Kızkardeşlerin Feminazi Cemiyetleri

Dünyada kimliği dolayısıyla ezilmiş, aşağılanmış, baskı görmüş ve hakkı yenen toplulukların bir çoğu içerisinde; ezildiği kimliğine sıkı sıkıya sarılıp o kimliğin dışında kalan herkesi kendisine düşman gören bir grup bulunmuştur. Mesela bugün Türkiye üzerinden düşünürsek Kürtler, Aleviler, Çerkesler içinde böyle gruplar bulunmaktadır. Aslında bu durum bir sonuçtur; yani o kişiler böyle olmaya itilmişlerdir ve o kişilere yaşadıkları toplum tutunacak başka dal bırakmamıştır. Dolayısıyla ben bu yazıyı yazarken, bahsettiğim bu gruplarda bulunan insanları bu duruma taşıyan sürece değinmeden, onların tamda tutundukları kimliklerin karşı cephesinde olmadığımı ifade etmem gerekir.

Artık buna inanmakta, buna karşı çıkmakta ve beni kendi tutundukları kimliklerine karşı tehlike veya dost olarak görüp görmemekte kendilerinin tercihi.

İşte dünyada kimliği dolayısıyla ezilmiş, aşağılanmış, baskı görmüş ve hakkı maddi manevi yenen toplulukların en başında kadınlar geliyor ve haliyle ezildiği kimliğe sıkıca tutunarak, o kimliğin dışında kalan herkesi düşman gören ve onlara hep bir önyargıyla yaklaşan; söyledikleri, yazdıkları, okudukları herşey de bir önyargı arayan bu grup onların arasında da var.

Eğer erkekseniz (cinsiyet anlamında) onlar için peşinen; açık ya da gizli bir düşmansınız. Söylediğiniz herşey art niyetli, yazdığınız her yazı onlara egemenlik taslamak üzerine kurulu, tüm hareketleriniz bir şekilde taciz.

Yani söylediğiniz şeyin iyi niyetli olması, yazdığınız şeyde eşitlik aramanız; onlarla aynı ideolojiyi bile paylaşmanız hiçbir şey ifade etmez.

Fikirleriniz erkektir, düşünceleriniz erkektir, hareketleriniz erkektir; hatta sizin feminizminiz bile erkektir.

Feminizm aleminde sıkça erkeklere karşı söylemler olur ancak bu söylemleri okuduğunuzda veya duyduğunuzda oradaki erkeğin bir biyolojik cinsiyeti ifade etmediğinizi anlarsınız. Ancak yazımın bahsi olan grup için bu böyle değildir; onların düşman  gördüğü erkek için eril olmanıza gerek yoktur, bacaklarınızın arasında penisiniz bulunsun yeter.

Size adeta erkek egemenliğinin kadınlar içerisine sinmiş casusları muamelesi yaparlar ve söylediğiniz herşey, ne söylediğinizin hiçbir önemi olmaksızın "kadınlara karşı bir hakarettir."

Oysa bir tarafta "Feminizm herkes içindir" diyerek feminizmin ne için erkek düşmanlığı olmadığını anlatmaya çalışanlar, bir tarafta feminist dahi (bir kısmı erkeğin feminist olamayacağını ifade eder) olsanız düşman olduğunuzu size hatırlatanlar olur.

Yeri de gelmişken, kendimi bir Feminist olarak tanımlamadığımı ifade etmek isterim ki; ne beni savunanlar feminist olduğum için savunma ihtiyacı hissetsinler ne de bana taş atacaklar tereddüt etsinler.

Feminizm aleminin dört bir yanı erkek karşıtı söylemlerde bulunurken hiçbirisinden rahatsızlık duymayıp Feminazileşen bir grubun feminizm içinde dile getirdiği erkek karşıtı söylemlerden neden rahatsız olduğumu sizlere şöyle ifade edeyim.

Çünkü Feminizm aleminin erkek karşıtı söylemlerinin (feminazi söylemleri hariç) bir çoğu erkek egemen anlayışına karşı söylenmektedir ve haklıdır. Feminaziler hariç, feministlerin söylemlerindeki erkeğin tanımını geçen yıl mayıs ayında yine buradan şöyle yazmıştım:
"...yaşam üzerinde kendini efendiliğe konumlandırarak kadını sömüren erkek bireyin cinsiyeti değil, kurumsallaşmış bir sömürge mantığıdır.

Bu kurumsallaşmış erkek, insanın cinsiyeti üzerinden kendini tanımlamış ve bir üst kültür oluşturup, bu üst kültür içerisinde yüzlerce parçaya bölünmüş ve kendini tekrar ederek kökleşmiştir. Yani kısacası; erkekliği kurumsallaştırmıştır. Bu noktadan sonraki erkek cinsiyetsizdir. Tıpkı kendi modern tanrısı gibidir.

Bu noktada erkeği tanımak çok önemlidir. Çünkü tam bu noktada bin yıllardır tarihle deneyimlediğimiz ancak bir türlü tanıyamadığımız erkeği; insanın apış arasına bakarak arama hatası bizi çoğu defa yanıltan en büyük gerçektir. Çünkü bu kurumsal erkek, bireyin cinsiyeti değil; toplumun üzerinde hastalıklı bir sosyo-politik üst kültürdür ve herkesin  apış arasında aradığı o erkek pipisi, sadece bayrağında bir sembolden ötesi değildir.  İşte bu yüzden ki; apış arasında pipisi olmadığı halde, kurumsal erkeğin fanatiği olmuş çok fazla kadın alt kültürü de vardır. Bireyin cinsiyeti olarak o kadınlara erkek demek imkansızdır, fakat esasta kurumsal erkeğin de en büyük temsilcileri o kadınlardır.

İşte feminizmin karşısına koyduğu erkekte bundan fazlası değildir. Feminizm bireyin cinsiyeti olarak erkek olana değil, sosyo-politik bir hastalık olarak kurumsal erkeğe düşmandır..."

Ancak Feministlerin aksine Feminaziler; "Kızkardeşlik" söylemi altında; bütün erkekleri (doğmamışlar dahil) doğal düşmanları olarak  görüp; yaptıkları herşeyin Kadınlara karşı yapılmış birer baskı olduğunu düşünürler.

Durumun vehametini anlatmak için biyolojik bir kadın süte "siyah" dediğinde, "hayır o siyah değil, beyazdır" diyen bir biyolojik erkek haksızdır. Açüklama (Erkekleme) yapmaktadır. Erkek herşeyi bilmemelidir, bilse bile söylememelidir, onun kadına, kadınlara ve kadınların düşüncelerine, fikirlerine, söylemlerine, yazıtlarına karşı yorum yapması, fikir belirtmesi veya cinsiyet sorunlarına karşı açıklama yapması kadınlığa karşı bir saldırıdır.
Kısacası: Erkek susmalı, konuşmamalı ve belki de kadınların arasında hiç olmamalıdır?

Kaldı ki bu eşitliğin neresindedir? Eşitliği savunan feminizm; her biyolojik erkeği baştan düşman ilan eden bu mantığı nasıl içinde tutabilmektedir; orası artık kendilerinin cevap bulması gereken bir yer.
Öte yandan bu her ne kadar bir cinsel adaletsizlik bile olsa, en çokta feminizme ve dolayısıyla kadın mücadelesine zarar vermektedir. Çünkü Patriyarşi penislerden çok daha fazlasıdır, ancak bu anlayış feminizmi penise o kadar odaklamakta ve düşmanı penise bakarak aratmaktadır ki her geçen gün kendini revize eden ve feminizmin bazı kanatlarını bile kendi içinde pazara dönüştüren bir çok giriftli politikayı aynı anda hayata sokan patriyarşi kadınlar başta, insanların ve tüm ekolojinin canına okumaya devam etmektedir.

Bunların feminizm anlayışı içerisinde tartışılamıyor olmasının küçük nedenlerinden birisi de feminizm içindeki bu indirgeyici ve öteleyici zihniyetin düşmanı sadece penise indirgeyen tavrıdır. Taciz, tecavüz, baskı, zulüm ve sömürü sadece biyolojik kadının maruz kaldığı şeyler midir? Eril zihniyet sadece kadını taciz etmektedir, sadece kadına mı tecavüz etmektedir, sadece kadınlar mı sömürülmektedir ve zulüm görmektedir? Baskı altında kalan sadece kadınlar mıdır?
Ya da
Erkek kimdir
Kadın kimdir
Taciz, tecavüz, baskı, zulüm ve sömürü nedir?

Geçtiğimiz yıl yine buradan yayınladığım bir yazımda Feministlerin bir kısmının (Feminaziler hariç) ve benim cinsiyet eşitliği meselesinde bahsettiğim erkeğe şöyle çözümleme yapmıştım:

"...Kurumsal Erkeği Çözümleme

Kurumsal erkeğin örgütlenme temeli kesinlikle hiyerarşidir.  Yaşama bakış algısını bu temelle şekillendirir ve hiyerarşinin en tepesine bir cinsiyeti toplumsal iktidar olarak yerleştirir; bu da elbette erkektir. İnsan toplulukları içerisinde kendini kültürel nüvelerle şekillendirerek bir takım toplumsal yasalar inşa eder, bunlara; gelenek denir. Bunlar kendi içerisinde bir topluluğu şekillendirir ve ona diğer topluluklardan farklılıkta kazandırır. Bu farklılıklar topluluğun yaşadığı coğrafyaya ve coğrafyadaki diğer topluluklarla arasındaki ilişki biçimine göre şekil alır. Bugün binlerce yıllık bu sürecin ortaya çıkardığı üst-kurum kavramı; ulustur. Bu kavrama göre şekillenen üst-örgüt ise devlettir.  Bazı feminist arkadaşlarımız kendilerini bu kavramın parçası olarak, onun örgütüne karşı bağlılık duysalar da, ne yazık ki ulus kavramı, kurumsal erkeğin güncel sosyal politikası olarak oluştuğundan, bütün uluslar erkektir ve bütün devletleri bu erkek uluslar inşa etmiştir.

Kısacası, ulus kavramı erkektir ve onu ortaya çıkaran tarihi de öyledir. Devlet örgütü erkektir ve onu ortaya çıkaran tarihi de öyledir. Devlet, genel anlayış olarak ulus kavramından eskiye uzanıyor gibi gelebilir. Fakat ulus kavramının üst örgütü olan devlet ile, tebaa kavramının üst örgütü olan devlet aynı devlet değillerdir. Çünkü her erkek kavramı, kendi devletini inşa etmiştir ve bu devletlerin hepsinin en büyük ortak tarafı; hepsinin erkek olmasıdır. Bütün devletler hiyerarşiyle yönetilmektedir ve hepsi güce dayalıdır. Kurumsal erkeği temsil etmekten asla taviz vermemişlerdir.
Kurumsal erkek, üst-örgütü besleyecek bir çok alt-örgütü ile hepsi aynı amaca hizmet eden karmaşık bir yapıya sahiptir.

En aşağıdaki alt-örgütü ailedir.

Bu düşünceye farklı sebeplerle bazı feminist arkadaşlarımız itiraz edecektir, çünkü klasik aile kavramı; bir çocuk ve onun varlık sebebi olan iki yetişkin tarafından tanımlanır. Bu da duygusal bir bağ oluşturmaktadır. Hiç kimse bir çocuğa, annesi ve babasıyla oluşturdukları aile yapısının kötü bir şey olduğunu anlatmaya cesaret edemez. Ancak bu, aile kavramının kurumsal erkeğin en alt-örgütü olduğu gerçeğini değiştiremez. Aile, oluşturduğu bireyleri kurumsal erkeğin toplumsal yapısına alıştırmaktaki en büyük rolü oynar. Aileler kendi kültürünü inşa edemez, ailenin bağlı olduğu ve kendini inşa eden bir kültür vardır ve o kültürün bağlı olduğu tek şey; erkek gelenektir.

Ailenin bir üst örgütü, toplumdur.
Toplum sokaktır, mahalledir, kenttir, bölgedir, milliyettir, vatandaşlıktır.
Aile topluma dayalı birey yetiştirmekle, toplum devlete dayalı vatandaş yetiştirmekle yükümlüdür. Her ikisi de, kurumsal erkeğin amacı doğrultusunda işler.

Şurası unutulmamalıdır, kurumsal erkeğin en alt-örgütü aile olsa da, onun devamlılığının ta kendisi de ailedir. Aile düzeni ve onun direkt ilişkide olduğu toplum düzenleri; (sokak, mahalle, kent, milliyet, soy, akrabalık vs.) kurumsal erkeğin okullarıdır..."

Burada iki sebeple daha önce yazdığım bir yazıdan uzun alıntılar yaptım. Çünkü Feminaziler bugün bütün erkekleri düşmanları olarak görürken, bütün kadınları da kızkardeşleri olarak görüyorlar.
Birinci sebebim; her erkeğin kurumsal erkek olmadığının anlaşılmasını istemem. Çünkü penisi olmadığı halde "kurumsal erkek" olan çok fazla kadın var.
İkinci sebebim; patriyarşi sadece biyolojik kadını değil; biyolojik erkeğinde içinde olduğu bütün bir yaşamı sömüren sistemin ta kendisidir ve ona karşı mücadele vermek için penisimizi kopartmamız gerekmiyor, en başta eşit ve adil olmak üzere; bizim için bir özgürlük davasıdır patriyarşi'ye karşı verdiğimiz mücadele.
Bu konuda her fikri olanın, düşünenin, savunanın, eleştirenin ne dediğine bakmadan önce bacakları arasında penisi var mı diye bakmayın,
çünkü penisi bacaklarının arasında olmayıpta, zihninde; kadına, erkeğe, ekolojiye tecavüz edenler de var, bacağının arasında penis taşıyıpta cinsiyetsiz fikirler taşıyanlar da var.

Share:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler