Bir kadın isterse herşey olabilir

Biliyorsunuz ve belki yaşıyorsunuz da. Üç paragraftan daha uzun yazı olduğu zaman çoğunluk yazının sonunu getirmiyor. Böyle “ilginç” özelliklerimiz var, sırf bu sebepten dolayı en sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim:

“Bir kadın isterse herşey olabilir”

Bundan 2 yıl önce soğuk bir kış akşamında Da Vinci’nin Melekleri isminde yabancı bir dizi izliyordum. Dizide Da Vinci, bulunduğu şehirden başka yerlere giderken bindiği gemide demir parmaklıklar arasında Çerkes köleler vardı. Gemi denizde yol aldıkça parmaklıklar arasındaki Çerkesler çıldırıyor, kendine zarar verme noktasına geliyorlardı, Da Vinci’de bu duruma şaşırıp sorunu anlamaya çalıştığında, Çerkeslerin inancına göre dünyanın sonuna gittiklerini sandıkları için böyle olduklarını anlıyordu. Onlara dünyanın düz olmadığını, yuvarlak olduğunu kendine teknikleriyle anlatmaya çalışıyordu.

Da Vinci gerçekten hiç Çerkeslerle karşılaşmış mıdır? Bilemem.
Da Vinci’nin annesi Çerkes midir? Hiç bilemem.

Yukarıda anlattığım şey bir dizinin 10 dakikadan fazla sürmeyen kısa bir bölümü, kurgusu var, hikayesi var… doğru mu, yanlış mı derseniz yüzde 99 yanlış, yüzde 1 doğru derim bu sahneye.

Fakat şöyle bir gerçek var ki: Çerkesler ve Xabzesi; bildikleri, inandıkları, saydıkları, sevdikleri şeyler.. Allah eliyle yaratılmış ve bozulmadan olduğu gün gibi bu güne gelmiş şeyler değil. Sadece Çerkesler içinde geçerli değil bu, her millet, her bilgi, her inanç için geçerli şeyler..

Dünya çok değişti, biz dünyadaki değişimden de çok değiştik aslında.. Biz henüz neler olduğunu kavramış bile değilken; imparatorluklar yıkıldı, cumhuriyetler kuruldu. 2 büyük Dünya savaşı oldu, sanayi devrimi gerçekleşti. Töre kalktı, hukuk geldi, ulus devletler kuruldu, seçme seçilme hakkı diye bir şeyler çıktı, Arabalar yaygınlaştı, atlar kayboldu.. demokrasi’nin her çeşidi görüldü, kayboldu (temsilisi, doğrudanı) sonra kadınlara da verildi bu haklar, dünya iki kutba ayrıldı, insanlar aya ayak bastı, uzaya uydular gönderdiler, insanlar kırsaldan kentlere doğru akın akın aktılar.. internet diye birşey icat edildi, geliştirildi. Google denilen bir şey ortaya çıktı, sonra sosyal medya.. vs. vs.

Biz bütün bunlar olup biterken, kendi ulusallaşmasını tamamlayamamış şekilde birçok coğrafyaya sürgün olduk, gittiğimiz yerlerde bile yan yana durdurulmadık. Bütün bunları xabzenin hakim olmadığı, bizleri yok etmek isteyenlerin olduğu yerlerde yaşadık.

Bir zamanlar Çerkes erkeğinin giyimiyle ilgili ““at üstünde doğup yine at üstünde ölecek bir millet” kibarlığındaydı denirdi. Bugün ne at üstünde doğan, ne de at üstünde ölecek kişi erkek kalmadı, o giyim de kalmadı.

Değiştik.

Uzun lafın kısası “Attan indik, otomobile bindik” artık. At bizim atımızdı ama otomobil bizim otomobilimiz değil.. tekerleri bile bizim değil..

Şimdi biz bu otomobille 150 küsür yıl ileri gittikten sonra; 150 yıl geride bıraktığımız atımızın “nalını” neden tartışıyoruz?

Kadından thamade olurmuymuş?

Rahmi Tuna’ya göre Thamade olmak için şu şartlar yetiyor:

“1) Akıl ve anlayış sahibi olmalıdır.
2) Fiziksel ve zihinsel engeli bulunmamalıdır.
3) Üzerine almış olduğu görevin bilincinde ve bilgisinde olmalıdır.
4) Kişisel olarak yeterli deneyim birikimine sahip olmalıdır.
5) Üzerine almış olduğu görevi (thamadelik görevini) başarabilecek kadar yetenekli olmalıdır.
6) Duygu ve düşüncelerini ifade edebilme ve ikna edebilme yeteneğine sahip olmalıdır.
7) Suçlu ve toplumsal yaşama ters düşen bir aileden gelmemelidir.
8) Kendisi toplumun gözünde davranışları ve sözleri ile güvenilir ve inanılır bir kimse olmalıdır.”

O zaman kadından thamade olmaz diyen kişilere soruyorum, kadında yukarıdakilerden hangisinin noksan olduğunu düşünüyorsunuz? Çerkes kadını akılsız, engelli, bilinçsiz, bilgisiz, deneyimsiz, birikimsiz, yeteneksiz, başarısız, kendi duygu ve düşüncelerini ifade edemeyen, ikna kabiliyeti zayıf, güvenilmeyen ve inanılmayan bir karakter mi? Ya da Hz. Havva’nın elmayı ısırmasından bu yana cinsiyeti suçlu bir insan mı?

ya da,

Nahit Serbes’e göre bakalım..

“Thamade: kendini bilen, kendini sorgulayan objektif bakış açısıyla kendini kendi karşısına alarak, noksan taraflarını tespit etmeye gayret eden, kendini tanıyıp tekâmül etmeye çalışan kişidir. Kendini bilmek neden çok önemlidir?
Belli bir kimliğimiz, doğum tarihimiz, adresimiz, anamız babamız belli şeklinde düşünenler, bu kavramla ilk kez karşılaşmış olanlar olabilir. Böyle düşünenlerimiz varsa, onları rahatlatmak için, kendini bilmek derken ne kastediyoruz?
İsterseniz buna, “İnsanlaşmak” ya da “Kendini yeniden inşa etmek”, kâmil olmak diyebiliriz.”

Soruyorum size kadın yukarıda Rahmi Tuna ve Nahit Serbes’in “Thamade” tanımındaki neye aykırıdır?

**

Çerkes kadını thamade olur mu? diyorsunuz..
Kadın;
Yazabilir, düşünebilir, anlayabilir, bilim insanı olabilir, dünyayı yeniden keşfedebilir, uzaya çıkabilir, okyanusa dalabilir..

Kadın;
Devrim yapabilir, lider olabilir, yönetebilir.

Kadın;
Dernek başkanı olabilir, Sendika başkanı olabilir, Federasyon başkanı olabilir, Başbakan olabilir, Cumhurbaşkanı olabilir.

Kadın;
Savaşabilir, barışabilir, karar verebilir.

Kadın isterse herşey olabilir! Yani Thamade'de olabilir.

Ama siz iflah olmazsınız….


Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler