizlerin karşınında sizlerin safında Çerkes halkını temsil etsinler.

Şimdi, ipinizden kışkırtarak ağızlarından pislikler akıttığınız o vakalara iyi bakın.

Sizin tüm gücünüze rağmen, bizim barışa olan irademiz kazanıyor

Biz kazanıyoruz,
işte bu yüzden siz çıldırıyorsunuz.
Share:

"Devletin Çerkesleri" ve ibretlik halleri

Toplumsal çürüme, bu ülkede sadece azınlıkları etkisine almış değil. Türk toplumu içerisinde de bir çürüme var ve bu görmezden gelinmemeli. Zira bugün, ülkede barışın, kardeşliğin ve eşitliğin bayrağı, sadece Türk olmayan toplulukların değil, aksine en çokta Türk toplumunun acil ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik büyük bir fırsat. Fakat, meseleyi daraltmak ve durumu sade3ce Türk olan (Türk hisseden) toplumla, Türk olmayan (Türk hissetmeyen) toplumların rekabetine çevirmek, sanıyorum toplumu bu kriz eşiğinde tutan, bu kriz eşiğinde tutmak isteyenlerin arzusunu canlı tutuyor. Mesele biz'lerin bizelesi; Türk olan/olmayan toplumlardaki işçilerin ve bunların yaşam standartlarının.. Türk olan/olmayan kadınların ve toplumsal hallerinin meselesi. Mesele, nasıl bir dünyanın, nasıl bir yurdunda; insanıyla-hayvanıyla, doğasıyla-ekolojisiyle yaşayanlarındır. Mesele; geleceğe bırakılacak mirasın bütünlüğüdür. Bu bütünlüğü oluşturan sadece kimlikler mi? Elbette böyle bir şeyi savunmak ahmakça, ancak kimlikler üzerinden tahrip edilmiş bu bütünlüğü de, ilk başta; dünyaya ve topluma zarar veren ayrışmaların yarattığı çatışmaları durdurarak görebiliriz. Bu bütünlüğü perdeleyen kimliksel travmalar toplulukların gözüne set çekerken, bu seti aşmışta bütünlüğü görmek üzere tembellik ediyorlar gibi davranamayız. İşte bu yüzden, bu ülkede en başta işçi sınıfının mücadelesi olmak üzere, kadın hakları, ekoloji ve ekonomi üzerinden bütünlüğe kapsayan her çalışmayı baltalamaya fırsat yaratan toplumsal düşmanlıkları ortadan kaldırmak üzere ciddi çalışmalar yapmamız gerekiyor. Bu anlam da düşünmek zorunda hissediyorum kendimi. Dogma olarak mensubu olduğum Çerkes toplumunu, birlikte yaşadığı coğrafyalardaki tüm toplumlarla barıştırmak zorundayız. Bunu yapmalıyız ki; bu toplumun emek, kadın, ekoloji gibi örgütlenme faaliyetlerini sarsacakları bir toplumsal düşmanlık olmamalı. Biz, bugüne kadar birbirine, kendine ait olmayan sebeplerden ötürü düşmanlık etmiş halklara; "durun siz kardeşsiniz" demeye çalıştık. Kürtçülükle suçlandık ve suçlanıyoruz, halbuki biz sadece Kürtlerle Çerkesler için bir kardeşlikten bahsetmedik. Ermeniler, Süryaniler, Araplar, Rumlar ve elbette Türkler ile kardeşlikten bahsettik. Sonucu Kürtlere bağlayan temel faktörlerden bizim irademizde olanı; onların bizlerle kardeşliğe açık olan iradeleri oldu. Oluyorda. Mesela; Çerkeslerin anadil meselesini kim savunuyor? Kim karşı çıkıyor? Çerkeslerin toplumsal sorunlarının araştırılmasını kim istiyor? kim istemiyor? Çerkes Soykırımını kim lanetliyor, Çerkes Soykırımına kim göz yumuyor? Bunlar önemli faktörler. Birileri elbette bu gerçeklikleri de perdelemek istiyor "sizi kullanıyorlar" "o gerçek niyetleri değil" gibi çocukları kandıramayacağınız söylemler üzerinden yürüyorlar. Evet, normalde bu yalanlara bir çocuk bile kanmaz. "Benim derdimin çözümünün istenmesi" gerçekten kullanıldığımın mı göstergesidir? O halde beni çok rahatlıkla, açıkça davet ediyorum ki: "Türkiye Cumhuriyeti buyursun kullansın" onlar beni böyle kullanmak istedi de, ben mi itiraz ettim? 

Toplumda Türk-Kürt-Çerkes-Laz-Rum-Ermeni diye bir sorun olduğuna inanmıyorum. Sadece toplumun buna inandırıldığını düşünüyorum. Sonuçta, okuma tembeli kılınarak, 6 yaşınan 22 yaşına okullarında deforme ettiği kişilere, 12 (veya 5,5 ay) aylık militarize eğitim verip, sonra sırtına bir de 65 yaşına kadar "geçinme sorunu" yığmış. Toplumlara, bir de ana rahminden toprak kabrine kadar kendi ele geçirdiği veya topluma yön vermek üzere inşa ettiği medya ile sürekli bir saldırı söz konusu. Şöyle düşününce; hadi Kürtler gerçekten terörist, Ermeniler hakikaten hain peki ya kadınlar? peki ya nehirler, akarsular, peki kediler köpekler? Peki AĞAÇLAR, KUŞLAR onlar ne? Onlara yapılan zûle karşı, duruşun ne? Hiç. Yani aslında toplumların, birbirine karşı kullandığı terörist, hain, işbirlikçi gibi argümanlar; sadece bahane. Kendilerini bile kandırdıkları o zavallı sözcükler. Diyemiyorlar ki; "adalet duygumuz, vicdanımız; yüreklerimizden sökülüp alınmış. Bir kab yemek uğruna bir ömür uşaklığa razı gelmişlerdeniz" diye. Onların vicdansızlıklarını ortaya çıkarmak, onların kendi yaşamlarındaki hallerinin her etkileşiminden ortaya çıkabilir. En başta dedim ki; Toplumda Türk-Kürt-Çerkes-Laz-Rum-Ermeni diye bir sorun olduğuna inanmıyorum.. ama toplumlarda, kendini bu vicdansız organizasyona teslim etmiş toplulukların, kendi toplumlarını olmayan bir soruna kitlediklerini de ısrarla düşünüyorum. Mesela Hizbullah örgütü içerisinde, domuz bağıyla insan bağlayarak diri diri gömen veya katleden Kürtler yok mu? Ya da "Beyaz Türklük"ile kafayı yemiş, diğer toplumlara nefret kusan Çerkes yok mu? ya da bu örnekleri siz kendi içinizde çoğaltın. Bunları nasıl ayıracağız?

Ben kendim, dogma olarak mensubu olduğum Çerkes halkı için "Devletin Çerkesleri" diye bir önek koymayı uygun görüyorum. Evet, en basit tabirle; nefretin, düşmanlığın, kendine yabancılaşmanın, başkalarının fanatiği olmanın, fanatiği olunmuşun politikasını oluşturan devletin-devletçiliğinin en kısa ve anlaşılır tanımı "DEVLETİN ÇERKESLERİ" bence. Hatta o derece deforme olmuşları da var ki, bu tanımı süsleyip-püsleyerek övgü haline çevirerecek kadar gerizekalıları bile var. (Xaynapsa xaynap, diyecek başka kelime yok.)

DEVLETİN ÇERKESLERİ, KİMDİR?

Onlar da pek tabi, benim gibi "dogma" olarak benimle aynı etnik milliyetin mensubudur. Ben, toplumum adına ne kadar söz sahibiysem, onlar da ne eksik ne fazla benimle aynı derece söz hakkına sahip kişilerden oluşuyor. Peki, "siz kim oluyorsunuz" vakası yaşandığında, aslında hangimiz daha çok "Çerkesler adına konuşmaya" müsaitiz?  Hani, İslamiyet inancının, kabir mitlerinde; kişi öldükten sonra yanına gelecek sorgu meleklerinden bahsediliyor ya. İşte bizi de böyle sınayın bence.

1 - Halkın kim?

2 - Yurdun neresidir?

3 - Hangi önderin izindesin? vs. diye

"Ne mutlu Türküm" diyen, Türklüğüyle övünen, bunu içselleştirmiş, bunun politikalarını yapan siyasal hareketlerin neferi olmuş birisi, ne kadar dogma Çerkes olursa olsun, benimle "siz kim oluyorsunuz tartışmasına girebilir mi?

Türkiye benim ana yurdumdur diyen, Çerkesya'yı ya hiç bilmeyen ya da oraya ata-yurdum diyen birisi?

Atatürk'ün veya Tayyibin, Fetullah Gülen'in veya İsmail Hocanın liderliğini kabul eden birisi?

Bunlar, normal şartlarda çok da konuşulacak şeyler değil, ama hiç kimse kendi varlığını "başkalarının varlığından alçak görüp" "varlığım varlığınıza armağan olsun" diyen kişinin kendi toplumunda düştüğü alçaklık kadar alçak bir duruma da düşemez herhalde.

DEVLETİN ÇERKESLERİ, BELİRLİ BİR GRUP MU?

Ne hakkını yiyeyim şimdi, onlar bile bir değil ama onların ayrılıkları da başarılı bir devlet politikası. İki yakası bir araya gelemeyecek Çerkes Diasporasını oluşturmanın temel formülü. Formül şöyle işliyor.

Dini ele geçer [DEG]
Milliyetçiliği körükle [MK]
Şovanist toplum inşa et [ŞTİ]
Ötekileştir [Ö]
Tahrik et [TE]
Ayrıştır Böl [A,B]
Çatıştır [Ç]
Düşmanlaştır [D]

Şimdi organizasyonu anlatayım. 
Devlet, dini çoktan ele geçirmiş, şovanist toplumu inşa ederek milliyetçiliği körüklemiştir. Tüm halklardan dini duygusu olan bazılarıyla, devletin körüklediği milliyetçilikte tutuşan bazıları vardır. Kendi şovanist eğitimini verdiği bu utanma duygusu olmayan tabakalar içerisindeki Çerkesler, olası bir Çerkes hareketine karşı hazır kıta bekletilmektedir. (Biz bu duruma genelde "Paramiliter" deriz) 
İşte gün olur Çerkesler kendi sorunlarının çözümü için kıpırdanmaya başlar.

Dini, milli, kültürel [devlet okullarından aşılanmış halleri] olarak ele geçirilmiş bu kitlelere yönelik evvela toplum içi "ötekileştirme" kampanyası başlar. Sonuç beklenmeksizin "Tahrik" kampanyası da başlar.  Bu hem bu kampanyaların etkilerinin hem de başlayan Çerkes kıpırdanmasının gidişatının hallerine göre uzun ya da kısa süre devam eder. Ardından, kıpırdanmaya başlayan hareketi perdelemek üzere aynı talepleri savunan farklı diller kullanan hareketler de başlar. Bu toplumun kıpırdanmasını bölmek üzeredir. Sonra farklı hareketler arasında, şartlara uygun tartışmalar yaratılıp bir çatışmaya sürüklenir ve en sonunda hareketlerin çeperlerinde toplanan toplumsal kesimler birbiriyle düşmanlaşarak, davayı yürütmekten ziyade, farkında olmadan davayı çürütmeye doğru yol alır.

Formüş şöyle: (DEG+MK+ŞTİ ) 
                        ______________ x Ö+TE+A,B+Ç = D
                        Çerkes Hareketi

Hareket

Ne mi anlatıyorum? Aynı şeyi söyleyen herkes, aynı yöne yürümeyebiliyor. Bunu idrak etmek için; kişinin az da olsa kendini geliştirmiş olması gerekir. Bir dava, harekete geçmeye başladığı an, o davanın yolundan başlayarak, yolunu gittikçe ayırıp, kendi çıktığı davayla husumetler yaratarak, aynı amaç uğrunaymış gibi, aynı toplumu farklı kutuplara bölmek; aptallık değilse, ajanlıktır. Dava da amaç aynıysa dayanışmak iyidir, ama hadi dayanışma da olmuyorsa, tahrik edici tartışmalara girmemek amacın ruhuna uygundur. Fakat aynı amaç için çabalayıp, birbirini tahrik ederek kitlelerini birbirine düşmanlaştırmakta neyin nesidir? Benim için "Devletin Çerkeslerinin, belirli bir grup olmadığının" ta kendisidir. 

İBRETLİK HALLER?

İbretlik halleri mi? hepiniz görüyorsunuz. Onlar telefonumuzun ucunda, bilgisayarımızın önündeler. Kab-Kacak-Kucak söylemlerinin daimi savunucularıdır. Sanarsınız ki; yaşamak adına bu topraklardaki tüm halkların ödediği bedelden muafız? Neyse, onlar efendilerinin kabından yemek yedikçe, açtıkları kucakları terk etmedikçe, içinde bulundukları durumun ruh hallerinden kurtulacağa benzemiyor. Yani duyacağız. Fakat bilmenizi isterim. Biz hiç kimsenin kabından yemedik, hiç kimsenin kucağına düşmedik. Tarihimizde kabtan yemekte, kucağa düşmekte yok bizim. Tarihimizde açıp bakıldığı zaman görülecek en kötü sahne "Bzeyiko" savaşı olsa da, o savaş; sınıf hareketinin tarihinde "El-Muhtera"dan sonraki en etkili sahnedir. Bir halkın içindeki işçi sınıfının, kendini ezmekte ve köleleştirmekte olan feodal yapısına karşı başkaldırısını anlatmaktadır. O savaş ki Marks'a; "Avrupa halkları, bağımsızlık ve özgürlük için nasıl savaşılacağını kahraman dağlılardan öğrenin" dedirtmiştir.

İbretlik bir durumun içerisindeyseniz, açın tarihinizi, tarihinizin suratınıza tükürmesine izin verin. Emin olun bu durum, şimdi içinde bulunduğunuz durumdan daha alçak bir durum olmayacaktır.

Vesselam.
Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler