Hasımlıkta, Hısımlıkta birer seçenek

Soykırıma uğramış, göç ettirilmiş, göç ettiği yerlerde yine yeniden savaşlara sokulmuş, aç kalmış, açlıktan ölmüş, hasta olmuş, hastalıktan ölmüş, ölmüş-öldürmüş, paramparça olmuş bir toplumun, bugün yeniden ve kendine yabancılaştırılmış bir siyasal zemine oturması öyle kolay şeyler değil. Herkes, etnik kimliği ile siyasal kimliğini mukayese ediyor ve birbirini hizalamaya çabalıyor ama ikisi aynı şeyler değil. Hele ki, etnik olarak aidiyet hissettiği kimlikte bile yabancılaşmış, henüz etnik olarak bile doğru-istikrarlı bir raya oturmamış bir toplumda, siyasal faaliyet yürütmek, yürütülen siyasal faaliyetleri analiz etmek; tezler oluşturmak ve kararlar vermek çok zorken, bu iki kimlik biçimini konuşmak pekte kolay değil. Fakat şu ısrarla anlaşılmalı ki; artık bir noktadan başlanmalı. Zor, ama ertelenemez bir durum; bunu yapacak olan; henüz hiçbir konuda kendini netleyememiş ve sınıf söylemleri, haber yorumlamaları, herşeye ama herşeye maydonoz olunmaları dışında başka hiçbir halta yaramayanlar değil. Bunu yapacak olanlar kuşkusuz ki netleşmiş olanlar. Varsınlar bu hali durumun izahatına istedikleri kadar kibir desinler, sonuçta gerçekliğin farkında olan ve kibirin ne demek olduğunu bilen her aklı selim; bu izahatin bir kibir olmadığını elbette fark edecektir. Ben, beni anlamaya çabalamayanlar, kendini ifade etmeyi beceremeyenlerle tartışmak zorunda olmadığımı arkadaşlarımın "saçma sapan" bir tartışmaya çekilmek istenmem ile ilgili beni uyarmalarıyla uyandım. Aynı şeyi; karşı taraf içinde tavsiye ederim. Ben sizi anlamak, anlamaya çalışmak, kendimi size ifade edebilmek zorunda olmadığım gibi, sizler de eksiksiz olarak aynı hakka sahipsiniz. Bu hakkı kullanmakta kullanmamakta; gereksiz yere enerjinizi harcamakta, harcamamakta sizin tasarrufunuz. Benim tasarrufum; bu andan itibaren faaliyet yürüttüğüm hareketlere yönelik her gerçek dışı söylemi; gerçekleri öne sürerek çürütmemden ibaret. Tartışmanın lüzumu yok, yazının en başındaki şartları göz önüne aldığımda, benim çok daha önemli işlerim olduğunu okuyan herkes anlayacaktır.

Mesele şudur; Hasımlıkta, Hısımlıkta birer seçenekten ibaret durumdadır ve ikisi içinde düşünmeye değer haller, tartışmalar yaşanmıştır. Biz bu seçenekleri elbette değerlendireceğiz, elbette en başta Çerkes Halkının içinde başlattığımız mücadelenin selametini kıstas koyarak, bize yaklaşan ve bizden uzaklaşan herşeyi değerlendireceğiz. Vereceğimiz hiçbir karar, global anlamda mutlak doğru olmamakla birlikte, vereceğimiz her kararın mutlaka bir izahati de olacaktır.  Evvela birbirimizle olan ilişkilerimizde net olmak, sorumluluğunu taşıdığımız (iddia ettiğimiz) halka; gerçeği ulaştırmak, bizleri oluşturan öznel, bize özgün farklılıklarımızı doğru tarif etmek, kim olduğumuzu ve ne istediğimizi net söylemekle başlamalıyız işe. Yalanın ve yanlışın, çarpıtmanın ve sahtekarlığın başını alıp gittiği; iletişim kaynaklarında olmayan şeylerin döndüğü ya da olan şeylerin farklı lanse edildiği bir yapıyı ne biz, ne de gerçeklik analitiği yapan hiç kimse ciddiye almaz.

Mesela bizim öznel, özgün varlığımız dediğimiz "Çerkeslik", ardına her ne koyarsak koyalım (misal HDP'li Çerkeslik, Demokratik Çerkeslik, Çerkes Milliyetçilik, Yoksullar için Çerkeslik, O için Çerkeslik, Bu için Çerkeslik) neyi tarif ediyor? Yani ister devrimci olsun, ister demokratik olsun, ister muhafazakar olsun ama hepsinden sonra gelen Çerkesliğimiz nedir? Yani işin özünde Milliyetçiliği, Muhafazakarlığı, devrimciliği, demokratlığı yapabileceğimiz onca farklı mecra varken, onca örgüt varken neden biz Çerkes öznesinde hareket etmeyi tercih etmişiz. Demek ki "Çerkes" bizim diğer tüm benzeri hareketlerden tek farkımız halinde. Mesela şu HDK-P'li Çerkesler de, Çerkeslik bir halk ve diğer tüm halklar ile dayanışma içerisinde bir siyaset geliştiren, bu gelişen siyasette Çerkes(Adiğe) halkının dilini (Adığabze) kültürünü(xabze) korumak, geliştirmek için çabalayan, kendini inkar eden ve asimile etmeye çabalayan sistemle mücadele ederek "var kalma" savaşı veren bir durum söz konusu. Mesela; Çerkesya'ya yaklaşımları var. Mesela; Çerkes halkı olarak diasporada sürekli vukusu gözüken ulusal çatlaklarını gidermeden, bir halk olarak diğer halklarla nasıl dayanışma içerisine girebileceğini sorur dururlar? İçlerinde salt Çerkesler yok, içlerinde elbette Abhazlar, Kürtler, Lazlar, Lezgiler de var ama hepsi Çerkes konusunda net durumdalar.  Dayanışma, tanışmayla başlamaz mı mesela? O halde; buyurun kimin milliyetçiliğini, kimin demokratlığını, kimin devrimciliğini, kimin muhafazakarcılığını yaptığınızı sizde bir defa kendinize sorun. Bir defa, başınızı kaldırın ve sizi etkileyen herşeye, her kişiye, her fikire bakın. Bu saydığım ve sonuna Çerkes koyduğumuz hiçbir hareket hakkında yorum yapmak istemiyorum, sadece koyduğumuz bu "Çerkes" kelimesinin neyi ifade ettiğini anlamak istiyorum. Bunu hepimizin anlaması gerekiyor, bizim içimizde, çevremizde, karşımızda, yanımızda olan; Ben Çerkes'im diye çıkarak; yapılan şeyler hakkında yapıcı-kırıcı her yorumlar yapan herkesin. Milliyetçimizin milliyetçiliğini, muhafazakarımızın muhafazakarlığını, devrimcimizin devrimciliğini, demokratımızın demokratlığını Başına sonuna koyduğu "Çerkes" öznesiyle düşünmesi gerekiyor. Çünkü tüm hepimizi, biricikleştiğimiz o isimler altında diğer tüm milliyetçiliklerden, demokratlıkladan, devrimciliklerden vs. ayıran tek unsur bu özne.  Bu özne konusunda netleşmedikten sonra, ebleh gibi başına kıçına eklediğimiz devrimciliğinde, demokratlığında, milliyetçiliğinde, de. de. de... hiçbir samimiyeti yok.

Bugünlerde, yoğun bir siyasi koşuşturma içerisindeyiz; her gelen hoş geliyor. Sosyal medyada, Çerkeslik ağzıyla edilen tüm küfürlere, bizimle aynı fikirde olsun- olmasın; bireysel anlamda ciddi tepkilerde doğuyor. Bu; iyiye işaret. Herkes bizim gibi düşünmek zorunda değil, zaten küfür edilmeden getirilen eleştirilere yaklaşımımız da ders çıkarıcı vaziyette. Sağ olsun; Türk Devleti bekçiliğini yapanlara karşı, bizimle aynı fikirde olmasa da doğan bir tepki var. Gelen tehditler ise hiç önemli değil, zaten bedel ödemeyi göze almadan çıkılacak bir yolun içinde değiliz. Yüzümüze karşı edilen tehditler ise; tehdidi edenin hiçbir şey yapamayacak kadar korkak biri olduğunu anlamamız için yeter-artar sebepler. Asıl tehlikeli olan başka şeyler var, daha önce hiçbir şekilde irtibata geçmediğimiz, iyi-kötü fikrini belirtmeyen tehlikeler. Onlara karşıda; mutlak güvenliğimizi sağlayacağımız bir tedbir almamızın mümkün olmadığı aşikar, ancak gittiğimiz yolun doğru olduğunu düşünüyoruz ve bu düşünce; bizi tehlikelere karşı biraz daha cesaretlendiriyor. Çünkü bir çok konuda net vaziyetteyiz; kendi ne olduğunu bilmeyen, adını koyan ama açıklamasını yapamayan, bir de tüm bunlara karşın bizi hizalamaya çabalayan; arada bir de "işte karşıyız" - "karşılarındayız" diye mesajlar yayı(M)layanlar sağ olsunlar, kendi işlerine baksınlar. Biz, yanımızda olanı-da olmayanı-da, gittiğimiz yolu-da, ödenecek bedelleri de hesap ettik.

Başlık çok net; Hasımlıkta, Hısımlıkta birer seçenek; ama bu iki seçeneği de anlamlı kılacak tek şey; NETLEŞMEK.

Share:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler