Kürtler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kürtler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kahrolsun Emperyalizmi Amerika Sananlar


Bugün sizlere emperyalizm denince aklına yalnızca Amerika gelenlerin düştüğü aptal noktayla ilgili düşüncelerimi anlatmak istiyorum.

Milliyetçiler adeta "gazla" çalışan bir beyin yapısına sahip oldukları ve alenen yukarıda bahsettiğim noktada blok oluşturdukları için onlara diyecek pek şeyim yok. Sadece bir an önce akıl sağlıklarına kavuşmalarını dileyerek başka da hiçbir şey demiyorum.

Gel gelelim solcularımıza...

Bizim Türkiye'de çeşitlilik sadece bitkiler ve hayvanlarla sınırlı değil. Her bitki ve hayvanın nasıl anadolu'ya adapte olmuş özgün bir karakteri varsa, insanın ve insana ait her şeyin de buralara adapte olmuş özgün bir karakteri var. Dinin de, imanın da, solun da, sağın da...

Ben bu özgünlükler içinden solu hem kafamda düşünerek, hemde yazıp sizlere sunarak velhasıl yazılı düşünerek ele almak istiyorum.

Gelin yazıya çok fazla kavramlar sokarak kafamızı karıştırmak yerine, gündelik hayatta herhangi bir insana kendimizi ifade ettiğimiz gibi düşünelim.Çünkü fazlasıyla kavram kullandığımız dil; ya aslında ifade etmek istediğimiz şeyi yakalayamıyor ya da onu okuyan-duyan kimseler bizim ifade etmek istediğimiz şeyleri pek anlayamıyor.

Mesela Emperyalizm...

Türkiye'de ben solcuyum diyen 7'den 70'e herkes rüyalarında bile emperyalizmi kahrederler. (milliyetçiler, ümmetçiler de ediyor da, onları peşin peşin es geçmiştim)

Peki nedir bu emperyalizm?

Amerikalıların sadece Kürtlerle oynadığı küresel bir oyun falan mı?

Ya da

Yüzyıldır Kürtlere karşı oynanan bir oyun mudur?  Evet yazımın bu noktasında dikkatinizi çektiyse hemen Kürtleri karıştırdım araya. Neden?

Çünkü dün IKBY'de bir referandum düzenlendi. Bağımsızlık referandumu. Türkiye solu yine ve her zaman ki gibi mesele Kürtler olunca iflas etti.

Bende daha önce sosyal medya hesabımdan referandumla ilgili kuşkularımı dile getirdim. Ancak benim derdim Kürtlerin bağımsız olması ya da bağımsız olmayı istemesi değildi. Benim derdim; Barzani'nin güvenilmez bir kişilik olması ve bu referandumu itibarsız kılacak herşeyi yapıyor oluşuydu.

Bir halkın bağımsız olmak istemesi ve dahası bunu demokratik yollarla dile getirmesi kadar doğal ne olabilir bilmiyorum, illa savaşmak ve dökülen kan üstünde milliyetçi bir taban yaratarak oradan mı var olmak gerekir bağımsız olmak için.

Olana bitene detaylıca Amerikan Emperyalizmi demek basit olanı, nasıl olsa 7'sinden 70'ine her solcu amerikan emperyalizmi denince yedeğe giriyor.  Sanki Irak söz gelimi Irak Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti de, Amerikan emperyalizmi ISSC'yi yok etmek için Kürtleri kışkırtıyor..

Irak zaten emperyalist bir devlet,  her emperyalistin ABD kadar küresel mi olması gerekiyor?  Zaten Irak'taki Kürtler on yıllarca Irak ordusu tarafından küresel emperyalist devletlerin silahlarıyla ezildi, katledildi.

Hiçbiriniz o zaman Iraklı Kürtlerin acısına merhem olmadınız. Hatta vergilerinizle biti kanlanan kendi emperyalist devletiniz tarafından katliamlara el verdiniz. Barzani'yi eleştirmek başka birşey, Barzani'nin referandumuna oradaki Kürtler adına endişeyle yaklaşmak başka bir şeydir ama oradaki bağımsızlık referandumunda bağımsız olmayı kendi gelecek kaygılarıyla seçen insanların arzularına komplolar dizmek bambaşka bir şey.

Maalesef Türkiye solunun dili; NATO diliyle uyuşmaktadır. Bölgeye istikrarsızlık getirip başka krizlere yol açar, Irak'ın bütünlüğünden yanayız gibi söylemlere 2 sol slogan ekleyerek bir de Amerikan Emperyalizmi demek NATO devletleriyle aynı dili kullanmamak anlamına gelmiyor.

Kürtlerin kendi topraklarında bağımsız yaşamak istemeleri analarının ak sütü kadar helaldir. Önemli olan kurulacak bağımsız devlet içinde yaşayan Kürt olmayan halklara ne getirecektir? Barzani söz konusu olduğunda şahsen ben bu endişeleri üzerimden atamıyorum. Bağımsız Kürdistan'a değil, Barzani'ye karşıyım. Bunu da not olarak iliştiriyorum.








Share:

Qamışlo'da İnsanlık ölüyor.

Ne desem, nasıl yazsam bilmiyorum..

Manzara çok net değil mi?

Çok açık değil mi vahşetin fotoğrafı?


Düşünüyorum, düşünmek zorundayım, kendime pay çıkarmalıyım, suça iştirakimi anlamalıyım, anlatmalıyım. Konuştuğum için, karşı çıktığım için, gördüğüm için, ağladığım için masum değilim, olamam-olmamalıyım.
Çok değil, fırından aldığım ekmek kadar yakın mı acaba cinayeti fonlamam? Katliamı oluşturan bomba da acaba, benim ödediğim vergiden alınmış zerre kadar barut var mı? Cinayeti işleyen, katliamı sağlayan ruhu yok edilmiş vahşet makinası acaba, benim ülkemdeki açtıkları koridorlardan mı geçti oraya? Benim ödediğim vergilerle, benim ülkemde güvenliği sağlayan kaç personel uyuyordu o geçerken?

Peki ya o giden tırlar?
Peki onların içinden giden bir şeyi mi kullanmışlardı?
Biz yeteri kadar ses mi çıkarmamıştık, anlatamamışmıydık yeteri kadar?

Ne desem, nasıl yazsam bilmiyorum..

Bir soru sormak geliyor içimden,
Acaba diyorum; sırf Kürtlere mi kapanmış vicdanımız, onları mı işitmez kulağımız? Kalbimiz de onlar için hiç mi yer kalmamış?

Çocuklar ölüyor efendiler, çocuklar!
Bombalarla harabelerin altında, toz yuta yuta..
Kendi kanında boğularak, ağlamaya dahi fırsat bulamadan!

Oturmuş, hayatın olağan akışı devam ediyormuşçasına deli saçması tiyatrolarınızla boğuyorsunuz gündemi!

Ben sizden sorumluyum,
hesap sormakla sorumluyum!

Qamışlo‬'ya  neden kapalı gözleriniz, açsanız patlayan bombadaki varlığınızı göreceğiniz için mi korkuyorsunuz?

Share:

Beyaz'ı çok konuştunuz be!


Herşey olağanca vahşetiyle sürerken, bu vahşete dur diyecek insana hasretimiz bizi olmadık yerlerimizden yakaladı. Düşünün ki, kalbimiz  bir kimsenin insan sıfatını hak edebilmesi için  yüreğinde mutlaka bulunması gereken "çocuklar ölmesin" düşüncesini ifade eden herkesi kendinden saymaya başlamış. Bu ne demek biliyor musunuz? Memlekette insan kıtlığı baş göstermiş artık..

Her neyse, çok fazla yazıp canınızı sıkmayacağım! Zaten gün içerisinde bitmek tükenmek bilmeyen ölüm haberleriyle, yüreğimiz kan gölüne dönmüş..

Mevuza gelelim, siz Beyaz'ı benden iyi tanırsınız. Kendisi ifade ettiği üzere 20 yıldır şovmen. Şovmen ne demek? Şov yapmayı meslek haline getirmiş kişi/birey demektir. Beyaz yine yaptı şovunu ama siz ilk başta anlattığım hassasiyetinizden ötürü, onu önce çok takdir ettiniz şimdi de çok fazla dert ettiniz. Ayşe hoca "çocuklar ölmesin" dedi ve stüdyoda bulunan herkes onu alkışladı. Eğer hiç kimse ses çıkarmasaydı, alkış koptuğu yerde kalıp Beyaz efendi sabaha uyandığında telefonları çalmasaydı bir kahraman gibi yaşayacaktı. Babasının polis olduğunu bile hatırlamazdı diye düşünüyorum. Ama olmadı.. Devletimizin bugünlerde barışa ve özellikle Kürt çocuklarına yönelik "ölmesinler" niyetine açtığı savaşın bir gereği olarak bir tepki gösterildi şovmene.

Şovmen iki günlük şovmen değil ya, adam 20 yıldır şovmen... işinin ehli, ustası! Baktı barış tarafında hiç umut yok, hepsi tek tek cezaevine atılıyor. Baktı; Kürt kentleri dünyanın gözünün önünde hiç korkulmadan bombalanıyor, yakılıyor, yıkılıyor.. dedi ki ben en iyisi yeni bir şov daha yapayım. Diyorum da inanmıyorsunuz, adam profesyonel şovmen yavhu! Çıktı ekranlara, benim aklım daldı, gözüm kaydı, nutkum tutuldu dedi.. ben polis çocuğuyum dedi! ben vatanseverim dedi.. işimi seviyorum dedi.. inanın bana, Ayşe öğretmenin o konuşmasına hiç kimse tepki göstermeseydi, bunların hiçbirini demeyecekti.. birincisi doğal gelişen bir şovdu, tutmadı.. ikincisi kendi kurguladığı bir şov oldu onun için.

Adam kendi söylüyor, 20 yıldır ekranlarda.. 20 yıldır hangi yaraya ilaç olmuş ki, bugün olsun? Bir günde tutulduğunuz adam, ertesi gün döndü sizin de duygularınızın terazisi oynadı tabi. Boşverin onu, konumuza dönelim.

Hep birlikte; "Çocuklar ölmesin!" demeye odaklanın!

Share:

Kürtler bir Kurtuluş Savaşı'na mahkum ediliyor.

İçinizdeki en demokrat, en ilerici geçinenleri bile rahatsız edebilir ama; şartlar Kürdistan'ı bir Kurtuluş Savaşı'na taşıyor. Bunu ben düşünüyorum diye bana kızacağınıza, ben görüyorum diye anlasanız o çok korkulan 'bölünme' paranoyanızın artık hakikaten bu ülkeyi adım adım bölünmeye taşıdığını anlayabilirsiniz.

Diğer taraftan ise, içinizde bana, benim gibi konuşanlara ve düşünenlere karşı oluşup neredeyse bir puta dönüşen önyargının farkındayım. Ne zaman adımı/zı duysanız; yazdıklarımı/zı okumadan peşin hüküm sahibi olduğunuzu hissediyorum. İşte şimdi, öyle bir kırılmanın eşiğindeyiz ki; sizin uğruna kan gölüne dönen meydanlara hissizleşen vicdanınızla, bizim uğruna kanımızı dökerek meydanları göle çeviren irademiz kısmen bir noktada buluştu. Ya şimdi bizi anlayacaksınız ve ülkeyi psikolojik olarak bölmeye başlayan anlayışın fiilen taşıdığı noktayı durduracağız ya da bizi şimdi anlamayacaksınız ve psikolojik olarak başlayan bölünme, fiilen gerçekleştiği zaman anlayacaksınız ve utanç duyacaksınız.

Şimdi Kürt kentlerinde oluyor diye önemsemediğiniz, görmemeyi tercih ettiğiniz askeri hareketliliği iyice düşünün, sanki kendi kentleriniz oluyormuş gibi düşünseniz bile kafi aslında. Ankara'ya, İzmir'e, Bursa'ya, İstanbul'a bir devlet gücü; tankla, tüfekle, 10 bin askerle girmiş ve yüksek binalara keskin nişancıları konumlanmış.. sokağa çıkma yasağı var, su-gıda tükenmek üzere, ağır hastalarınızın dahi hastaneye gitmesine izin verilmiyor. Kapıdan dışarı çıkanı vuruyorlar, annenizi, babanızı, amcanızı vurmuşlar, ölüsü günlerce vurulduğu yerde kalmış. Annenizin ölüsünü sokak köpekleri, kuşlar yiyecek diye üzülüyorsunuz artık. Annenizin ölüm acısı, yerini buna bırakmış. Bebeğinizi, annesinin kucağında, kapısının önünde yanağından vurmuş keskin nişancı. Hastaneye götürmezseniz ölecek, götürmek isterseniz sizde ölebilirsiniz. Babanız diyor ki; siz daha gençsiniz, ben götüreyim, eğer birşey olursa bana olsun.  Yanlışta düşünmüyor, çünkü dedesi torununu hastaneye götürmek isterken vuruluyor, ölüyor. Bunu gerçekten düşünün istiyorum.

Şimdi bu düşündüğünüzü hiç unutmayın..

Ege bölgesindeki Yunan kuvvetlerini, Doğu Akdenizdeki Fransız leyjonlarını, Batı Akdenizdeki İtalyan birliklerini, Marmaradaki İngiliz askerlerini düşünün. İlkokuldan, Üniversitelere kadar bize öğretilen "Kurtuluş Mücadelesi"ni. Mustafa Kemal'in İstanbul hükümetince hain ilan edilip, ölüm fermanını da düşünün. Bunun neden olduğunu da düşünün!

Şimdi yavaşça; Kentlerine giren tankların, askerlerin ışığında, ölen Miraylardan, Taybetlere.. kapıya dayanan açlıktan, susuzluğua.. hastaneye gidemiyor diye ya evinde yavaş yavaş, acı çeke çeke ölmeye razı gelmek zorunda olacak ya da gitmeyi denerken bir kurşun tarafından hızlıca canı çıkacak amcalara, teyzelere.. annesinin ölüsünü köpekler yemesin diye 7 gün boyunca uyuyamamış 11 çocuğa kadar işte bunları düşünün..

Sonra hakikaten, "Kürtler bir Kurtuluş Savaşına mahkum ediliyor" mu diye, kendi tarihinizden ışık bularak sorun. Onların "Birlikte Yaşam" iradesine rağmen, "ölüm" saçan bir anlayışa ve bu "ölüm" saçan anlayışa güç veren "batı"ya daha ne kadar "kardeşçe" bakabilecekleri, giderek azalan "birlikte yaşama" iradesinin failinin kim olacağına da, kitaplarda değil, tarih sıcağı sıcağınayken gidin bir aynada bakıverin derim.

Share:

Tsey Mahmut'a Ferdane'ye ve Nartan'a, selam söyle Tahir...


Bu ülkede barışı inşa edecek yürekliliğe ve cesarete sahip kaç vardı, şimdi kaç kişi kaldı acaba? Tahir Elçi, ki kendisi biz barış için kelleyi koltuğa koyup mücadeleyi alanlara taşıdığımız kişilerin yüreğinde devasal bir parçaydı. O cesur, kararlı ve azimliydi. Bizim yüreğimizden sokağımıza taşan barış çığlığının dinamasoydu, şimdi onsuz; her birimiz biraz eksilmiş durumdayız. Onun yokluğu, bizden bir götürmedi; o ki on milyonlarcamızın yüreğinden bir parça azalarak belki bizi milyonlarca eksiltti. Tahir Elçi'yi vuran karanlık eller, yalnızca onu değil; onu ve kavgasını yüreğinde taşıyan on milyonlarca insanın vicdanını hedef aldı. Ancak biz, pis etmemeyi, korkmamayı, sinmemeyi, karanlığın üzerine üzerine, gerekirse yana yana, gerekirse düşe düşe gitmeyi Tahirlerden öğrendik. Hani diyoruz ya; birer birer ölür, biner biner doğarız diye; Tahir ağabeyin onurlu ve namuslu kavgasını yaşatmak için binlercemiz, bugün Tahir olmaya başlayacaktır. Bizler, halkların arasına sokulmuş hain savaşı bertaraf edeceğiz ve onurlu barışın ülkemize ve daha sonra dünyamıza kalıcı bir şekilde hükmettiği güne kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

Kavganı bu dünyada biz, henüz öldürülemeyen onurlu insanlar sürdürürken, sen öbür dünyada hakkını savunduğun yüzbinler tarafından karşılanacaksın. Onların içinde, her yaştan ve milletten güzel insanlar olacak Tahir, sen hepsini bizden iyi tanırsın, sen hep onların karanlığa saklanan katillerini aramak için koştun çabaladın, bir kişi daha ölmesin diye ömrünü adadın. Ömründe hiçbir güce karşı bu davandan bir adım geri atmadın, sana diz çöktüremediler. Seni susturamadılar, işkence tezgahlarında vicdanını bırakmadın, tehditlere gülüp geçtin, hedef gösterildin susmadın. Ait olduğun davanın bir bölümünde, dünya aleme gösterdin kendini, ölüm pahasına sokağı bırakmadın Tahir. Hiçbir cinayet güzel değil, ölüm hep ürkütücüdür ama, sende iyi biliyorsun ki; böyle bir adım geri atmadan onurlu yaşayarak, davayı bırakmayarak ölmek, hepimizin hayalidir. Allah'tan; hiçbir insanın ölmeyeceği, barış dolu bir dünyayı dilerken, gerçeğin içinden de ancak, senin gibi bir adım geri atmadan ölmeyi arzu ederiz. Şimdi sen, hakkını savunduğun yüzbinlerce faili meçhulün gönül tahtındasın ya; her birine selam et, merak etmesinler; sen yoksan biz varız ve asla susmayacağız. O değerli arkadaşımız içinde, bu ülkede öldürülen ve bizim sarılıp konuşmaya doyamadığımız yoldaşlarımız da var Tahir.. onlara da selam söyle, onlara de ki; Yeryüzünde henüz ölmemiş ve Çerkesce barış isteyen yoldaşların, bizim bıraktığımız yoldan yürüyorlar! Halkların barışına karşı savaş suçu işleyen katillerin ve o katilleri destekleyen zihniyetin karanlığına karşı saldırıyorlar.

Tsey Mahmut'a, Nartan'a, Ferdane'ye, Yusuf'a ve nicesine söyle, onların semadan bize verdikleri güç ile bugün yeryüzünde barışı inşa eden kervanın en önlerinde " YAŞASIN BARIŞ " diyerek ve " ADALET " talebimizi en yüksek şekilde sürdürerek yürüyoruz.

Biz nasıl hoşçakalalım? en hoş yoldaşlarımızı en pis cinayetleriyle aldılar ellerimizden, gözlerimizden? Fakat sizleri, yüreklerimizden asla alamayacaklar. Ölene değin, yüreğimizde bizlerle olacaksınız..

Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler