Politik Hat: Bizi oluşturan nüveler 1: İnsanlık

Aslında üstün körü yazdığım şeylerdi bunlar, fakat tekrar etmenin ne zararı var ki?  Bir Çerkesin, her şeyden önce; insan olması gerekir. İnsanlık değerleri taşıması gerekir. İnsanlık değerlerini bilmeyenler azımsanmayacak kadar varlar, o halde hep birlikte hatırlayalım nedir bu değerler?

Özgürlük

Özgürlük göreceli bir kavram, sözüm ona; yaşadığınız kentte çalıştığınız yerle ikamet ettiğiniz yer arasında eve giden onlarca yoldan hangisine karar verebiliyor olmanız da bir özgürlük, yemeğinize tuz atıp atmayacağınız da. Ancak bugün, bunu yaşadığımız ortamda ortaya koyacak olursak; kendimizi ifade etme özgürlüğümüzün de bu kavramın içerisine girdiğinin bilinmesi gerekir. Bu özgürlük eğer ki rahatça kullanılamıyorsa, eğer birileri başkalarından korkarak, çekinerek bunu yapamıyorsa orada bir ihlal, orada bir sorun var demektir. Peki gelelim bu durumun Çerkesler üzerindeki bugün ki politik hattına. Neler yaşıyoruz, neler. Yaşadığımız onlarca şeyden sonra, çok rahat biçimde söyleyebilirim ki, bugün Türkiye'de henüz insanlık değerlerine sahip olmayı başaramadan Çerkes olmayı deneyen insanlar var. Nasıl mı? Ne zaman farklı bir ses duysa kendini ifade eden, hemen oraya çoğalıp; ana-avrat küfür eden, kırıcı, rencide edici hakaretler yağdıran, yalana sarılan, iftiraya başvuran kitlelerle karşılaşabilirsiniz Çerkesler içerisinde. 

Saygı

Saygı, insanlık aleminin belki de en önemli değerlerinden birisi, hele ki biz Çerkesler için sürekli bir övgü kaynağı gibi. Peki nedir bu saygı? Genelde bilinen şekliyle; küçüğün büyüğe karşı hassasiyeti, ona karşı hizmeti, davranışındaki incelik değil mi? Evet, onlar da saygı ancak saygı sadece bunlardan ibaret değil. Saygı; ilişki halindeki yaşamın birbirine olan sorumluluğudur. Mesela, Akkuyu'da Nükleer santral yapmak için kesilen ağaçların "yaşama hakkı" hiç kimsenin umurunda değil, işte bu bir saygısızlıktır. Neyse, böyle derinden gidersem zaten genelde bu şeyleri hiç anlamayan birileri, iyice kendinden geçecek. Çerkesce isim/soyisim köy adlarına isim vermek mesela, Çerkeslere saygılı olmaktı. Olunmamıştı. Çerkeslerin acılarını bilmek ve hassas davranmak (Çerkes Soykırımı ve Sürgünü) onların asimilasyona karşı direnme hakkını anlamak, yardımcı olmak ta bir çeşit saygıdır. Yurtlarına geri dönme iradelerini duymak, bunun için yapılan çalışmalara engel olmamak, hatta kolaylaştırmakta bir çeşit saygıdır. Siyasal tercihlerine; küfür etmemekte öyle.

Ayrımcılık yapmamak

Çok klişe; ne zaman birileri Kürtler için verdiği mücadele de yükselse bir anda aslında o Kürt değil, Ermeni derler. Bugün de yaşadığı ülkenin daha demokratik olması için mücadeleye katılan Çerkeslere, bunlar Çerkes değil, Ermeni.. Rum vs. diye bir trend var. Gelelim mi ayrımcılık yapmamak konusuna; sahi burada 1071'den önce kim yaşıyordu? Ermeniler, Rumlar falan değil mi? Pardonda, daha 150 yılı azıcık aşmış tarihinde, sen hakikaten buranın onlardan daha çok sahibi olduğuna inanıyor musun? Bir Ermeni'den neyin fazla? Bir Rum'dan neyin çok? Gelmiş bir de böyle-şöyle diye sanki onlardan fazlaymış gibi konuşuyorsun ya eblehin tekisin demezler mi sana? Beğenmediğin Ermenilerin bu topraklarda tarihi var, İstanbul'da gezerken gördüğün tarihin Mimar Sinan kısmı dahil, taş işçiliği ve marangozluk başta olmak üzere onların hiçbirinde senin imzan yok. Neyse, haberin olsun. Birine hakaretmiş gibi "o, bu değil ermeni.." şunlar bu değil, rum" demek ayrımcılığın dibine vurmaktır. Hemde deli saçması bir cesaretle..

Hoşgörü

Bir Çerkes ateist miş? velelelelelele.. yok efendim eşcinselmiş abooov.. yok efendim HDP'ye oy vermiş; daha neleeeer! Yediğimiz kab, pislediğimiz şey.. Hoşgörü; farklılıklara saygılı olmak demek. 

Eşitlik

Mesela, anadilini konuşabilmek, tarihini bilebilmek, bu yüzden herhangi bir engele takılmadan diğer insanların yapabildiği şeyleri yapabilmek bir eşitliktir. Anadilini konuşabilmek için, anadilini asimile edenlerin politikalarına direnmek, Çerkes kalmak için.. küfür yemeden, tehdit almadan mücadele vermek eşit olmak istemeye karşı hoşgörülü olmaktır

Dayanışma

Ben tek başıma bir şeyi yapabilecek güçte değilim, bunun için benimle hemen hemen aynı şeyi yapmak isteyen birileriyle el ele verip çalışıyorum; biz buna dayanışma diyoruz. Mesela; bir Çalıştay yaparsın, sonuçlarını gider Sırrı Süreyya'ya verirsin, o da alır meclise taşır? Mesela 21 Mayıs'ta adam seni meclisteki kürsüsüne çıkarır; buradan konuşabilirsin der. Mesela Sochi Çerkeslerin tarihsel anavatanıdır, orada olimpiyat düzenlemeyin der. Mesela; Çerkeslerin sorunlarını araştıralım, çözüm üretelim diye meclis genel kuruluna önerge verir? 

Kardeşlik

Mesela Suruç'ta katliam yapıldığında, o katliamda hayatını yitiren tüm insanlara, diline, dinine, siyasi görüşüne bakmaksızın yaşadıkları bu acıdan ötürü üzülmek? Mesela 21 mayısa Lazların, Türklerin, Kürtlerin gelip katılması acımızı paylaşması. Mesela Ankara katliamında üzülebilmek..

Sevgi

En azından karşındakilerin varlığından rahatsız olmamak.. bugün bizim varlığımızdan rahatsız olanlar? Kürtlerden, Ermenilerden rahatsız olanlar? Unutmayın.

Dostluk

Öyle bir şeydir ki, sana su lazım olur dostun su bulur. Ölürsün, tabutunu taşıyacak biri gerekir, o dostundur. Bugün sana lazım olan ne? Bugün yanında duran kim? Ölülerimizi omuzlayanlar kimdi? 

***

Gelin yukarıda temel insanlık değerlerine sahip olanları tespit edelim, hangi görüşten ve inançtan olursa olsunlar onlar Çerkesliğin ahenk taşlarıdır. Onlar, yüreğindeki insanı muhafaza etmiş, bugün yanlış yapsalar dahi, yarın bunu düzeltebilecek art niyetsiz kimselerdir. Ancak yukarıdaki İnsanlık değerlerinin zerresini bulundurmayan, henüz insan olmayı beceremeden, Çerkes olduğunu iddia edenlerle aramıza bir mesafe koyalım. Unutmayalım; İnsan olmadıktan sonra, Çerkes olmanın hiçbir değeri yok, en iyi Çerkes, en iyi insandır ve atalarımız bize yüzyıllar öncesinden "Çerkeslik İnsanlıktır" diye yol göstermişlerdir. 


Bizi oluşturan en önemli nüve; İnsan olmaktır.

(1)
Share:

Oradan bakınca, burası Paris değil mi?

Biz Çerkesler övülmeyi pek seven bir toplum değiliz evet, ancak hakkını yiyemeyeceğimiz noktada niyet belirtmek; sanırım artık gerekli bir durum. Reyhanlı Çerkesleri, Reyhanlı Çerkes Derneğinin son yıllardaki çalışmalarıyla Türkiye'de göz önüne çıkan bir topluluk. Sebebi ise; yaşadığı dünyanın farkında, savaş hattının kenarında ve her şeye rağmen, eğrisiyle-doğrusuyla politik bir hat yakalamış, bu hat üzerinde, Çerkes toplumunun varoluş nüveleri üzerine kurulu bir siyasi iradeyi gelecek nesillere kazandırmakta olmasındandır. Bunu Çerkes toplumu içerisinde, Çerkesya Yurtseverlerinden Tarık Topçu'nun deyişiyle "katma değer" taşıyan çeşitli grupların bu "katma değerin" etkisine çok fazla odaklanmış olan nüveleri beğenmeyebilir ve bu çok normaldir ancak iş bu sebeplerden ötürü Derneğe, bugün ki konumu kazandıran şahıslara eleştiri getirileceği vakit, "katma değerlere" saplanarak ancak sonunda bunun Çerkeslik için uygun olmayacağı görüşü beyan etmek haksızlık olur. Bir süredir izlemekle birlikte, bugün görüyorum ki Reyhanlı Çerkes Derneği, yönetim kuruluna kendi "katma değerleriyle" eleştiri yağdıran bir grup nüve, yönetim kurulunun "tekrar aday olmayacağını beyan etmesine" rağmen bu Derneğin yönetiminde bulunmadılar. Bu durumda biz; bu nüveyi oluşturan kişilerin eleştirilerinde samimi davranmadıklarını ya da eleştiride bulundukları konular hakkında mevcut yönetimin idaresinden daha iyisini bilmediklerini mi anlamalıyız? Şunu açıkça belirtmem lazım, yönetim; tekrar aday olmama garantisi dahi vermişken iki defa toplanan olağan kongreye katılıp yönetim iradesini gösteremeyeceğiniz, bu fedakarlık ve sorumlulukta bulunamayacağınız durumunuz dikkate alındığında, bu vakitten sonra bundan evvel yaptığınız hiçbir eleştirinin kıymeti olmadığı gibi, bundan sonra yapacağınız hiçbir eleştirilerin de kıymeti kalmamıştır.  Genel Türkiye toplumunun ortak sıkıntısı olan, masa başından "devlet yönetme" "kurum yönetme" "dernek yönetme" demek ki Reyhanlı üzerinde, biz Çerkeslerin içindeki bir grup nüveye masa başından "dernek yönetme" olarak bulamış, tüm bunlara rağmen dernek yönetiminin fedakar ve cesur tavrına rağmen, bu arkadaşlar; eleştirilerinde sınıfta kalmışlardır.


Sayın Uğur Pihava ve şahsında tüm Reyhanlı Çerkes Derneği Yönetim Kurulu üyelerine, en çokta Derneğin bahçesinde, derneğin geleceği olan gençlere, diasporanın geleceği konusunda öncü ve yol gösterici çalışmalarınızdan ötürü teşekkür ettiğimi, yaşadığı ortamın farkında olan, yaşadığı dünyaya tepki veren, etki olan politik duruşlarından umut duyduğumu ve Reyhanlı Çerkeslerinin, Xabze temelli ve merkezine Xeku'yu koyarak, ancak "Çerkeslik İnsanlıktır" sözüne yakışır biçimde yürüttükleri siyasal mücadeleden ne derece mutluluk ve onur duyduğumu, 9 yaşında Reyhanlı'dan ayrılmış Bayramhan Apiş (Guga) ve Şaban Apiş'in torunu, Hülya Apiş ve  Hasan (Hannün) Apiş'in oğlu Canberk Apiş olarak ifade ederim.

Gelecek, hep birlikte hepimizin yürüdüğü, istikameti Xeku olan politik yolda insanlık onura yakışır biçimde yürümekten eğilmek nedir bilmeyen sırtlarımızla taşıdığımız Çerkesliğin ve İnsanlığın yüreğinde son durağına doğru bizimle gelmektedir. Hangi konumda olduğumuzun hiçbir önemi yok, bu yolda 2 yanlış 1 doğruyu götüremeyecek ve kendi ahlaksal ve vicdani bütünlüğünü koruyamayanlar hangi konumda olurlarsa olsunlar, ahlaksal ve vicdani değerlerini koruyanların her gün bir adım daha yaklaştığı doğruyu bozamayacaklar. Tüm bu hengamenin en sonunda, vicdani ve ahlaki değerleri başkalaşım geçirmiş ve hassasiyetleri kendi toplumunun dışına taşan, kendini egemenlerin ve baskınların konumlandırdığı noktadan tanımlayanlar burada kalacaklar ve bugün değilse, yarın.. değilse bir gün mutlaka kaybolacaklardır ancak kendi (Çerkeslik) vicdani ve ahlaki değerlerine tutunup yaşayanlar dün Çerkesya'da doğruyu ölmek pahasına bağıran ataları gibi burada da bağıracak, yaşadığı her an Xeku'ya yaklaşacak ve bir gün mutlaka oraya ulaşarak ebediyen var kalacaklardır.

Yarın konuşanların değil, yarın çalışanların yarınıdır.


Share:

Trans-Çerkesler ile bölünmek

Daha önce, CherkessPress üzerinden "Çerkesleri böleceğiz!" başlığıyla yayına giren yazımda, o yazının sadece başlığı kaynak gösterilerek bazı karalamalar organize edilmeye çalışılmıştı, o gün gülmüştüm, bugün de gülüyorum. Kendi kendini tatmin etmek için, rezaletini her yerine bulaştıran bir grup aptalın gürültüsüne kulak asacak halim yok? Bildiğiniz, kendini buğday hangarında sanan tavuklar sürüsü gibi, yitip giden şeylerinin içinde, varmış gibi davranıyorlar.. fakat yoklar, olmayacaklar, olamazlar. Bugün onlara baktığım da gördüğüm tek şey, hiçlik. Zavallı hallerine aldırmadan, sanki güçlüymüş gibi, varmış gibi bağırıp duruyorlar. Hemde, Çerkeslik taslayarak. Azıcık sağınıza solunuza bakınınca bu zavallıları mutlaka göreceksiniz, azıcık Çerkeslik biliyorsanız da anlayacaksınız ki; bunlardan ne köy olur, ne de kasaba.. Çerkeslik adına hiçbir değerleri kalmadığı gibi, insanlıktan da kırıntı taşımayan bu kişileri, insanlık onurunu taşıyan, Çerkeslik kaygısı bulunan insanların orta yerinden bölüyoruz, çok mu? Gel gelelim bunun ne zararı var? Böyle rezil, ahlaksız, küfür etmekten utanmayan, yalan söylemekten çekinmeyen, aidiyet hissi kalmamış, kendisi pislik olduğu gibi bir de, pisliğini değdiği her yere bulaştıran bu Trans-Çerkesleri, içimizden safra gibi söküp atmak sizi temin ederim ki bu onurlu halkın faydasınadır.

Bunu söylemekten hiç çekinmiyorum, hiç çekinmeyeceğim. Nasıl ki, insanda kanser; kendi hücresinin başkalaşım geçirerek urlaşmasıyla oluyorsa, işte toplumdaki kanser de, ağzından küfürden başka şey duyulmayan, ahlakını yitirmiş, onurunu ekmeğe, kaba; şöhrete, saraya satmış kısacası başkalaşım geçirmiş kendi bireyinin urlaşmasıyla oluşuyor. Bundan kurtulmalıyız. Bundan kurtulmak için ne gerekiyorsa yapmalıyız da. Çekinmemeliyiz. Çerkesya ile ilgili hiçbir bilgisi, ilgisi bulunmayan, tarihini, bugününü bilmeyen bir aptal sürüsünün, sırf aynı soydan geliyoruz diye ortaya dökmekten utanmadığı pisliklerine katlanmak zorunda değiliz. Bunların bildiği Çerkeslik, gelecek vizyonu olmayan itaatkar soysuzluk anlayışıdır, fakat Çerkeslerin kaderi bu olmayacaktır. Yaşadığı dünyayı gören, duyan, bilen; fikir ve vicdan sahibi, yaşadığı dünyayı etkileyebilen bir kader olacaktır ve bunun için ne yapılması gerekiyorsa, bir adım geri durmadan yapmaya; barışı, adaleti, özgürlüğü, eşitliği savunmaya devam edeceğim-hepimiz etmeliyiz, trans-çerkesler urunu, safra gibi söküp atmak için elimden ne geliyorsa yapacacağım-hepimiz yapmalıyız.

Share:

Sevgili büyüğüm Mağruş Vezir Savrum'un "Sosyal Medya Devşirmeleri" üzerine


Öncelikle Mağruş Vezir Savrum'un "Sosyal Medya Devşirmeleri" başlığıyla yayına soktuğu yazısındaki kaynağın biz olmadığını az çok tahmin ettiğimi, fakat yine de bir kaç noktada itirazım olduğunu belirtmeliyim. Mağruş Vezir Savrum; son günler de, sıkça gözümüze çıban gibi batan bir takım insanlığa ve çerkesliğe yakışmayan söylemleri açıkçası, çıkış kaynağını gözardı ederek bir bütün olarak tamamen Adığelik eksenine alarak eleştirmiş.  Şurası çok önemli ki; kendisinin üzüldüğü ve belki yaralandığı kısımda bahsettiği söylemlerin en ağır mağduru olarak, ben ve yol arkadaşlarım;  bizi mağdur edenlerle, Çerkesliği mağdur edenlerin ve hatta hep birlikte insanlığı mağdur edenlerin aynı kaynaklı bir kitlenin taciz ve saldırılarına maruz kalmaktayız. İlk başta; böyle bir yazıda bunun ayrımının çok iyi yapılması, kimin ideolojik değerleriyle; Çerkesliğe zarar verdiği, kimin kendini, Çerkesliğini ve insanlığını hep  birlikte kaybederek, saplandığı sapkın sapık ve saldırgan  ideolojinin bir neferi olduğunun açıkça belirtilmesi gerektiğine inanıyorum, bunu kendisi bilmediği için değil; kendisini, okuyanlarına tam olarak ifade edebilmesi, okuyanların sevgili Mağruş Vezir'i tam olarak anlayabilmesi, öfkesini, hüznünü, üzüntüsünü görebilmesi açısından gereklidir. Biliyoruz ki; Çerkesler de, insanlık ailesinin onurlu fertleri olarak, yanı-başlarında gelişen hiçbir şeye duyarsız kalamaz, tepkisiz olamazlar. Bu anlamda; ideolojimiz aslında bir bakıma, bugün egemenlerin paramiliter üniteleri görevini üstlenen, kendisini de bunun rahatsız ettiğini düşündüğümüz kişi/kurumları karşısında, Çerkesliğin vicdanını temsil etmektedir. Hatta söylemi biraz daha pekiştirip; aidiyetin yittiği noktada bir Türk olarak, sebepsiz ve amansız biçimde toplumun diğer tabakalarına, yürekten kin besleyen ve nefret kusan Çerkeslerin varlığı dikkate alındığında, toplumun diğer tabakaları arasında, bu aidiyet yitimine fedai olan Çerkeslere alternatif yaratarak, belki de Çerkesliğin namusu dahi olabilmektedir. Barış, Kardeşlik, Adalet, Özgürlük, Eşitlik gibi kavramlar; Çerkesliği kirli bir tarihe taşıyamayacağına göre, bunu ilkeselleştirip ve üstelik yanıbaşında yangın yerine çevrilmiş halkların mücadelesiyle omuzlamak; Çerkesliği, kendi merkezinde dahi yükselten unsurlar olarak görülmelidir. Bunları belirtmeyebilir elbette değerli Mağruş Vezir, hatta bunlara karşı çıkabilir ve tartışmaya da açabilir. Ancak bugün, kendisini harekete geçiren yarılmanın iki en uç kutubu olarak, benim ve arkadaşlarımın, bana ve arkadaşlarıma saldıranlarla "ideoloji yarığı" başlığında tekleştirilmesi haksızlıktır.

Değerli büyüğüm Mağruş Vezir'i, bu farkları gözetmeye ve bunları eleştirse dahi, ayırt etmeye davet ettiğimi bildirmek isterim.


Share:

Ankara Katliamı, Barış....

Ne ara bu kadar soğukkanlı oldum bilmiyorum, ölü listelerinde tanıdık aramaya ne ara aşina oldum böyle? Beni kim alıştırdı, herkes böyle mi alışıyor acaba.. hayatta en çok korktuğum şeydi, neneme baktığımda ölümü düşünür, korkardım. Açıkçası; ilk başlarda kudretine aşık olduğum Allah'tan; beni nenemden önce öldürmesini de dilemiştim, öldürmedi. Nenem öldü, sonra dedem, sonra anneannem.. sonra çocukluğumdan tanıdığım Fadel amca, Abidin amca böyle uzadı geldi bana... şimdi geldiğim nokta da ise, Allahtan dileğim annemin ve babamın bizden önce ölmesi. Ben ölmüş çocuklarını taşıyan babaları, anneleri gördüm; ölümü ensemde hissettim, hissediyorum da. Ankara'da patlama olduğunu, ilk Birgül ablanın mesajından aldım, hemen ağlara girdim ve kontrol etmeye başladım. Gujan iyi mi? Seyfullah abi nasıl? Cumhur abinin durumu ne? Acaba Kadir gitmiş miydi? ya peki Gökhan, o ankara'da yaşıyor zaten ve böyle bir eyleme mutlaka giderdi.. Listem uzundu.. patlama yeni olmuştu ama, ben ölü listesine ulaşmaya çalışıyordum? Sahi, siz hiç böyle bir duyguya kapıldınız mı? Gujan'ın iyi olduğunu Gülin'den, Seyfullah abinin yaralandığını Sebahattin abiden, Jeren Mehmet'in bacağına bilyeler saplandığını Kerim'den, Cumhur abinin basınçtan savrulduğunu ve tanımadığı bir adamın kendisini Sakarya'ya doğru yola çıkardığını Nartan abiden öğrendim, tam rahatlayacaktım ki.. kendimden utandım! Önce hiç görmediğim bir şeye dönüştü çünkü, 20'den 30'a sonra 50'ye 70'e 97'ye diye sürekli artan resmi ölüm sayıları.. nasıl utandım kendimden anlatamam size, bizden hiç kimse ölmedi diye sevindim, halbuki oradaki herkes bizdendi.. hepsi kardeşimizdi, hepsi yoldaşımızdı; biz ölmeyelim diye, asker-gerilla ayırmadan inadına barış diye bağırıyorlardı. Daha geçmiş yazımda sesleniyordum, kör olmayın, görün bizi; yoksa katledecekler diye.. Siyasihaber'de ölülerimizin resimlerine baktım, gencecik adamlar, kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar.. hiçbirisi askeri-polisi kendisinden ayrı görmeden barış istemişti memleket huzura ersin diye. 400 vekil verin, bu işi çözelim diyen adamın, başlattığı savaşı durdurmak isteyen yüzlerdi hepsi. Sonra, ölmüş askerlerin resimleri paylaşıldı, dendi ki; bizim vicdanımız burada kaldı.. sanki bu savaş yalnızca bizi öldürüyor, sanki bu kurşunlar, bu bombalar yalnızca bizi yarıyor değil mi? Diyelim ki, patronum bana cumartesi günü izin verseydi ve bende orada olabilseydim, paramparça bedenim, sülalemdeki onca polisi, onca askeri mutlu mu edecekti? Ben onların da "Canberk"i değil miyim? ve ben orada barış diye çığlık atarken, bir tek Gerilla'yı mı koruyor olacaktım askerin, polisin kurşunundan? Sülalemde onca asker, polis varken; onları da koruyor olmayacak mıydım Gerilla'nın kurşunundan? Bizim barışa kavgamız, tek taraflı değil. Kim ölse, biz yanıyoruz. Biz ölüyoruz. Öldürülüyoruz. Açın gözlerinizi, görün. "Kör olun demiyorum, kör olmayın da görün bizi"




Share:

Neden HDP? Niye Barış? Niçin Eşitlik?

Açıkçası bir gün herhangi bir partiye oy vermeyi, hele ki; bir parti oy alsın diye çalışma yapmayı hiç düşünmezdim. Eski arkadaşlarımın bir çoğu da bilir, sonuç itibariyle toplumsal krizlerin veya ekonomik ilişkilerin bu yolla çözülmeyeceğine olan inancım tamdı, bana göre tıpkı Emma Goldman'ın söylediği üzere "Oy vermek bir şeyleri değiştirecek olsaydı, yasaklanırdı" sözü geçerliydi. Fakat bugün geldiğimiz durum, bundan ötesi değil. Gözlerimi açıp baktığımda gördüğüm şey tam da bu; oy vermenin, belki de en vahşi biçimde yasaklanmaya çalışıldığı. Bu durumda, gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki; demek ki bu ülkede HDP'ye oy vermek bir şeyleri değiştiriyor ki, değiştiriyor olmalı ki, Suruç'ta, Cizre'de, Nusaybin'de, başta olmak üzere bu ülkenin hemen hemen her yerinde HDP'ye oy vermek yasaklanıyor. Bütün yasaklar mahkeme kararı ile verilmez elbet, mesela Nartan'ımızın - Ferdane'mizin, diğer 31 kardeşimizin,  Cizre'deki 7'sinden 70'ine onlarca yurttaşımızın katledilmesi; bize açıkça bir şeyi bağırdı. Eğer bu ülke de; barışı savunursanız, eşitliği ve adaleti savunursanız, cezalandırılırsınız. Dendi ki; HDP'ye oy vermenin cezası ölümdür? Hangi yasağı çiğnemenin ölümcül bir sonucu var ki bugünlerde? Size açıkça sesleniyorum; ey çocuk anneleri, ey babalar, ey dedeler, torunlar, ey bu memleketin yurttaşları; eğer siz ki bu yasağa göz yumarsanız, eğer siz korkar, susarsanız.. eğer siz kör olup, bize bakmazsanız; bizi katledecekler. Bakın, bugün her gün ölmekteyiz. Neden? Birlikte yaşamak istediğimiz için! Birlikte, eşit ve onurlu bir hayat sürdürebilmek istediğimiz için! Bizi böldükleri yerlerimizden tekrar birleşebilmek, daha kardeşçe, daha huzurlu bir yarına ulaşabilmek istediğimiz için bizi her gün öldürüyorlar. Bunu sadece siz susuyorsunuz diye bu kadar rahatça sürdürüyorlar. Bu yasağa aldırmayın! Üstelik bu sefer, kanımızla bedel ödeyerek çiğnediğimiz bu yasak, tamamen kanunsuz bir yasak. Bu yasağa itaatsizlik ederek, kanunları çiğnemiş olmayacaksınız. Gelin hep birlikte bir şeyleri değiştirelim. Gelin korktuklarını başlarına getirelim, bu memleketi, Çerkesinden Türküne, Kürdünden Arabına.. Kadınından Erkeğine, 7'sinden 70'ine daha yaşanabilir hale getirelim. Bu sefer vereceğimiz oylar bir şeyleri değiştirecek ve bu yüzden yasaklanmak isteniyor. Bu yüzden, kanlı eller; gencecik çocukları ateşe atmaktan tereddüet etmezken, savaş ortamını canlı tutmak için, ölülere dahi işkence yapıyor ve utanmadan bunu gözümüze sokuyor.
Share:

Jıneps Gazetesi / Ekim 2015 : GENÇLİK, GELECEĞİN ÖNCÜSÜ OLMA SORUMLULUĞUNDADIR.


Son yıllar, çok çalkantılı geçti. Neşeyi ve öfkeyi, mutluluğu ve hüznü kısa zamanlar içerisinde en yoğun halleriyle yaşadık. Toplumun iki bölümü uç bölümü arasında bir yarılma oldu ve hızlıca karar vermek zorunda kaldık açıkçası; biz bu yarığın hangi tarafıyız diye. Gördük, görerek, yaşayarak ve hissederek anladık ki; iyileşmesi mümkün olmayan toplumsal yaralarımız var ve onları iyileştirmek mümkün değil. Onları yok saymak elbette haddimiz değil; onlar geçmişine parantez açıp "Çerkeslik" taslarken, bizler geleceğe parantez açıp "Çerkeslik" yaşamak konusunda, bu yarık iyice derinleşinceye kadar birlikte bir süre geçirmek zorundayız.  Yaptığımız herşey doğruydu diyecek kadar kendini beğenmiş olmadığımız gibi, yaptığımız doğruları yok sayacak kadar da mütevazi olmayacağız. Her şeye rağmen; geleceğimizi tertiplemek isteyenlerin, tertiplemek istedikleri Çerkese razı gelmeyecek, kendi tarihinden güç alan ve kendi değer yargılarıyla hareket eden, aydınlık bir geleceğin kodlarını kendi genç akranarımıza, kendimiz hazırlayacağız. Şairin dediği gibi; Türkiye'de Kürt, Kürtler de Ermeni, Ermeniler de Süryani olacağız, Almanya'ya gidip Türk olacağız ama, en başta Çerkes olduğumuzu asla unutmayacak, Çerkesliğin bugün yok edilmek istenen alametlerine sımsıkı sarılacak ve gelecekte; haksızlık karşısında mazlumun, yalanlar karşısında gerçeklerin,  silahlar karşısında çiçeklerin, savaşlar karşısında barışların tarafında, kim o tarafı savunuyor ve o tarafa yürümek için çaba sarf ediyorsa, işte onun yoldaşı olacağız. Birileri, söyledikleriyle kendilerini kandırmış olabilirler. Daha da vahimi, bir çıkar ilişkisinden dolayı, kendilerini değilde, halkını kandırıyor olabilirler; ancak biz, birileri bize, onurunu ve karakterini bir kenara bırakıp bir etiket takacak diye, susacak değiliz. Vizyonumuzu merak edenler; bunu açıkça anlamalıdır misyonumuzu araştırmaktan üşenmemelidir. Bizimle ya da değil; Çerkes gençliğinin bir misyonu olmalı, bu misyon birlikte yaşadığı halkları ıskalamadan, onlarla birlikte yaşayacağı bir dünyayı da algılamalı ve bu algıyla bir vizyonu büyütmelidir. Nasıl ki geçmiş, atalarımızın sorumluluğundan kaçınmadan öncülük ederek bize ulaştırdığı somut bir şeyse, gelecekte gençliğimizin öncülük edeceği somut bir şey olacaktır. Gençler, bugünlerde birileri tarafından çekilmek istendikleri hizalara ve cephelere karşı dikkat etmek için aciliyetle bir misyon sahibi olmalıdır. Bunu sadece; kendi varlığını başkalarına armağan etmiş, bir kab yemek uğruna, bin yıllık onurunu ayakları altında ezenlerin Çerkes halkının geleceği üzerindeki kodlama atakları karşısında değil, aksine bugün benim ve arkadaşlarımın, Demokratik Çerkes Kongresini oluşturmak üzere çalışmalarını sürdüren yapıların da oluşturdukları kodlama hareketleri açısından da yapmalıdır. Düşünmeden, niteliksiz ve cahilce olduğu sürece, kimin tarafında kullanıldığınızın hiçbir önemi yoktur. İyi ve kötü; ne için kullanışlı görüldüğünüzün hiçbir anlamı yok. Çerkes gençleri; iyilerin ya da kötülerin hiç fark etmez, hiçbir tarafın oyuncağı olmayacak kadar onurlu bir geçmişin bugünki taşıyıcıları olduklarını fark etmeli, hangi hareketin içerisinde mücadele yürüyor olursa olsun, yaptığı şeyin  bilincinde olmalıdır. İşte bu yüzden, Çerkes gençliği bir misyon sahibi olmalı ve bu misyonu kendi tarihine ve kültürüne yakışır biçimde vizyonla  ileriye taşımalıdır. Bu sorumluluktan kaçmanın bahanesi olmadığı gibi, gelecekte hiçte huzurlu olacağı öngörülemeyen günlere bir misyon ve vizyon ile girme zorunluluğunu fark etmelidir. Bu halkı, bugün konuşmaktan öteye, misyonsuz biçimde veya kendi misyonu olmadan, başkalarının misyonları üzerinde kodlayanların neferi olmuş büyüklerin temsil etmesi imkansız. Ey Çerkes halkının gençleri!  Tarihin sizlere yüklediği sorumluluktan kaçmayın! Geleceğe öncülük edecek misyonu oluşturun ve o vizyonda tüm diasporada ve yurtta birleşin! İnsanlığa, adalete, eşitliğe sarılın. Bir mücadele oluşturun, o mücadeleyi savunun. Eğer biz tarihin bizi öncü kıldığı geleceğin sorumluluğuna sarılabilirsek, bu rezil günlerin kölesi olmak zorunda olmadığımızı anlayacak ve bize rezil bir geleceği reva gören egemenlerin yörüngesinden sapacağız. Gücünü, kültüründen alan ve kendini insanlığa eşitleyen halkımızın vicdanı; adaletin en hassas terazisi olarak bize durmamız gereken insanlık saflarını işaretledi. Bugün, sorumlu olma vakti!
Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler