ben, 30 mart ve Türkiye: Toplumun kayıtsız şartlanışları!

Bugün 30 mart, Türkiye'de milyonların 'oy verip' bir şeyleri değiştireceği gün bugün. Ancak neyi, hangi vadede ve nasıl değiştireceği konusunda çok farklı kesimlerin akıl almaz inançlarından, küçük beklentilerine, tedirginlikten, umuda bir çok farklı yaklaşım, bir çok farklı duygu var. Bugün, toplumu temsil eden bir çok kişi için beklenen o büyük gün işte.  Artık birileri için; -ya umudun yıkıldığı ya da umudun kazandığı- gün olacak bugün. Ertelenecek, üstüne düşünülecek, hayaller kurulacak tek bir gün kalmadı; bugün; dünyayı böyle güzelleştirebileceğine inanan milyonlarca insan tüm umutlarını ve kaygılarını bir sandığa bırakacak ve henüz gün bitmeden umutlarının ve kaygılarının cevabını alacak. 

Bugünün milyonlara hitap eden anlam ve önemiyle; önce bugüne doğan güneşe hoş geldin diyorum Üsküdar'daki evimizden. Bugün doğan güneş ile birlikte uyanacak insanlar; Türkiye'nin kaderini değiştirme inancıyla tenlerine güneş nüfuz ede ede sandıklarına gidecekler çünkü. Bu güneş; umudu ve inancı ne olursa olsun; iradesini sandığa bırakacak hiç kimseyi ayırmadan dokunacak. Bu güneş yine umudu ve inancı ne olursa olsun, iradesini sandığa bırakıp kazanan ya da kaybeden hiç kimseyi ayırt etmeden ayrılacak tenden. İşte; günün anlam ve önemini sandığa giden insanları hiç ayırt etmeden kendinden faydalandıran ve kendinden mahrumlaştıran bu güneş hak ediyor.

Ben önce kendimden şöyle bahsedeyim istedim bugün; velev ki umudumu ve inancımı sandığa bırakacak bir insanım, velev ki irademi öyle vereceğim idareye, bunu yürekten istiyorum ve bunun yaşamımı değiştireceğine çok inanıyorum diyelim. Tüm bu şartlar dahilinde bile maalesef ki teknik sebeplerden ötürü oy kullanmayacağım. (Birileri AKP işbirlikçisi ilan eder kesin.) 
Teknik sebep: İkametgahım Antalya Muratpaşa İlçesinde ve ben İstanbul Üsküdar'dayım.

ama dedim ya; velev ki diye.. işte öyle değilim dostlar. Bunu sevsenizde, sevmesenizde..  işbirlikçi desenizde, demesenizde, kullanmadığım oy bir yere yarasa da yaramasa da; oy kullanmayacağım. Çünkü siz; Oy kullanmanın birşeyleri değiştirebileceğine nasıl inanıyorsanız, bende hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine öyle inanıyorum. Nasıl sizin oy kullanmak için makul sebepleriniz varsa ve ben onlara gülüyorsam, sizinde bana gülmenizi istediğim ve oy kullanmamak için  makul sebeplerim var.

Burada oy kullanmayı küçümsemek ve oy kullanmama propagandası yapmak istemiyorum. Nihayetinde şuan, öyle de olsa böyle de olsa; hepinizin oy kullanma özgürlüğü var ve bu özgürlüğünüz bana tehdit olmadıkça ben sizin kendinizde bulduğunuz bu özgürlüğe saygı duymak zorundayım/duyuyorum. Bazı arkadaşlarımızla aramızdaki samimiyete dayanıp yaptığımız konuşmaları saymazsak; oy kullanan kitlelere topyekün bir savaş halinde değilim. Bu yüzden oy kullanan sevgili dostlarda, kullanmayan dostlarda rahat olabilirler, samimice yazmak istediğim konu;

Bugün oy kullanan milyonların içindeki Mevcut durumdan rahatsız olan kişilere samimice bir mesaj, yarın için bir altmetin, gelecek için bir konu.. 

Konuyu kendimi ifade edebilmek için, henüz bu kadar yaymış olmama hayret etmeyin, yanlış anlaşılmak, anlaşılmamaktan çok daha kötü bir durum ve bu kadar önsözden sonra konumuza başlıyorum:

Sevgili arkadaşlar;

Bugün ülkenin kaderini değiştirebileceğinize olan inancınız ile sandıklara gideceksiniz ve hepiniz aynı zalimin zulmüne maruz kalıp yeter artık diye haykırıyorsunuz. Kendini iktidara getirip idareyi almasının kaynağı halk olmasına rağmen halkına saldıran iktidara karşı öfkeli olmakta-da son derece haklısınız. Bu öfke tamamen insancıl iradenizin sizde uyandırdığı doğal bir duygudur. Sizin bu öfkenizi kontrol etmek istiyorlar ama başaramıyorlar. Öfkeniz Haziran ile birlikte onların uykularını kaçıran gücünüzdü. Haziran ayından bu yana, öfkenizi şiddetle durduramadılar, öfkenizi satın aldıkları medya ile durduramadılar. Komşu ülkelerle savaş şartları yaratıp, öfkenizi korkuya çevirmeye çalıştılar ama bunu da başaramadılar. Şimdi, öfkenizi sandığa gömmeniz için siz uyurken harıl harıl çalışıyorlar. Üstelik bu defa, can havli diye tabir edilecek türden bir şekilde. Çünkü artık iktidarın sizin öfkenize dayanacak gücü kalmadı. İktidar, öfkemizin kendisi için olan tehlikenin farkında; biz de öfkemizin gücünün farkında olmalıyız.

Gücümüzün farkına vardığımız zaman, iktidar kavramı halkına karşı saldıracak yetkiyi dahi bulanların kavramı olmaktan kurtulacak ve halka, tamamiyle halka ait olacaktır. Bugün seçimlerde umut ettiğimiz sonucu alamayabiliriz, ancak bu gücümüzün farkında olduğumuz süre içerisinde; iktidarda kimin olduğunun hiçbir önemi kalmayacaktır. Kim ki iktidara gelip halkına zulüm ederse; nasıl bir karşılık alacağını görecektir bu güçle.

Sandık içinden neyi çıkarırsa çıkarsın; çocuk öldürmeyi, bunu teşvik etmeyi, insan yaralamayı ve adaletsizliği meşrulaştırabilir mi? İşte sandık içinden ne çıkarsa çıksın; bunları yapanlar meşruluğunu yitirmiştir. Bunu torbalarıyla çıkardıkları yasalar ile istedikleri kadar değiştirmeye çabalasınlar. İnsanın vicdan şirazesi vardır ve bu adalet duygusunu yitirmeye, zalimlerin çıkardığı zorba yasaların gücü yetmemelidir.

Sakın ola ki; Sandık öfkenizi öldürmesin.

Adalet sandıklarda aranmaz, adalet vicdanlarda aranır. Eğer adaletin geleceği sandıklara bağlanmış olsaydı bugün Partileri değil, mahkemeleri yönetecek kişileri biz seçiyor olurduk. Eğer mahkemeleri biz seçmiyorsak; partilerin adalet hükmünde işledikleri suçları aklamak için sandığa gitme lüksü yoktur.

30 mart'a yüklediğiniz umudu sandıkla yitirmeyin. Sandıklara sığmayacak kadar büyük vicdan sahibi insanlarsınız.

Adaleti ve kendinizi kayıtsız olarak sandığa şartlamayın!

Share:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler