Kemalizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kemalizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İslami Kemalizm


İslami Kemalizm
Bundan hemen hemen 10 yıl önce, Antalya'da amatör rock grupları ile 'rock bar' olarak tarif edilen işletmeler arasında köprü kuruyoruz. Sahneye çıkabileceğine inandığımız amatör rock gruplarıyla sürekli iletişim halindeyiz, kale içinde mekan mekan dolaşıyor mekan sahiplerine tekliflerde bulunuyoruz.. Şöyle bir organizasyon yapalım, falanca grup çıkaralım sahneye falan diye. Kabul eden mekanlara düzenlediğimiz organizasyonla ilgili afişleri bastırıyoruz, afişleri asmak için gerekli malzemeleri tedarik ettiriyoruz.. Bir de biz  kâr amacı gütmeyen bir organizasyonuz; en azından bizim hiç kârımız olmuyor, aksine bizim organizasyonumuzun olacağı gün mekandaki fiyatların aşağıya çekilmesi içinde çaba sarfediyoruz.
Bu organizasyonun içinde koşturan herkes gönüllü... Hepimiz arkadaşız... Bir çoğuyla daha öncesinden arkadaşız, bazılarıyla bu organizasyonlar vesilesiyle arkadaş olmuşuz.
Arkadaşlığımız ise ne çocukluk, ne okul ne mahalle kökenli. Bildiğiniz liseli politikliği üzerine kurulu bir arkadaşlık. Hepimiz Anarşistiz ya da kendimizi öyle  tanımlıyoruz diye arkadaşız.
Dolayısıyla zaten anlamışsınızdır; bu müzik organizasyonları da bu politik birlikteliğin bir ürünü olarak sürüyor. Amaç müzik değil, müzik araç. Amaç o zamanki etkileşimde bulunduğumuz ideolojiyi müzik aracılığı ile buluşturmak, pekiştirmek.

Gel zaman git zaman bizim organizasyonumuz güzel şeyler yapmayı başardı, amatör rock grupları kendilerini duyurmak, dinletmek.. mekan sahipleri ise etkinlik yapmak, bilinmek için.. bizde organizasyonda bildiri dağıtmak, anonslarla mesaj vermek gibi şeyler için iştahlı olunca deyimi yerindeyse "allah yürü ya kulum" dedi.  Eskiden gidip görüşmek için sıra beklediğimiz mekan sahipleri artık bizlerle iletişim kurup etkinlik yapmak istiyor, arayıp bulmaya çalıştığımız yerel rock grupları ise kendilerini listemize yazdırıyorlardı.
Gruplar sahneye çıkıyor, mekanlar doluyor, gelenler normalden ucuza, normalden fazla hizmet alıyorlardı artık. Bizde o zamanlar BarışaRock'ın Antalya inisiyatifiydik... 

Farkındayım; ne alaka diye düşünüyorsunuz.

Uzatmadan konuya gireyim...

İşte tam o  günlerin devamında; daha önce bizim hiç duymadığımız bir şey ortaya çıktı içimizde.

Anarko-Kemalizm.

O gün böyle bir şey olabilir mi ya diye düşünmemize fırsat kalmadan olamasa bile olduğunu öğrenmemiz uzun sürmedi.  Tabii doğal olarak içimizde ciddi tartışmalar da oldu, birbirimize güvenimiz azaldı, istediğimiz seyreldi.. hem o zaman ki acemiliğimiz hem de örgütlenme biçimimizin bu durumlar karşısında aşırı kırılgan olması sebebiyle, organizasyon dağıldı.

Bu dağılıştan sonra; eski 68 kuşağından olan yerel rock piyasasında bulunan eski bir kurt geldi üzerine oturdu herşeyin.

O da yapamadı. Sürdüremedi...

Çünkü işin kimyası bozulmuştu ama, zaten onun bunu sürdürmek gibi bir derdi de yoktu; piyasaydı onun için...

O gün öğrendiğimiz Kemalizmin kalıp değiştiren bu formu, o günden sonra aklımızın hep bir ucunda oldu ve bütün yaptıklarımızın içinde hesabı yapıldı, çizildi.

Şimdi bu tecrübeyle hükümetin her geçen gün artan Atatürk sevgisini düşünerek bunun adını temsili olarak  "İslami Kemalizm" olarak anarak düşüncelerimi aktarayım.

Atatürk'ün doğruları-yanlışları, yaptıkları-yapmadıkları, verdikleri-aldıkları şöyle bir kenara dursun.. bizim konumuz değil.

Bizim konumuzun Mustafa Kemal Atatürk ile zerre kadar ilişkisi yok.

Bizim konumuz "Kemalizm"

Kemalizm Atatürk'ün eseri değildir, Atatürk'ün manevi varlığını suistimal ederek bu ülkede Atatürk'ün vefatından başlayan ve şimdiye kadar kendini sürdüren kirli bir zihniyetin eseridir. Belki de şeytanın aklına gelmeyendir; ittihatçılıktır. Bilemeyiz... Bildiğimiz tek şey  bir araç olduğudur. Amaç ise iktidardır... ve ister inanın, ister inanmayın halk kimi seçerse seçsin iktidar işte bu zihniyetin ellerindeydi. Akp'nin ilk halk tarafından seçildiği zaman bu ilişkiyi en iyi geçtiğimiz günlerde RS FM'de yayınlanan Yavuz Oğhan'dan Bidebunudinle'nin konuğu emekli Emniyet Müdürü Hanefi Avcı açıkladı... Halk 2002 de Akp'yi seçtiği zaman Akp iktidar olamamıştı. Çünkü o zaman iktidarda Kemalizm vardı... İşte kandırıldık denilen Fetö ilişkisinin siyasi başlangıcı da böylece oluşuyordu. Fetö Akp'ye iktidarın yolunu açabilecekti. Nitekim de ABD ve Fetö desteğiyle Kemalizmin derin iktidarına karşı mücadeleye de başladı ve artık onlarla yanlarındakilerle birlikte ne kadar iktidar olabilecekse, o kadar oldu. Doğrusu Kemalizmin iktidarını salladılar, ancak bunu kendi başlarına yapmadılar. Kemalizm kendini geri çekti ama yok olmadı. Kemalizmin kendini geri çektiğinde oluşan boşluk iktidara giden yoldu, ancak ne ABD, ne Fetö Akp'ye buyrun siz önden yürüyün demezdi. İktidarın cazibesi ve olanakları; onu gören tüm grupları büyüler.

İşte bu geri çekilmede oluşan boşluk, Akp tarafından doldurulamadı. Dolabileceği kadar Fetö ile doldu ve arka planda Kemalizm ile Fetö'nün bir iktidar mücadelesi başladı. Atamalar, tasfiyeler, emekli etmeler, yıldırmalar; işte halkın seçemeyeceği iktidar tam burada belirleniyordu.

Akp bu savaşın arasında iktidarın kendisi değil, halka yansımış sevimli, seçilmiş bir yüzü olarak bulundu. Kemalizm iktidarının kanattığı yaraları okşayarak onu geriletmek üzerine de reform politikaları hayata geçirdi.

Gel zaman git zaman Kemalizm iktidarı iyice yıldırıldığında, Fetö iktidarını perçimlemek ve kim seçilirse seçilsin hep kendi iktidarda kalabilmek için çalışmaya başlayınca; Akp bir kez daha yapayalnız kaldı.

Seçilmekten başka iktidarı yoktu ve seçilmiş iktidarın böyle ülkelerde hiçbir anlamı da yoktu.

 Bu sefer geriye çekilmiş olan Kemalizm Akp'ye yakınlaştı ve geri çekildiği alanları dolduran Fetö iktidarının kökünü kazımaya başladı.

Kısacık süreçte özetlersek;

Kemalizm iktidarını önünden kaldırmak için Fetö'ye yanaşan AKP (kendi deyimleriyle kandırılırken) Atatürk'ün manevi varlığına karşı bir kampanya başlatarak politika yaparken, şuan geldiği nokta kendi işbirliğiyle iktidarın boş alanlarına yerleşen Fetöyü yok etmek için Kemalizm'e yanaşarak Atatürk'ün manevi varlığını yücelten bir kampanya sürecine girdi.

Akp'nin tahmin edemediği ya da küçümsediği şey; Kemalizm eski kurttur ve ona elini veren kolunu kaptırır. Ki bugün görünen AKP'nin iktidara uzanan elinin çoktan kaptırılmış olmasıdır.

CHP'nin genel başkanı Akp'nin Atatürk sevgisiyle mutlu olduğunu açıklıyor. 

...oysa Kemalizmin bir anda "İslami Kemalizmi" doğurması da bir an meselesidir.

Halk tabanında kitap okuyarak Anarşist idealleri olmuş kesim bile kendi kendine; Anarko-Kemalizm doğurup bunu yaşamaktan gıpta etmezken, iktidar bloğunda Kemalizm kendi varlığını güçlendirmek üzere bugünki şartlarda çok rahat bir şekilde "İslami Kemalizmi" doğurabilir.

Çünkü dediğim gibi...

Kemalizm; Atatürk'ün ideallerini sürdürmek değil, onu iktidar aracı olarak kullanmak içindir.

Share:

Diasporanın Kafkasları, Çerkesya'nın insanları

Tamara Zengin, 8 Mayıs 2015'te Ajans Kafkas'taki köşesinde "Diasporanın Laikleri, Kafkasya'nın müslümanları" başlığıyla bir yazısında şöyle giriş yapmış...
"Kafkas Diasporası içerisinde daha örgütlü görünenlerin laik kesim olduğu biliniyor. Genelde kendilerini solda konumlasalar da daha çok Kemalizm soslu bir solculukları olduğu ve hayat tarzı üzerinden kendilerini var ettiklerini söyleyebiliriz. Bunu anlamak yada hissetmek için bu kesimin hakim olduğu derneklere başörtülü biri olarak gitmeniz yeterli. "
...ve tanımını dahi doğru düzgün yapamadığından anladığımız kadarıyla hiç takip etmediği, araştırmadığı, bilmediği, kulaktan dolma şeylerle, diasporanın solda konumlu insanları hakkında suçlamaya varan bazı görüşlerini paylaşmış. Umuyorum ki gerçekten, bilmediğini yazmaya çalışmış olsun, aksi takdirde bildiği halde "Timur Kuaşev" örneğinden yola çıkıp, Çerkesya'da mücadele yürütürken katledilen bir insanımızın yaşantısının bir kısmıyla zemin bulup, o zeminden; karşıt görüşte olduğu insanlara "iftira atıyorsa" durum kendi temsil ettiği görüş için artık bir hastalık boyutuna varmış olacaktır. Kendisinin ortaya attığı "Kafkas Diasporası" tam olarak neyi ifade ediyor bilmiyorum, ancak Kafkas Dernekleri Federasyonu isminden yola çıkıp böyle bir tanım yapıyorsa, malumunuz bir süredir olagelen ayrışmalardan sonra KAFFED'e bağlı derneklerin neredeyse büyük çoğunluğunu Çerkesler oluşturuyor. Bende solda örgütlü, toplumsal duyarlılığı olan ve pratik mücadele sürdüren bir Çerkes olarak Tamara Zengin'in ortaya attığı "Kafkas Diasporası"nı, "Kafkas Makronu" zihniyetinden eleklenmiş bir vaziyette önüme "Çerkes Diasporası (Çerkes Makronu ötesindeki)" olarak getiriyor ve tartışıyorum. Timur Kuaşev, Aşine Timur, geçtiğimiz günlerde Nalchik'te katledilen insanlarımız, Çerkesya'da yıllardır baskı altında tutulan insanlarımız, son olarak Adnan Khuade, kızı ve çalışanı, Fenerbahçe'deki Çeçen kampları, o zalim kış aylarında kampın elektriğini kesenlere karşı oluşan tavırda, hepsinde bizzat vardım. Sizin ortaya koyduğunuz yazının üslubundan anlayabildiğim kadarıyla bunu hayal bile edemezsiniz ama, başörtülü üniversitelere alınmayan insanların haklarını da savundum, bugün de bir yerde, birisinin inancı, görüşü, cinsiyeti, sınıfı gibi konularda ayrımcılığa uğradığını gördüğüm anda, ona ayrımcılık yapanın inancı, görüşü, cinsiyeti, sınıfı ne olursa olsun hiç umursamıyorum ve ayrımcılığa tabi tutulan, hakkı yenilenin omuzlarına omuz veriyorum. Siz elbette, yardım edeceğiniz, hakkını savunacağınız kişinin inancını, görüşünü, cinsiyetini, sınıfını belirleme özgürlüğüne sahipsiniz, ben yapıyorum diye sizde yapmak zorunda değilsiniz. Ancak bir mücadele konusunda örgütlenen Çerkesleri itham ederken, onları tanımak zorundasınız. Birincisi, Çerkes sosyalistleri kemalist değillerdir, Çerkes kemalistleri de sosyalist değillerdir, çünkü sosyalizm ve kemalizm birbiri ile çatışan düşüncelerdir ve sizin bunu bilmeniz icap eder, diyelim ki siz biliyorsunuz ve tam da bundan bahsetmişsiniz "solda konumlasalar da, kemalist vs. vs." olarak. O zaman daha büyük hatanız, Çerkes diasporası içerisinde örgütlü "kemalist" Çerkesler kimlerdir? Bugüne kadar, kim için ne yapmışlardır ki, bugün birisi için birşey yapmadılar diye, bir çizgi çizmişsiniz. Kemalist yönetim, "ne mutlu Türküm diyene" sloganıyla örttüğü ve uzun yıllar Türkiye topraklarında hakim olan devşirme politikalarıyla, Çerkesinden, Lazından, Rumundan, Ermenisinden, Kürdünden bir tabaka yarattı evet, ancak bu kesimin kendi halkları adına bugün ancak sıfat derecesinde bir bağ vardır. Bir insanın milliyetini sadece kan bağı belirlemez, aidiyet duygusu da çok önemlidir ve işte bu yüzden asimile etme politikaları hastanelerde kan vererek değil, eğitimhanelerde aidiyet devşirerek yapılır. Kemalizmin bu ülkedeki programı ve programı çerçevesindeki politikaları bu kadar göz önündeyken, o'na denize düşmüş misali sarılan Çerkesleri, Çerkes Diasporasının en örgütlü temsilcileri olarak addetmek yalnızca sizin ayıbınız olabilir. Çünkü biz, sınıfsal bağlarla sosyalist Çerkesler olarak, kendi içimizde hiçbir kemalist nüve taşımayız. Laikliğe gelince, laiklik dünyaya kemalizmin kazandırmış olduğu bir kavram değildir, kemalizmin dünyadan aldığı bir özelliktir. Zaten kemalizmin dünyaya da, türkiye'ye de, kendine de kazandırmış olduğu hiçbir kavram yoktur, açıp incelediğinizde zaten kemalizm, oradan-buradan toplanmış ilke ve kavramların bileşkesidir. Kısacası, "Laiklik" ile "Kemalizm" arasındaki ilişkiyi iyice bilmek lazım. Eğer okumaktan çekinmeyen biriyseniz, bu konuyla ilgili daha önce yazmış olduğum bir yazıyı http://apiscanberk.blogspot.com.tr/2015/03/biz-kendi-icimizde-uzlasabildik-mi-ki.html bu adresten okumanızı tavsiye ederim.

Sayın Tamara Zengin,

Ben şahsım adına bugüne kadar başörtülü derneğe gittiği için dışlanan, ötekileştirilen birini görmedim, ancak böyle bir terbiyesizliği yapacak insanları varsayarak size şu kadarını söyleyebilirim; böyle bir iddiayı köşesini yazdığınız ajanstan haber olarak paylaşırsanız, yanınızda ilk olarak Sosyalist Çerkesleri bulacaksınız, bizim de, laikliğinde dine bakışı çok açıktır; din işleriyle, devlet işlerini birbirinden ayırmak. Kısacası, şeriat değil - demokrasidir. Diğer taraftan, ailemizin içerisi dahil olmak üzere, örgütlü yapılarımızda, arkadaş çevremizde, meslek hayatımızda 5 vakit namazını kılan, dinin her gereğini yaşayan başörtülü kadın dahil epeyce Müslüman bulunmaktadır ve onların diğer hiçbir arkadaşlarımızdan, tanıdıklarımızdan farkı yoktur. Ancak madem ki, siz bizleri inançlı insanları hor gören, ayrımcılık yapan insanlar olarak tanımladınız ya, açık yüreklilikle soruyorum; Müslümanların inançlarıyla etkin olduğu yapılara birisi gelip ateist olduğunu açıklasa (malum ateistlerin başörtüsü gibi, uzaktan bakınca anlaşılacak bir sembolü yok..) nasıl bir tepki alır? Madem ki eleştireceksiniz, gelin sosyalist Çerkesler gibi; bir yanlışın iki tarafını da açık yüreklilikle eleştirin derim.



Ha, İslamcı yada muhafazakar kurumlar ne yapıyor yada bu konuda neler yapılabilir derseniz, o da başka bir yazının konusu olsun…
diyerek bitirmişsiniz yazınızı, size naçizane tavsiyem sosyalistlerin yola çıkış açısından bir örnekle; önce özeleştiri yaparak, sonra eleştiriye yönelmeniz olacak. Çünkü, "biz ne yaptık" demeden, "siz ne yapıyorsunuz" demek başka bir yazının konusu olabilir ancak.








Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler