Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde Komedi: "Uluslararası Kafkas Ödülleri"




Bir zamanlar "Kafkas Diasporası Ödülleri idi bunun adı, hatta öyle komikti ki ne zaman canım sıkılsa girer bakardım arada gülmek için. Çünkü "Kafkas Diasporası" diye birşey yoktu. Sadece bize göre mi yoktu?

Hayır kimseye göre yoktu..

Çünkü öyle bir şey yoktu...

Onlara göre de yoktu, hatta en çok onlara göre olamazdı.

Onların "Kafkas" tanımı, Kafkasların (Kafkasya Coğrafyasında yaşayan bütün halklar, milletler, hatta uluslar) kendi varlığının yanında "deve de kulak" idi. Onların Kafkası; en fazla Şıx Şamil'in etrafında cihat eden müminlerin yaşadıkları yerlerden ibaretti. Halbuki onların Kafkasından çok daha büyüktü Kafkas..

Dolayısıyla olmayan bir şeyin adına ödül törenleri falan düzenliyorlar, siyasetçilere, iş adamlarına, gazetecilere, belediye başkanlarına kalpaklar takıyorlar, plaketler veriyorlardı.

Tiyatro gibi;

Uçan Spagetti Canavarı adına; sizi yılın en iyi "bilmem neyi" seçtik demekten ne farkı vardı?

Hadi bu törenleri düzenleyenler neyse, sonuçta en fazla kaç kişiydiler ki, hepsi aynı odada nefes alsa oksijen yetmezliğinden halüsilasyon görebilirlerdi.

Ya peki o siyasetçiler, iş adamları, gazeteciler, belediye başkanları?

Asıl onlar bu komedinin en çok kahkaha atılanları değil miydi? Olmayan bir şeyin töreninde en iyi olmaya geliyorlardı.

Kimisinin kafasına olmayan bir şey adına kalpak takılıyor.

Kimisinin eline olmayan bir şey adına plaket veriliyor.

Hiç mi demez bir insan, tamam beni seçmişler eyvallahta; yani ne adına aldım ben bu ödülleri diye?,

Olmayan bir şey adına ödül almak hoşlarına mı gidiyordu acaba? Öyleyse biz de her ay  "Uzay Diasporası" adına onlara ödül yollayalım öyleyse, mutlu olsunlar... Belki mutlu olurlarsa; daha iyi işler çıkarırlar branşlarında?

Neyse.

Konumuza dönelim...

Bizim olmayan bu Kafkas Diasporası artık yetmemiş, kadro aynı, zihniyet aynı, amaç aynı, tören aynı, olmamışlık aynı, yaptım olduculuk aynı, kendini beğenmişlik aynı, bir şeyler yapıyorumculuk aynı...

Ama Kafkas Diasporası artık aynı değil, Onlara Kafkas Diasporası olmak yetmemiş! Tek farklı olan bu Kafkas Diasporasının artık "Uluslararası" olması. Yani adı "Uluslararası Kafkas Ödülleri"
Ama böyleyken de söyleyeyim "Kafkas Diasporası" ne kadar yoksa "Kafkaslar" da o kadar varlar. Kafkasya coğrafyasında yaşayan bütün halklara "Kafkas Halkları" denir. Ama unutmadan söylemeliyim ki; Ermeniler, Gürcüler, Kürtler, Lazlar, Ruslar, Azeriler, Karaçaylar,  Nogaylar, Balkarlar falan da "Kafkastır"

Bütün bu halkların hem Kafkasya'daki vatanlarında hem diasporalarında kendi kurumları ve kuruluşları da var.

Peki bu "Uluslararası Kafkas Ödülleri" bunlarla mı alakalı?

Alakası yok.

Peki Abhazlar, Çerkesler, Çeçenler, Osetler ya da İnguşlarla alakaları var mı? Bu halkların da gerek Kafkasya'daki anavatanlarında gerekse diasporalarında çok fazla kurumları vardır..

Abhaz Dernekleri Federasyonu, Birleşik Kafkasya Dernekleri, Çerkes Dernekleri Federasyonu, Kafkas Dernekleri Federasyonu, Kafkas Vakfı, Oset Vakfı gibi Türkiye'de ve bu halkların yaşadıkları her ülkede dernekleri, vakıfları bulunmaktadır. Bunlarla mı alakalı?

Alakası yok.

Hadi diyelim bir sadece bir dernek bilemedin üç dernek bu organizasyona destek veriyor. (destek dediğimizde tören için gönderilen davete icabet etmek manasında)

Yeter mi bu "uluslararası kafkas ödülleri" dağıtmaya..

İşte yeni komedi de burada başlıyor. Çünkü bu organizasyon oluyor... hemde nerede? Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde.

Cumhurbaşkanı da davetli, muhtemelen gelecek. Kaçırmaz böyle şeyleri biliyoruz artık

Zaten ödül töreninin teması da belli, sayın Cumhurbaşkanının en sevdiği cinsten: 15 Temmuz

Ayrıca Rusya Devlet Başkanı Putin beyin de davetli olduğunu öğrendik.

Muhtemelen gelmeyecek ama gelirse ne kadar komik olurdu anlatamam. Komedimize tüy dikerdi sayın Putin gelse.

Yahu bu organizasyonu düzenleyen ve görev alan insanları anladım sayın cumhurbaşkanı bunlar hangi sıfatla "uluslararası kafkas ödülleri" dağıtıyorlar diye hiç mi düşünmüyor? Hadi o düşünemiyor, malumunuz çok yoruluyor. Hem Cumhurbaşkanı, hem Parti genel başkanı, hem herşey kendisine bağlı; belediyeler bile neredeyse kaldırım çalışmaları için izin alacaklar kendisinden (belki alıyorlardır) Peki Cumhurbaşkanının bin odalı saraylarında bu işlerle ilgilenen memurlar ya da en azından danışmanları falanda düşünmüyor mu?

Sanki memleketin kürsüsü bitecek, her kurulacak kürsüye "acaba bu nedir" demeden çıkılmamalı bence.

Sonra çıkıp "Aldatıldım" "Kandırıldım" falan demek durumunda kalmasından endişe ediyorum.

Şimdi bu komediyi izliyorum, savunanları, karşı çıkanları, katılacakları, izleyecekler falan.

Bu kötü günlerde yüzümde gülücük etmeyen Uçan Spagetti Canavarı Ödülleri tadında 5-10 kişiyle Uluslararası Kafkas  Ödülleri dağıtan kişilere tek başıma Uluslararası Çerkes Komitesi Süper Ötesi Başkanı olarak teşekkür ediyorum: Siz olmasaydınız neye gülecektik acaba?

Bu arada dipnot niyetine de şunları ifade etmek isterim, bu olmayan diaspora ödüllerini; uluslararasılaştırmakta mahir kişi geçtiğimiz genel seçimlerde bir yerde akp'den aday adayı olmuştu ama aday olamamıştı. Bülent Arınç'a yılın siyasetçisi diye kalpak takmıştı ve sözde Çerkes Ethem'in hain olmadığının ortaya çıkarılması yönünde bir komisyon sözü almıştı, o komisyon da kurulmadı.

Share:

Türkiye'deki "Kafkasyalı Mülteciler"

"Kafkasya, Karadeniz ve Hazar denizi arasında yer alan, Avrupa ve Asya'nın sınırında bulunan bölgenin ismi. Kafkas sıradağlarında, Avrupa'nın en yüksek dağı olan ve Kafkas halklarının sözlü edebiyatını oluşturan Elbrus Dağı bu bölgede bulunmaktadır. Kafkasya bölgesi siyasi ve coğrafi olarak Kuzey Kafkasya ve Güney Kafkasya olmak üzere ikiye ayrılır. Güney Kafkasya bağımsız ve egemen devletlerden oluşmaktadır. Kuzey Kafkasya ise Rusya Federasyonu içinde bulunmaktadır."


bAndista'nın "Haymatlos" şarkısını duymayanınız çoktur... Hatta bAndista'yı duymayanlarınız bile vardır.. bAndista; Türkiye'de ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, göçmenlerin, mültecilerin ve tabii ki enternasyonalin notalara işleyen devrim zincirinde küçük ama sağlam bir halkadır.

Haymatlos şarkısının tanıtımında kendi sözcükleriyle şu ifadeler yer alır:

"Küresel muktedirlerin neden olduğu savaşlardan, iktisadi ve sosyal yıkımdan, ekolojik krizin sonuçlarından kaçan göçmenler daha iyi bir yaşam kurmak için sınırları aşmaya çalışıyorlar. Yasadışı göçle mücadele olarak adlandırılan şey aslında bir cephesinde devletler, kolluk kuvvetleri, özel kuvvetler, sınırlar, silahlar ve hapishaneler, beride ise sade insanların olduğu bir savaş. Çünkü biliyoruz ki insanlar değil, sınırlar ve o sınırları kurup koruyan kurumlar illegaldir. Çünkü biliyoruz ki kimse nedensiz kaçmaz. Çünkü hepimiz göçmeniz; buradayız, kalacağız, yaşayacağız. Sokakların sesini duyun!"

Kimdir bu küresel muktedirler? Amerika Birleşik Devletleri, Rusya Federasyonu, Almanya, İngiltere, Fransa başları (Küresel) bir çokları da kuyruğu (Yerel) olan Emperyalizmin her coğrafyadaki temsilcileridir.

Biz Çerkesiz,

Küresel muktedirlerin neden olduğu savaşları, iktisadi ve sosyal yıkımları, ekolojik krizleri, sürgünleri ve soykırımı yakından tanırız. Tarihimizin kalbine bir hançer gibi saplanmıştır çünkü hepsi. Sanmayın ki bunlar geçmişte kalmıştır. Çünkü adalet tecelli etmedikçe geçmişte açılmış yara sanki ilk gün gibi sızlamakta ve sürekli kanamaktadır. Ancak sadece geçmişteki yaralarımızın sızlaması ve kanaması da yetmez gibi, her gün yeni yaralarla bizleri yıldırmaya çalışmakta olan küresel bir muktedir bulunmaktadır hala coğrafyamızda. Çerkesler ve elbette Çerkeslerin kardeş halkları, akrabaları ve komşu halkları bu savaşın, yıkımın ve krizin merkezindedir. Dünyanın dört bir yanına dağıttığı Çerkesleri hala pervazsızca kendi vatanlarının yabancısı olarak gören, orada kalan insanlarımızı da kendi vatanlarından kaçırmak için her türlü baskı ve zorbalığı yapmaktan çekinmeyen bir muktedirdir.

Guaşo Ruslan davası hemen arkamızda, bir çoğunuz artık bilmektesiniz. Daha arkasında kendi sokaklarında dans ettiği için gözaltına alınanlar, daha arkasında Khuade davası.. daha arkasında failleri hiç bulunamayan aktivist cinayetleri... Bildiklerimiz bilmediklerimizden çok daha az, bize ulaşanlar sadece; artık gözümüze batıra batıra yapılan hukuksuzluklar, adaletsizlikler, baskılar ve cinayetler.

Bunları orada konuşmak zor olduğu için burada öğrenmekte daha zor, Rusya dünyadaki herhangi bir devlet gibi değil.. Eli kolu dünyanın neredeyse her yerine uzayabilen, dünyanın herhangi bir yerinde istemediği kişileri susturabilen bir devlet. Yüzyıllar önce  Marcus Aurelius'un adalet üzerine söylediği "Yasalar örümcek ağına benzer, küçük sinekler ağa takılır kalır, büyük sinekler ağı deler geçer." sözü işte bu küresel muktedirleri ve elbette Rusya'yı birebir tarif eder. Rusya büyük sinektir ve Rusya sürekli her türlü yasayı delip geçerek; dünyanın her yerinde eli vardır.

Dünyadaki idealsiz toplumlarında içinde açık ya da gizli "güce tapanlar" toplulukları çokça bulunur. Bu topluluklar bugün Türkiye Çerkeslerin de içinde de var. Bu topluluklar bu gücün zulmüne dahi olsa karşı gelen her anlayışa öyle yada böyle muhalefet ediyorlar. Açıkça Rusya'nın gücünü öne sürerek oradaki insanları tehlikeye atmamayı öğütleyenler zaten gözle seçilebiliyorlar. Yani "ölümü gösterip, sıtmaya razı etme" misyonu diyelim biz ona. Bir de gizli politikalar ile Çerkes toplumuna derin fay hatları döşeyerek bu işi yapanlar var. Asıl tehlikeli olan da işte bu fay hatlarını oluşturan, toplumu kendi içinde kutuplara ayırarak çatıştıran misyonu edinenler.

Bilgi kirliliği oluşturup velvele ile aynı toplumun içindeki farklı kesimleri birbirine ötekileştirerek; toplumun kendi sorununa, toplumun kendi içinde muhalefet ettirilip hem bazı şeylerin üstünü kapatır hemde gelecek için toplumu kriminalize ederek başka şeylerin önünü açarlar.

Mesela şuan kendi yurtlarında gördükleri baskılar nedeniyle Türkiye'ye iltica etmiş kişiler, tam da Türkiye ile ABD'nin arasına giderek açılıyorken ve buna paralel olarak Türkiye ile Rusya'nın arası giderek kapanıyorken; sınırdışı edilmek üzere Türkiye tarafından gözaltına alınıyorlar.

Türkiye Çerkes diasporası hem küresel hem de yerel siyaset bakımından çıplak bir toplumdur. Son yıllarda ortaya çıkan şeyler de bana göre esasen Türkiye Çerkes diasporasına bir siyaset kazandıracak nitelikte değil. Benim içinde bulunduğum topluluk da dahil olmak üzere hiçbir topluluk; toplumsal gerçekliğimizi analiz etmeden, toplumsal yapımızda geniş kabul görmeyen argümanlar etrafında birleşerek bir siyaset yapıyor. Yani siyasetin lokomotifi Çerkes toplumunun kendisinden ziyade, topluluğun bir araya geldiği argümanlardan oluşuyor. Toplumsal gerçeklik analiz edilmediği için bu siyaset Çerkeslerin toplumsal bir enstrümanı olamıyor. Toplumsal siyaset bir müzik korosu gibi olmalıdır. Bir çok farklı enstrüman çalmalı ancak hepsinin baktığı toplumsal bir dayanak olmalıdır. Ancak bizim şuan ki halimiz böyle midir? Her enstrümanımızın toplum hariç farklı dayanakları bulunmakta ve sesler müzik değil, kaos yaratmaktadır.

Toplum siyasi bir varlıktır ve toplumun her enstrümanı toplumu geleceğiyle ilgili uyum içinde olmalıdır. Uyum değilde kaos olursa işte bu siyasi varlıktan her ne sebeple olursa olsun rahatsız olanların işi kolaylaşır.  İşte bu "güce tapanlar" toplulukları ve onların velveleleriyle toplumun içinde farklı seslerle ama uyum içinde çalması gereken enstrümanlar toplumun siyasi varlığını dağıtarak tamda bunu yapmaktalar.

Bugün sınırdışı edilmek için gözaltına alınanlarla ilgili açıkçası tam bir bilgi kirliliği içinde bulunmaktayız. Çünkü eskiden bu yana süren velveleler ile kafamız allak bullak edilmiş kimin ne olduğunu ve neden baskı gördüğünü bilemiyoruz. Kimileri cihatçı teröristler diyor, kimileri toplumsal akvitivistler diyor ve bu iki karşıt görüş arasında milyon tane hikayeler dolaşıyor. Yani bir kaos var.

İşte Türkiye Çerkes Diasporası bu kaosu ortadan kaldırmalıdır. Velvelecilerin açtığı toplumsal fayların bu toplumu parçalamasına izin vermemelidir ve herşeyden önce unutmamalıdır ki bugün yurtlarındaki her türlü istikrarsızlığın ve insanları yanlış şeylere iten iktisadi ve sosyal yıkımın en büyük suçlusu da Rusya'dır. Elbette bütün suçlular adalet önüne çıkarılmalıdır ve adil bir şekilde yargılanarak hak ettikleri cezalar uygulanmalıdır, ancak Rusya'da buna dahildir. Resmen savaş politikalarıyla bölgede açtığı yaralar son bulmadıkça; suça yönelmiş insanların da birinci sorumlusu Rusya olacaktır ve bu yalnızca Kafkasya'daki halklara değil Ruslara da büyük zararlar vermeye devam edecektir.


Yazıya başlarken bAndista'nın "Haymatlos" şarkısını paylaştığım gibi.. Ne bugün sınırdışı edilmek için gözaltına alınanlar ne de Türkiye'deki diğer Kafkasya'dan iltica eden kişiler boş yere Türkiye'de değiller. Çünkü Kafkasya coğrafyasının her toprağında Rusya'nın neden olduğu iktisadi ve sosyal yıkım, ekolojik kriz, baskı ve tehditler var. Yine orada diğer küresel muktedirlerin finanse ettiği farklı akımlar da var. Yani orada küresel bir politika savaşı var ve oranın yerli halkı bu küresel savaşın tek mağduru ve bu insanlar orada bir gelecek görmedikleri için Türkiye'ye iltica etmişken.. orada iktisadi ve sosyal yıkım politikaları halen sürüp, muktedirlerin kirli politik savaşı devam ederken bu insanları kaçtıkları bu savaşa ve yıkıma geri yollamak hiçbir vicdanın kabul edebileceği birşey değil. Bu insanlar her ne ile suçlanıyorlarsa bu uluslararası toplumun ve elbette Çerkeslerin bu suçlamaları olağanca şeffaflığıyla bilmeleri gerekir. Türkiye'de bunları göz önünde bulundurmalıdır. Bu insanlar sınırdışı edildiklerinde ne kadar adil bir süreç içinden geçecekler? Bu insanlar neden kendi yurtlarından kaçmış ve yabancı topraklara sığınmışlardır, geri yolladıklarında ne durumda olacaklardır Türkiye'nin bunları araştırması insanlığa karşı çok büyük bir sorumluluğudur.










Share:

#BenimAdımRuslanGuaşo



Biliyorsunuz biz Çerkesler her 21 mayısta Rus emperyalizminin kanlı tarihine Çerkes Soykırımı olarak kazınan gününde toplanır bu soykırımda hayatını kaybeden atalarımızı anar, dualar eder  ve başta Rusya olmak üzere tüm dünyadan bu ADALET talep ederiz.


Bu yıl 21 Mayıs'ta da dünyanın dört bir yanında sürgün bir kadere mahkum edilmiş Çerkesler dahil, anavatanımızın da bir çok noktasında toplanmış, Çerkes Soykırımında hayatını kaybeden atalarımızı anmış, dualar etmiş ve adalet talep etmiştik.


Adalet ki, dünyanın dört bir yanında tüm zalimlerin en korktuğu insani kavramdır. Bir insanın ne kadar zalim olduğunu adalet talebi karşısında geçirdiği cinnetten anlayabilirsiniz de.


Bugün bunlar biz Türkiye'deki Çerkeslerin ve diğer halkların uzak olduğu ve bilmediği şeyler olmasa gerek.


Çerkes Soykırımının 153ncü yılında anavatanımızın Kıyıboyu Şapsığ bölgesinde yaşayan Çerkeslerden bir grupta; Çerkeslerin yaşadığı tüm acılara tanıklık etmiş yaşlı bir ağacın altında toplandı ve 153 yıl önce soykırımda kaybettikleri atalarını andı  dualar etti. Bu anmadan hemen sonra Rus polisi anmaya katılanlardan birilerini izinsiz gösteri yapmak suçlamasıyla gözaltına aldı.


Gözaltına alınanlardan birisi de Ruslan Guaşo idi. Anma da kürsüye çıkarak Çerkesce dua etmişti.


Elbette hiç kimse değersiz değil, ancak hakkını vermek ve doğruyu yazmak adına Ruslan Guaşo'yu da özellikle belirtmek gerekir. Hayatı boyunca kendisinden fedakarlık ederek halkı uğruna mücadele etmekle geçirmiş birisidir, Türkiye'de kimilerinin yaşlanınca olduğunu sandığının aksine; Ruslan Guaşo yaşamıyla, mücadelesiyle, direnişiyle, emeğiyle, önderliğiyle; gerçek bir Çerkes Thamadesi. Yaşanan bu adaletsizlik gazetemizin Temmuz ayı baskısında "Kıyım gibi ceza" manşetiyle yayınlanmıştı.


Gazetemizin bu ayki baskısında bilgi verildiği üzere Ruslan Guaşo gözaltına alındıktan sonra teyzesinin cenazesine katılmasına izin verilmemiş, mahkeme günü rahatsızlık geçirmesine ve hastaneye kaldırılmasına rağmen mahkeme Ruslan Guaşo'yu yargılamıştı. Bu mahkeme sonucunda Ruslan Guaşo'ya 8 günlük hapis cezası verildi ve hapis cezası paraya çevrildi. Ruslan Guaşo temyize başvurup karara itiraz etti, üst mahkeme kararı yerel mahkemeye tekrar gönderdi ancak yerel mahkeme aynı kararı tekrar etti.


Ruslan Guşao ise bu adaletsizliğin kendisi nedzinde Çerkes halkına karşı uygulanan haksız uygulamaları protesto etmek için açlık süresiz açlık grevine başladığını duyurmuştu.


Özellikle "Çerkes halkına karşı uygulanan haksız uygulamalar"  Rusya'da gelenekleşiyorken; Ruslan Guaşo'nun tam da bu sözlerle başlattığı açlık grevi protestosu hepimiz için çok önemli. Daha bir kaç ay önce de kendi anavatanlarında kamuya açık alanda geleneksel danslarını yapan gençler gözaltına alınmıştı. Daha bir kaç yıl önce Türkiye ile Rusya'nın yaşadığı uçak krizinin faturası adeta Çerkeslere kesiliyordu ve dahası; bilmediğimiz çok daha fazla olmak üzere bildiğimiz bir çok haksız uygulaması vardı Rusya'nın.




Bugün (23 Eylül) açlık grevinin 13ncü günü ve bazı kaynaklardan öğrenebildiğimiz kadarıyla Ruslan Guaşo dünyadaki diğer açlık grevlerinin aksine tuz ve şeker de tüketmiyor ve neredeyse su da içmiyor. Ayrıca Ruslan Guşao 67 yaşında ve çeşitli sağlık sorunları da bulunan birisi. Hem hastalıkları, hem yaşı hem de adeta kendini adalete feda eden açlık grevi dolayısıyla gün geçtikçe sağlık durumu daha da kötüleşiyor.


Buraya kadar yazdıklarımdan sonra hiç unutmamamız gereken şey yine yukarıda yazdığım gibi; bu protesto "Çerkes halkına karşı haksız uygulamalara" karşı yapılıyor oluşu. Bu Ruslan Guaşo'nun değil, hepimizin mücadelesi. Orada yalnız bırakacağımız Ruslan Guaşo da, mücadelesini büyüteceğimiz Ruslan Guaşo'da; Çerkes halkının  adalet arayan potresi.


Bir halkın içinde her düşünceden insan olur. Doğal olanda böyle olmasıdır elbet. Ancak bir halkı ayakta tutan en temel harç; o halkın kendisine karşı işlenmiş suç karşısında tek yumruk olabilmesidir. Atalarımızın dediği gibi "birlikteysek güçlüyüz."


Adaletsizliğe karşı BİRLİKTEYSEK GÜÇLÜYÜZ,


Hukuksuzluğa karşı BİRLİKTEYSEK GÜÇLÜYÜZ,


Baskılara karşı BİRLİKTEYSEK GÜÇLÜYÜZ,


Zalimlere karşı BİRLİKTEYSEK GÜÇLÜYÜZ,


Soykırıma karşı BİRLİKTEYSEK GÜÇLÜYÜZ..


O zaman bizim bu noktadan sonra bütün farklılıklarımızı bir kenara koymamız ve Çerkesler olarak adaleti hep birlikte aramamız gerekiyor.


Ruslan Guaşo için BİRLİKTE OLMAMIZ GEREKİYOR
Çerkeslik için BİRLİKTE OLMAMIZ GEREKİYOR.


Ruslan Guaşo canını Çerkeslere feda edebilecek iradeyi taşıyor olabilir, ancak Çerkeslerin feda edebileceği bir Ruslan Guaşo yok. Çerkes halkı, halkı için mücadele etmeyi şiar edinmiş hiç kimseyi feda edecek durumda değil.


Kendisi açlık grevine başlarken "Bu benim son eylemim" demişti.


Ben bu sonun, olup-olabilecek en kötü senaryo ile gerçekleşmesine razı değilim, Çerkesler olarak hiçbirimiz olmaması gerekiyor.


Çok acil biçimde bütün farklılıklarımızı bir kenara koyup, Ruslan Guaşo için BİRLİKTE DURMALIYIZ.


Acilen toplanmalı ve bir eylem planı çıkarmalıyız.

Bu yazı Jıneps Gazetesi Ekim 2017 sayısında yayınlanmıştır.
Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler