Kürtçülük etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kürtçülük etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kürtçü Çerkesler

Türkiye'de Kürt sorunu devletin şiddetini arttırdığı ölçüde derinleşiyor mu? Evet. "Görünen köy klavuz istemez" derler. Şimdi Türkiye Kürdistan'ına bakınca görünüyor ve klavuzların hepsi hokkabazlık peşinde. Şuradan bakınca gözüken en net şey, Devlet; Kürtleri öldürebilecek, onları katledebilecek, kentlerini mezarlığa çevirebilecek bir gücü var. Ancak Kürtleri teslim alabilecek hiçbir güç yok. Eğer olsaydı, şimdiye çoktan almışlardı. Bir tarafta, savaşmak için üretilmiş kitle imha silahları, zırhlı mı zırhlı, etkili mi etkili.. Diğer tarafta zırhsız vücuduyla, zırhlı savaş canavarlarına direnen bir inanç. Üstelik bu savaş 3-5 aylık değil. Kürtler ziyadesiyle bağırdılar "birlikte yaşayalım" diye. Bu saatten sonra hiç kimse onlara "biz sizin yanınızda yaşayalım" dedirtemeyecek o kesin, fakat bir de şu "birlikte yaşam" nasıl bir paradoksa dönüştü onlar için hayal bile edemiyorum. Kürtlerin birlikte yaşam diye çığlık ata ata öldükleri diğer halklar, ki en başında şüphesiz Türkler geliyor, Kürtlerle birlikte yaşamak istemiyor, hatta Kürtlerin ölüsüne, dirisinden fazla kıymet veriyorlar. Elbette hepsi değil, ama büyük bölümü öyle!  En başta söylediğim gibi, Kürtler ölecek, katledilecek, kentleri paramparça edilecek, evleri mezarlıklara çevrilecek ama yenilmeyecekler. Çünkü teslim olmayacaklar, olmayacakları çok açık. Teslim olmayacaklarını yalnızca kendileri ve biz değil, yaşamı onlara zehir edenler de biliyorlar. Bütün bu savaşın çıkacağı yer; Kürtler yalnız mı kazanacaklar yoksa hep birlikte mi kazanacağız? Çünkü Kürtler yalnız kazanırsa, geri kalanlar eski sefil hayatlarını yaşamaya devam edecekler. Eski sefil hayatlar demişken? Bugün anadil dersi denen ucubeye dahi bel bağlamış halkımızın, onu kazanmak için hangi bedeli ödediği de araştırılabilir.

Kürtçülük?

Kürtçülük ithamının kullanıldığı her yerde kuşkusuz Türkçülükte kullanılır, çünkü Kürtçülüğü bir itham olarak var eden en temel sebep Türkçülüktür. Kürtçülük ithamı; Türkçülük içerisinde cep oluşturan insanların milliyetçi duygularını azdırmak üzere kullanılmaz, zaten Türkçülük doğası gereği Kürtlere düşmandır, ama yalnızca Kürtlere değil, Türk olmayan, kendini Türklüğe sunmayan herkese, her topluma düşmandır. Kürtçülük ithamı daha çok Türkçülük karşısında refleks kazanmış, içinde minimum da olsa eşitlik, adalet ve özgürlük taşıyan insanlara yönelik bir ifadedir ve o yüzden Kürtçülük tanımlanmaz, tanımlanmış olan Türkçülük ifadesinden sonra ortaya konur ve aynı şeyi ifade ettiği algısı oluşturulur. İçinde minimum insanlık değerleri taşıyan hedef kitlenin kafası karışır. Her ne kadar kabul etmesekte, en azından onların tarif ettiği Kürtçülüğü açmak zorunda olduğumuzu işte bu minimum insanlık değerleri taşıyan insanların kafasındaki bulanıklığı gidermek üzere anlamalıyız. 

Çerkesler açısından Kürtçülük-Türkçülük nedir?

Türkçülük; Kendini inkar etmektir

Kürtçülük; Kendini ifade etmektir

Türkçülük; Çerkesya'yı unutmaktır

Kürtçülük; Çerkesya'yı hatırlamaktır

Türkçülük; Çerkesce'yi kaderine terk etmektir

Kürtçülük; Çerkesce'yi yaşatmak üzerine mücadele vermektir

Türkçülük; "Ne mutlu Türküm diyene" diye bağırmaktır

Kürtçülük; Ben Türk değilim, Çerkesim demektir

Türkçülük; Hizmetçi olma hakkını içselleştirmektir

Kürtçülük; Eşit olduğumuzu ilan etmektir

Türkçülük; Bir kab yemektir

Kürtçülük; Binlerce yıllık kültürdür

Türkçülük; Ölümdür

Kürtçülük; Yaşamdır

Türkçülük; Savaştır

Kürtçülük; Barıştır

Türkçülük gerçektir, Kürtçülük hayaldir. Çünkü Çerkes gençleri Çerkesceyi unutup Kürtçe konuşmuyorlar, Çerkesya'yı unutup Kürdistan'a yurdumuz demiyorlar, Çerkes tarihinden koparak Kürt tarihinde erimiyorlar.  

Peki en kısa özetiyle bir Çerkes için nasıl açıklayabilirim?

Türkçülük nedir?

Esad Bozkurt'un üzerini çizdiği üzere, kendini Türk'e, Türklüğe hizmet etme aşkıyla adayan, kendisinden alınana razı, kendisine verilene razı, hiçbir zaman Türk olamayacak zavallı kimselerdir. Kendisinden alınan; binlerce yıllık tarihi, o tarihin içerisinde yoğrulan dili, kültürüdür. Kendisine verilen ise "bir kab yemek"tir. Bütün amacı, ona pislememektir.

Kürtçülük nedir?

Kürtçülük ise, çoluk-çocuk demeden insanların öldüğü bu savaş karşısında "barış" deme cüretkarlığını göstermek, birlikte yaşamın tek formülünün eşitlik olduğunu söylemektir. Buna alerjisi olan Türkçülüğe karşı mücadele etmektir, diğer mücadele edilenlerle birlikte "birlikte yaşam" şiarıyla hareket etmektir.

...gerisi mi? Yok efendim Kürtleri ABD, AB kışkırtıyormuş.. Kürtler BOP'un oyuncağıymış.. Siyonistlere hizmet ediyormuş gibi bir takım batılların derlendiği, kısaca "dış mihraklar" olarak adlandırılan kara mizah kitabı. Çünkü aklı yeterince kıtlaştırılmamış her insan, bugün Türkiye'yi savaşa sürükleyen devletin, ABD, AB ile ilişkilerini sanıyorum görebilir, BOP'un neresinde durduğunu ve bugün siyonistlerle hangi hukuka sahip olduklarını işitir. Türkiye ABD'nin ortadoğu karakolu değilse, incirlik üssü sanıyoruz Kürdistan'a ait. ABD ordusu için TBMM'nden değilde, Kürdistan Meclisinde tezkereler imzalandı. Kore'de, Afganistan'da ABD'nin müttefiki olarak Türkiye değil, Kürdistan bulundu? daha bütün bu yazı uzar gider...

Nazım Hikmet Ran'ın Vatan Haini şiirini hepiniz bilirsiniz, 

"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Bizim de diyeceğimiz aynen budur; Çerkesler Kürtçülüğe devam ediyor hala! Kendi kentlerine tankla, topla giren devletin öldürdüğü küçük çocuklar yaşasın dedi Çerkesler! Birlikte yaşayabiliriz diyenlere omuz verdiler, birlikte yaşayabileceklerini söylediler. Çerkesler Kürtçülüğe devam ediyor hala! Hala inanıyorlar, birlikte; eşit ve özgür bir yaşam sürebileceklerine; Kürtlerle, Türklerle, Abhazlarla, Araplarla!  








Share:

HDP, Çerkesler ve bölücülük

Nasıl bir maya ile tutmuşsa bu bölücülük propagandası, 21nci yüzyılın şimdisindeki tüm olanaklara rağmen ortalıkta hala duyuluyor.  Bunlar bundan 20-30 yıl önce söylense; halkın bilgiye ulaşması zorlukları gözetilip biraz daha anlaşılır kılınabilirdi ancak, bugün; bilgi parmaklarımızın ucunda azıcık ilgiye yığınla gelebilir haldeyken hala bu propagandaya kapılan, bu propagandayka akım yaratmak isteyenlerin hiçbir anlaşılırlığı yok. Düpedüz cehaletin, en yoğun propagandası sayılabilir bu haller. Bırakın ülkenin karanlık tarihini araştırmayı, soruşturmayı, anlamaya yeltenmeyi.. bugününü bile araştırmaktan yoksul, zihin tembeli yığınları tarafından her türlü birleşme, eşitlenme, kardeşlik hareketi ve söylemi; bölücülük söylemleriyle yok edilmeye çalışılıyor. Ama artık bu söylemin geçerliliği yok. Bu söyleme kapılıp giden nesil, artık konuşmaktan ötesi olmayan bir nesildir ve yeni nesil eskiye göre daha çok araştırıyor, okuyor, konuşuyor. Zaten umutta eski nesilden ziyade yeni nesildedir.

Çerkesler kendini temsil etsinler! diye zırvalık dolaşıyor. Halbuki bugün ÇDP "Ç-oğunlukçu/Ç-erkes Demokrasi Partisi (farklı ortamlarda değişiklik gösterip Çerkeslik-Çoğunluk'a dönüşse de genelde Çerkes olarak algılanmaktadır) bir çok ortamda ve konuşmasında, en üst yetkilisinden, en basit misyonerine kadar biz Çerkesleri temsil ediyoruz diyorlar. "Çerkesler kendini temsil etsinler" diye zırvalayan kişilerin büyük bir bölümü, bu hareketin içerisinden de oldukça uzakta.

 Geçtiğimiz günlerde biliyorsunuz, Çerkes Soykırımının 151nci yılı anmaları yapıldı. Çerkesya Yurtseverleri ve KAFFED, Xeku'ya sembolik rakamlarda insanlar taşıyarak anlamlı bir iş çıkardılar. Takdire şahan ve bugün oluşmakta olan Çerkes Siyasetinin geleceğini belirleyecek pratiklerden birisiydi bu davranış.

Aynı zamanda Diasporanın Türkiyesinde hem yerellerde anmalar olurken, hemde 2 noktada büyük bir anma oldu. KAFFED, örgütleriyle Kefken'de bir program düzenledi ve hayli iyi geçti. En iyi noktalarından biri ise geçmişte örgütlerinin binalarına girerkenki "siyasi kimliğinizi dışarıda bırakın" siyasi ambargoyu, bizzat KAFFED'in en yetkili ismi tarafından delinmesi oldu. Zaten bu durum bir kaç yıldır yer yer yoğun yer yer az olsa da ihlal edilmekteydi. Ancak Kefken'de KAFFED başkanının konuşması dahil, bu durumun artık sürdürülemez olduğuna işaret etmekteydi. Gelecek, KAFFED'in siyasi ambargoları delmesiyle daha da güzel olacak. İkinci organizasyon ise İstiklal caddesindeydi. Biliyorsunuz ÇHİ, uzun zamandır her ayın 21nde 21de Rusya konsolosluğunun önünde toplanıyor ve eylem yapıyor. Bu muazzam hareketi, 2 kişi de olsalar, 200 kişide olsalar 2000 kişide olsalar sürdürüyorlar. Bu eylem ve söylem tutarlılığı, o kanaldan gelişen siyasi etkinliğin gelecekte gelenekselleşecek bir diasporal harekete öncülük etme olasılığı var. Mayıs'ın 21nde yaptıkları eylem, 21 mayısın aynı zamanda soykırımın anma günü olması vesilesiyle çok kalabalıktı. Bizzat biz, kendi örgütlü yapımızın gözlemcileri statüsünde bu organizasyona katıldık. Organizasyonda sunumu, sanıyoruz ÇDP örgütünce kayseriden bağımsız vekil adayı seçilen İshak bey yapıyordu. İlk konuşmayı ÇERFED başkanı ve AKP'nin Tokattan Milletvekili aday adayı Nusret Baş yaptı. Nusret Baş konuşmasında bir çok gafta bulundu. 21 Mayıs'tan "kutlama" olarak bahsetti. Çerkeslerin görevinin "zalimin yarasına derman olmak" olduğunu söyledi. Bizce dili sürçtü, umarız da öyledir. İşin açıkçası kendisini dinlemeye çok tahammüllü değilsekte, oradaydık. Nusret Baş'ın konuşmasından sonra mikrofonu eline alan ÇDP Genel başkanı Kenan Kaplan ise, hem organizasyona, hem siyasete, hem halka daha donanımlı olduğunu konuşmasından yansıttı. Kitlenin genel durumu göz önüne alındığında, daha başarılı bir konuşma yapılabilir miydi? bilmiyoruz. ÇHİ'nin 21 mayıs etkinliğinde sık sık "İntikam değil, Adalet istiyoruz" sloganları ve pankartları görülüyordu. Bu da, 21 eylemleri olarak lanse edilen bir dizi eylemin geleceğinin alacağı şekil hakkında bizlere ipucu veriyor. Şövenist ve ütopik söylemlerin yerine, giderek daha mantıklı ve olması muhtemel şeyler söylenirse sakın şaşrmayın.

Siyaset, Çerkesler için giderek normalleşiyor. İlk günlere nazaran tüm kesimlerin kabul edilebildiği ve küfürler/hakaretlerden başka şeylerin duyulabildiği ilk günlere girdik. Biliyorsunuz, Çerkes siyasetini tırmandıran ve kırılganlaştıran süreç, HDK içerisinde örgütlenmiş ve HDP'de kimlik siyasetinin Çerkesler ayağını yürüten Çerkes ekiplerin çalışmaları başlatmıştı. Ekiplerin siyasi ve sosyolojik tecrübeleri bu sürecin kendileri açısından daha yönetilebilir olmasını sağlıyordu. Dolayısıyla bu süreci, ülkenin ve Çerkes diasporasının güncelleriyle birlikte sırtlanıp yürütebildiler. Krizi fırsata çevirip, halklarına adadılar. Neyse ki, onların omuzlarında taşıdığı süreç şimdilerde durgunlaştı. Geçtiğimiz günlerde, anti-faşist çerkeslerin değerlendirme toplantısına katıldım. Sürecin topluma etkileri üzerine iyi analizler vardı. Süreç, kısa sürede Çerkes toplumunun ehli sakin halini tarumar edip, istenmeyen şeylerin olmasına yol açıp, bu durum kısa sürede kontrol altına alınıp toplumun tüm kanatları tarafından durgunlaştırılmış. HDK'lı arkadaşlar, sürecin öz kimlik söylemleri üzerine bilinçli bir hamleyle başlatıldığını ve toplumdaki reaksiyonuyla bir çeşit teşhire dönüştüğü ve psikolojik şiddet durumunun hemen kontrol altına alındıklarını bildirmişler. Gelin hatırlayalım. Çerkes sorunlarının araştırılması ve çözüm bulunması yönünde HDP bileşenleri tarafından TBMM'ne bir teklif sunuldu. Teklif parlementonun diğer örgütlerince reddedildi. Çerkes Soykırımının Tanınması yönünde çalışmalar yapıldı, çalışmalar HDP bileşenlerine iletildi, HDP bileşenleri bu çalışmaları teklif haline getirip TBMM'ne sundu. Teklif parlementonun diğer örgütlerince reddedildi, HDP, en üst düzeyde Çerkes soykırımını lanetlediğini, parlementoda kendi grup toplantısında söyledi. Halklar ve İnançlar Komisyonu üyesi, Çerkes asıllı bir partiliyi kürsüye çıkararak konuşma yaptırdı. HDP, açıkça ve belirgin bir şekilde Çerkes Soykırımı anmalarına katılarak safını belli etti, katılımda kriz yaşandı ve tüm krize rağmen HDP, İstiklal Caddesinde hem 21 mayıs günü toplandığı yerden soykırımı lanetlerken, hemde ertesi gün HDK bileşenleriyle birlikte "Çerkes soykırımı" etkinliği düzenledi ve etkinlikte tamamen Çerkeslerin lehine bir konuşma yaptı. Sochi olimpiyatları sırasında, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın olimliyatlara katılmaya gitmesine ithafen, HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş "Sayın Başbakan, yurttaşlarının acıları üzerinde yapılan olimpiyatlara gitme" çağrısını yaptı. HDK/P içerisindeki Çerkesler daha verimli çalışmalar yapmaya başladı ve gözükürlükleri arttı. İşte bu süreç, izbe yerlerinde yok olmaya gıdım ses çıkaramayan, devletin geleneklerinin yedeklediği bir kısım Çerkesi tetikledi ve sosyal medyada bizleri eril şiddete maruz bırakan bir kampanyanın tetiklenmesine yol açtı. Bu kampanya tetiklendiği andan itibaren, HDK/P içerisinde örgütlenmiş Çerkesler süreci kontrolleri altına alarak, devletin kendi yedeğine çektiği asimilasyona itiraz etmeyen ve hatta onun varlığını reddetmeye kadar varan bir takın Çerkesin kendini toplumuna teşhir etmesi pozisyonuna taşıdılar. Süreçte HDK/P içerisinde örgütlü Çerkesler, bir çok kritik hata yapsalarda, bu hatalar ne kendi içlerinde ne de toplum nedzinde olumsuz hiçbir durumu tetiklemedi. Bugün ise, tüm bu atlatılan süreçlerden sonra; HDK/P'li Çerkesler hem daha görülür, hem daha cesur hem de anlaşılabilir vaziyettedir. Yola ilk çıkılan güne göre, karşılarında konumlanan ve kendini rezilleştirenler bugün hem daha sinmiş hem daha korkak hemde ne oldukları halkımız tarafından daha çok anlaşılmıştır.

Siyasi oyunlara ve gerçekdışı komplolara inat, Çerkes Siyaseti bugün konuşması gereken dile daha yakındır. Acılarını ve acılarına sebep olanları daha iyi bilirken, tarihlerini ise tamamen sahiplenerek konuşuyorlar. KAFFED'li olsun, Çerfed'li olsun, ÇDP'li olsun, HDK/P'li olsun, Bağımsız olsun.. bugün tüm siyasileşen örgütlerimiz, toplumun geldiği noktanın farkındadır ve toplumun giderek daha siyasi olacağını da görebilmektedir. İşte değişen tüm söylemler ve uygulamalar, dün HDP'liyiz diye bize küfür eden omurilikler tayfasının bir yansımasıdır. Halk acılarına ve tarihine çözümün yolunu biliyor ve bu bilinç, Çerkes halkını yarına daha onurlu taşıyor.

HDP Çerkesler ve Bölücülük üzerine ise,

Çocuk masallarında bile rastlanmayan hayal gücü üretimi söylemlerin, çok ciddi şeylermiş gibi bazı çevrelerce kabul görülüp ortaya konulması, onların ne hallerde olduklarının en büyük göstergesidir. ne HDP ne Çerkesler; yeni bir ülke kurmanın değil, eski bir ülkeyi yenileştirmenin, özgürleştirmenin, eşitleştirmenin derdindeyiz. Adaleti, Eşitliği, Özgürlüğü; bu ülkeyi bölmeden de sağlayabileceğimizi biliyoruz. Yani asıl bölücü, kendi halkından başka bir halka yaşama olanağı sunmayan, silahlanmaya eğitimden ve sağlıktan daha çok bütçe ayıranlardır.


Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler