platform etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
platform etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Zulüme, işkenceye ve katliama aday adayı olan kalpaklılar

Evvela "sosyal medya" da "platform" olarak kurulmuş grupların çalışma mantığını anlamanızı isterim. Her birinin özgün kuralları olur, aynı zamanda bu kuralların yanında, üstüne kurulu oldukları kaynağın genel kuralları olur ve aynı zaman da, uygar(!) dünya da; insanlık namına bazı sosyal kurallar olur. Örnek vermek gerekirse; Işıkta bekleyen yaşlıları karşıdan karşıya geçirmek, zulüm gören bir canlıya yardım etmek, aç-susuz kalmış bir canlıya yardım etmek gibi, ya da bazı yerlerde değişik kurallardan da bahsedebiliriz. Bunlar hiçbir yerde yazmaz; mesela - İstanbul'da toplu ulaşım araçlarının yürüyen merdivenlerinin sol tarafında durulmaz.- Bu yazı böyle uzar gider, herkes bir ortamda yeteri kadar zaman geçirince anlar ki; her yerin kendine özgün bazı kuralları vardır... İşte aynı zamanda "sosyal medya"da kurulmuş grupların da, kurulma amaçları ve bu amacı çerçeveleyen özgün kuralları olur, o kuralların tek amacı, grubun kurulma şartlarının dışına taşmamasıdır. Taşmak deyince; aynı zamanda bu gruplarda "paylaşım" yapar her üye; paylaşımının bu çerçeveler içinde olduğunu ve grubun diğer üyelerinin bilgisine, düşüncesine, desteğine, yorumuna açık olduğunu kabul eder. Yani; insanların özel hesaplarından yaptıkları paylaşımlarla, grup (topluca)larda yaptıkları paylaşımlara karşı etkileşim farklıdır. Grupta bir gönderi; o gönderi gören herkesin eleştirisine açılır. Eğer eleştirilmeye tahammülü olmayan birisi bu gruplardan birine üyeyse, rica ederim hiçbir şey paylaşmasın. Çünkü o gönderi "gruba düştüğü" an, eleştiriye açılmış demektir.  Malum, Çerkesiz.. bizimde yaşam etkileşimimiz de, toplumsal duruşumuzu çerçeveleyen sosyal kurallarımıza da "Xabze" deniyor. Kaldı ki, sürgünlük geçen 150 yıldan sonra, yaşadığımız coğrafyanın kültürleri ile etkileşime geçerek değişmiş olması da pek muhtemel, ama bunda bir hata yok, sonuçta ortam değişince, ortamdaki hukuk değişir, şartlar değişir, zaman değiştikçe; bulunduğumuz ortamda nüfuz eden bir takım yenilikler, bizim 150 yıl öncesinden buraya taşıdığımız Xabzeyi mutlaka değiştirmektedir. Zaten bunu inkar etmeye, bunu reddetmeye de bir çeşit "yobazlık" denebilir. Bundan 150 sene önce, bir de gidip Mezapotamya'da yaşayalım diye buraya gelmedik, bundan 150 sene önce, 101 savaştığımız büyük bir savaşı kaybettik, soykırıma uğradık ve buralara sürgün edildik. Olaya bu etkileşimde bakmakta fayda var, yani bizim 251 senedir, toplumsal yapımız savaş, soykırım ve sürgünle şekillenmektedir. Önceleri çok eleştirdiğim; "Babanın çocuğunu topluma açık bir yerde sevmeme"sinin sebebini öğrendiğimde gözlerim dolmuştu. Savaş öyle uzun ve acımasız geçmişti ki, babası savaşta ölen çocuklar köylerde çoğunluk olmuştu ve bu Xabze, işte o çocukların üzülmemesini düşünüyordu. Çok inceydi, ne kadar sert gözükse bile, aslında bir o kadar hassas ve inceydi. Günümüzde de bu çevreyle etkileşime giren ve insan onurunu düşünen Xabzelere ihtiyacımız yok değil, nihayetinde; bugün diasporası olduğumuz toprakların doğusunda çok kanlı içsavaşlar, savaşlar, cinayetler, katliamlar yaşanmaktadır. Oradaki savaşların, cinayetlerin bizim yaşadığımız topraklara taşırdığı "savaş mağdurlarının" sayısı da milyona ya ulaşmak üzere ya da geçmiş bulunmaktadır. Bizler, bunun farkındalığına varmalıyız. Xabzeyi, tartışmaları sönümlendirecek bir araca çevirmeye çalışmaktansa, bu gerçekliğin işleyişine karşı toplumsal vicdanımızı etkileyecek bir hukuka çevirmeliyiz. Bu şartlarda; bugün, 2015 genel seçimlerinin arifesinden yazıyorum o halde. Xabze; Zulüme, işkenceye ve katliama ortak olma adaylığına karşı bize neyi öğütlüyor?

İçimizde adımızı bağırarak oyumuzu çalmak isteyen katil adayları mı var? 

Kimin kime oy vereceğini sorgulamıyorum, fakat verilecek bir oyun bile hayatımıza kattığı herşeyi düşünmek gerekir. Bugünler de yine, hiç oy kullanmadığım ve bu seçimlerde de oy kullanmayacağım için samimi bazı çevrelerim tarafından şakayla karışık eleştirilmeye başlandım. Canları sağ olsun; fakat ben aslında tam da "oy kullanmanın hiçbir şeyi değiştireceğine inanmama" hakkımı seçiyorum. Benim kullanmadığım oyu, rızam olmadan paylaşanların iktidardaki zulümleri; aynı zamanda bana tanıdıkları bir hakkı bile kendi lehlerine sömürerek(ya da gasp ederek) hem bana hem de benim üzerimden halklara, doğaya, çevreye yaptıkları zulümleri oluyor. Bu duruşum gayet ideolojik. Gayet açık söylüyorum ki; Anarşist Komünistim, bunu hayatım boyunca, yer yer, şart şart ne kadar ihlal etsem bile onurla taşıyacağıma eminim. Oy kullanacak insanların tartışmalarını izliyorum, bende katılıyorum bu tartışmalara, bu tartışmalara katıldığım zaman; insanların beni hiç tanımadan etiketlemesine hayret etsem bile, inanın son 5 yıldır buna alıştırıldım. Bugün iktidarda olan partinin "aday adaylarını" tartışırken, kabul etmeliyim ki; sanki muhalif bir partinin sempatizanı gibi tartışıyor olabilirim. Ama niyeyse, onca muhalafet partisi arasından, iktidar partisini eleştiren herkesi; "kemalist" olmakla itham ediyorlar. Bu saçmalığı anlamıyorum, iktidar partisinin iktidarını kıskanan başka bir partinin ideolojik açısında düşünülmem bile utanç verici. O tartışmalarda beni kemalist olmakla itham eden kişiler; ya bilinçli bir propaganda peşindeler ya da gerçekten çok cahiller. Ülkede, yüze yakın parti var ve bu partilerin içinde "İslamcı - Kemalist" diye bir ikilem yok. Sosyal Demokratlar, Liberaller, Sosyalistler, Komünistler de var. Gayet muhalif partileri de var. Sistem partileri içinde, sistem muhalefeti yapacak kadar da çılgın muhalefetlerdir. Neyse. Bari en azından bunun anlaşılmasını ümit etmekteyim. Tartışmaların bir bölümünde Çerkeslerin siyasallaşması gerektiliğinin dile getirilmesi güzel bir gelişme, nihayetinde kısa bir süre önceye kadar; Çerkeslerin siyasete alet edilmemesini söyleyen bir çoğunluğun tüm toplumsal baskılarına rağmen artık bunun dillendirilebiliyor olması bir gelişmedir. Bu gelişmeyi de bir zamanlar "Çerkesleri siyasallaştırmayın" sloganını hayatına yaymış bir zümrenin taşıması ise hayretler ettiricidir. İnsanlar değişir, fakat bazı alışkanlıkları ne yazık ki taşırlar. O zümre, o zümrenin düşüncesine sempatizan olan bir çeper takımı, o çeper takımının etkisinde kalmış bir güruh; bugün siyasetin içindeler. Bugün meclise vekiller taşıyan bir genel seçimin, önseçimlerinde "aday adaylarını" hayatımıza sokmaktalar. Bazı sosyal platformlarda (ilk baştaki açıklama tam bu arkadaşlaraydı) bunu açıklamakta, kendi aday adaylarının propagandasını yapmaktadırlar. Bu platformlara bağım ise "etnik" bir mesele. Etnik aidiyetimden ötürü takip ettiğim platformlarda konuşulmakta olan siyasi konulara hemen katılıyorum. Hem de Anarşist Komünist kimliğimle değil, sadece bu kimliğin en yumuşak muhalif tarafını barındırmakta olan "Çerkes kimliğimle". Buna rağmen, tartışmalar her kadar siyasi olursa olsun, siyasi bazı yorumlar yapınca, konuyu tartışmaya açan kişiler siyaseti hemen etkisizleştirmeye çalışıyorlar. Yine bu iyi, önceleri bunu hemen yaparlardı, şimdileri ise biraz savunmaya çabalamak gibi durumları da gözüküyor. Biraz çabalıyorlar, karşılarında attıkları oltaya sazan gibi takılanlar çıkarsa onlar için ne ala? Fakat çıkmazsa hemen gözümüzün önüne "XABZE"yi dayıyorlar. Durun hele soydaşlar(!), şimdi madem Xabzeyi kullanmaya başlayacağız, bunun bir kullanım metoduyla ilgili tartışmayı da başlatalım. Xabze sizin babanızın mülkü değil, size nasıl işliyorsa, bizde bunu kendimize işletebiliriz. Ama böyle de yapmayalım; Xabzenin genel işleyiş mantığı ve hukukuyla konuşalım! Xabze'de çocuk, kadın, ihtiyar öldürmek, doğayı yağmalamak, kazanma hırsıyla her türlü yalanı atmak, hırsızlık yapmak nasıl karşılanır? Peki tüm bunları yapanları desteklemek, onları güçlendirmek, silahlandırmak, beslemek Xabze'de o suçlara ortak olmak mıdır- değil midir? Buyurun Xabzenizi su üstüne çıkarın biz de bilelim. Bizim Xabzemiz; savaşta babası ölmüş çocuğu düşünecek kadar merhametli ve o çocukların üzülmemesi için topluma kendi çocuklarını sevmeyi ayıplayacak kadar da katı bir tutarlılık içinde işler. Ya bugün? Sadece bu toplumun iki ferdinin aile kurmasıyla dünyaya biyolojik olarak Çerkes gelme tesadüfünde bulunmuş bir kişinin, bu tesadüften ötürü hiçbir şey yapmadan övünme, bu kimliği taşımayanları (özellikle belli bir zümreyi) aşağılama hakkı görmesi, bu aşağılamasında kendi tesadüfi kimliğinin tarihsel duruşunu kaynak göstermesi çok mu hoş? Buyurun Xabzenizi su üstüne çıkarın, malum imam söyleyişiyle sesleneyim size; Bizim xabzemiz; haklının, gerçeğin, adaletin, eşitliğin, vicdanın, merhametin, özgürlüğün adını taşıyanların, onu canıyla, kanıyla savunanların, boyun eğmeyenlerin, diz çökmeyenlerin xabzesidir. Bizim Xabzemiz; Filistinde katledilen arap çocukları için, Kürdistan'da köyü yakılmış Kürt kadınları, çocukları, halkı için, Dersim'de bombalanmış, kimyasal silahlarla vurulmuş, içten içe yanarak can vermiş Zazalar için mücadeleyi temsil eder, onlarla dayanışmayı, dayanışmada insanlığı emreder. Ya sizin Xabzeniz? İsrail'de çocuk öldüren siyonist pilotları afyon'da yetiştirenleri, Irak'ta Suriye'de kadınları köle yapanları, onları pazarlarda satanları, çoluk çocuk, kadın ihtityar demeden onları katledenleri destekleyenleri, silahlandıranları mı destekletir size? Bizim Xabzemizde siz; cinayete, işkenceye, zulüme, baskıya, katliama ortak olmaya aday adayı olmuş karaktersizlersiniz, varsın sizin gibi alçakların Xabzelerinde biz; bölücü olalım! Böyle bölücü olmak, öyle katil olmaktan bin kat daha şereflidir. 



Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler