Adalet KHKitlendi!


Hükümetin devletin kendisine ilan ettiğini savunduğu OHAL her geçen gün yeni bir boyut kazanıyor, demokrasiye karşı girişilen askeri darbeye karşı mücadele demokrasiye karşı girişilen sivil bir darbeye dönüştü; halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanları yerine, devlet istediği kişiyi belediye başkanı olarak atamak üzere harekete geçti ve geçtiğimiz ay haftalarca meydanlarda demokrasi nöbeti tutanlar için bunun bir değeri yok. Görünen o ki bu ülkede herkesin kendi demokrasisi var. "Kendine müslüman" tanımına cuk diye oturan "kendine demokrat" tanımı bu ülkenin sosyolojisine giriyor.

Hiç kimse asıl meseleyi konuşmuyor, gerekli olan soruyu sormuyor!

Herkes darbeye karşı sivil direnişten kendine kahramanlar yaratırken, Çerkesler de bunun çok gerisinde değiller. Darbenin seyrini değiştiren Ömer başçavuştan, darbeye onay vermeyen Abidin paşaya - köprüde asker kurşunuyla katledilen baba-oğul Olçok'lardan, Bursa'da öldürülen komiser Bırs'a kadar bir liste Çerkeslerin bu ülkede demokrasiye akıttıkları kanlar olarak dilden-dile dolaşıyor. Ancak hiç kimse bugün isimleri Çerkeslerin demokrasi şehitleri olarak toplumsal hafızamıza işleyen bu insanları ölüme sürükleyen siyaseti sorgulamıyor. Darbecileri, cüretkarlaştıkları mevkilere elleriyle taşıyanlar ve onlara "ne istedilerse verenler" "kandırıldık" diyerek aklandıklarını iddia ederek ellerine-paçalarına bulaşan şehitlerimizin kanlarının hesabını vermekten kurtulmak istiyor. İşin acı tarafı; biz de onlara bu fırsatı sunuyoruz. Böyle demokrasi havariliği de, demokrasi tarihine "destan" olarak lanse edilmek isteniyor. Halbuki olsa olsa "utanç" olarak girebilir.

Herkes tetikçinin peşinde ama tetikçiler birer figüran.

"Kral çıplak" diye bir tabir vardır. Çok şey anlatır. Kral çıplaktır ama kimse söylemeye cesaret etmiyordur. Türkiye'yi daha iyi anlatan bir hikaye kalmadığına inanıyorum. Daha düne kadar El-Kaide bağlantılı gruplara gönderdiği silahlar deşifre olduğunda, bunu deşifre eden gazetecileri hep bir ağızdan susturmak için "adaleti iktidarin fahişesi" yapan bir yönetim anlayışı, gerçekleri karanlıkta bırakmamak için gazetecilik onurunu bu ülkedeki bütün ağırlığına rağmen sırtlayan gazete ve gazetecileri cezaevlerinde tecrit altında tutan bu yönetim anlayışı "fahişesine dönüştürdüğü adalete" bile yetinmeyerek ülkede adaletin tiyatrosunu dahi askıya alıyor. Üstelik bunu "kendine ilan ettiğini" söyleyerek, söylem-eylem tutarsızlığı ile "kendisinden olmayan" herkese karşı kullanıyor. Bir zamanlar devletin kapısı olarak işleyen cemaat kapılarının bırakın içinden geçenleri, yanından geçenlere selam verenlerinin-selam verenleri dahi adalet tiyatrosuna ihtiyaç olmadan suçlu muamelesi görebiliyor. Bu haksızlığı yaparken dahi adil olunamıyor üstelik. Memurluktan ihraç edilen hiçbir memurun, Fetullah ile devletin başındaki zat kadar fotoğrafını bulamazsınız yeryüzünde. Hiç kimse Fetullah'a "ne istediyse vermemiştir" üstelik. Kaldı ki hükümeti kuran iktidar partisi içindekilerin ilişkilerini söylemeye sayfalar bile yetmeyecektir. Herkes tetiği çekeni linç ediyor ama, tetiği çekenler demokrasiye karşı girişilen bu darbenin sadece figüranlarıdır. Asıl suçlular ise dün ilgili cemaati göklere çıkaran köşe yazarları, onlara ihaleleri veren kamu müdürleri, istediklerini veren devlet erkanıdır. İşte Kral böyle çıplaktır ki; kral çıplak deme ihtimali olanların bili kalemi kırılmış, dört duvar arkasına hapsedilerek toplumdan izole edilmiştir.

Kral çıplak diyenler için risk giderek büyüyor!

15 Temmuz'dan daha hemen sonra, aynı gün başladılar saldırmaya çok önceden devleti cemaate ısmarlayanlara yıllardır karşı çıkanlara. Cemaati valiliklere, kaymakamlıklara, emniyet müdürlüklerine, okullara dolduranlara soru soranlara "demokrasi düşmanı" diye linç kampanyalarına saldırdılar ilk önce. İlk günden "kral çıplak" demenin bedeli olacağını hissettirdiler. Buna rağmen "kral çıplak" diye bağıranlar oldu. Yeni kapıda kral meydana çıktı. Çırıl çıplaktı; ellerinde darbe gecesi ölen herkesin kanı da vardı, güneydoğuda taş üstünde taş bırakmamanın tozu da, Taybet ananın kuruyup taş gibi olmuş kanı da. Berkin Elvan'ın ahı, Ali İsmail'in, Ethem Sarısülük'ün acıları da vardı. Ama kimse orada söz de bir ruh; bu ülkeye kara duman gibi çökerken; devletin dörtte üçü el ele vermiş susuyordu.

Dün "Kral çıplak" diye bağıranlar bugün de devam ediyorlar "Kral çıplak" diye bağırmaya. Onlar da dün "kral çıplak" diye bağıranlara nasıl saldırıyorlarsa, daha vahşi biçimde saldırıyorlar bugün "Kral çıplak" diye bağıranlara.

Ey halk, Size Nihat Berham'ın "Haykır acını ey halk" şiirinin bir bölümüyle de seslenmiş olayım!


"Bu direniş senin için ey halk / Bu çığlık senin kollarınla / Yıkılsın şu köhne dünya / Ve coşkuyla yeniden kurulsun diye çınlatıyor hayatı / Bir yol kavşağındasın fakat / Mutlaka değişecek kaderin / Bunu bekliyor şu ıslak çukurlarda yürüyen şu yoksul çocuk / Bunu bekliyor gözevleri kurutulmuş analar / Bunu bekliyorzincirin oyduğu bilek / Bunu bekliyor açlık, kuraklık, ılık ılık akan kan / Bunun için en gençlerimizi ölümle tanıştırdık  / Kuşan kendini artık, / Biraz da gövdeni yüreğinle kırbaçla / Ey halk, haykır acını; bu karadumanı dağıt" 
Share:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler