Türkiye'yi siz böldünüz.

Sabah-akşam yarattığınız algı, devletin ve onun sermaye sınıfının tüm araçlarıyla her yerde aptal bir propaganda yürütüyor. Bu propaganda dolayısıyla etkileşime geçirdiğiniz kitleler ile kendinize bir meşruiyet kazandırdığınızı düşünüp kendi hukukunuzu bile çiğnercesine bizlerin üzerine çöküyorsunuz.

Bütün amacınız gerçekleri karanlıkta bırakmak, çünkü hiçbir gerçek sizi aklamıyor. Siz kendi hukukunuzda bile suçlu olmanın yarattığı korku içindesiniz, öyle bir panik içindesiniz ki; nasıl dün her tükürdüğünüz bugün kendi yüzünüze yapışmışsa, bugün de her tükürdüğünüz yarın kendi yüzünüze yapışacak.

Dahası da var, kendi tarumar ettiğiniz hukukun enkazları arasında sıkışacaksınız, bir deyişle "kendi pisliğinizde boğulacaksınız" haberiniz bile yok.

Nereden tutsak, elimizde kalıyor varlığınız.

Bizi emperyalizmin maşası olmakla suçlayan, NATO müttefikleri sizsiniz. 

Bizi darbeci olmakla suçlayan, Kenan Evren'in yetiştirmeleri sizsiniz.

Bizi Fetöcü olmakla suçlayan, ona mevki-makam kazandıran devletliler sizsiniz.

Bizi bölücü olmakla suçlayan, ülkeyi bölen en büyük bölücüler sizsiniz.

Ne zaman her yeri bayraklarla donatsanız, bir şeylerin üstü kapanıyor. Bu mu sizin bayrağa olan sevginiz? Bu mu bayrağın sizin gözünüzde temsil ettiği şey?

Kendi okullarınızda insanların gözlerini bayraklarla kapatacak eğitimler verdiğiniz için mi eminsiniz; ortaya bayrak koyduğunuzda gözlerin köreleceğinden? Bugün devletin ve sermaye sınıfının tüm araçlarıyla kendinize kazandırdığınızı düşündüğünüz meşruiyet sahte. Bu sahte meşruiyetin ömrü kısa ve bedeli ağır.

Bedelini halka ödeteceğiniz için mi bu kadar rahatsınız?

Algı yaratmak ve yönetmekteki beceriniz sizin başarınız olmasa bile bunu şuan için iyi yaptığınızı kabul ediyorum. Tekelenizdeki kitle iletişim araçlarının istediğiniz algıları anlık olarak halka aktardığının da farkındayım. Farkındayım bugün sıkışsanız tıpkı "Süleyman Şah Türbesinden Türkiye'ye iki füze atıp" açabileceğiniz diğer sahte meşruiyet alanlarının ve yapabileceklerinizin.

Zaten on yıllardır, varlığınız bizim için bu tiyatrolarınızdan fazlası değil. Adaletiniz de öyle, hukukunuz da, demokrasiniz de.

Siz ülkeyi kafanızdan bölmüşsünüz, fiile geçirmişsiniz.

Ankara'yı temsili demokrasiyle yönetirken, Diyarbakır'ı cunta ile yönetmiyor musunuz zaten? Zaten İstanbul'da belediyeleri halk seçerken ve siz buna demokrasi derken, Hakkari'deki belediyelere memur atamak istemiyor musunuz?

Kızılcahamam kafilesinin devlet ile ilişkisi, arz-talep mekaniği, hafifletilmiş bürokratik işlevselliğiyle, Artvin halkının ki eşit mi?

Benim annem devlette yarım asır çalışıp bana motorsiklet bile alamazken, birilerinin çocuklarına gemicikler alabilmesi neyi temsil ediyor?

Bu ülkeyi, sosyal, siyasal, ekonomik, yönetimsel, biçimsel, fiziksel, zihinsel olarak, her alanda, parça parça siz böldünüz, hepsinin üstünü de bayrakla örttünüz; şimdi faturayı kesecek birilerini arıyorsunuz.

Yine bayrağınız ellerinizde, yine bir şeylerin üstünü örtme peşindesiniz ama; gerçeklerin ortaya çıkmak gibi güzel bir huyu vardır. Hayat bunu size defalarca göstermesine rağmen, siz akıllanamadınız. "Hatanın neresinden dönerseniz kâr" dediniz, hatalarınızdan yine hatalara döndünüz. Her şey yine ortaya çıkacak ve "Gerçekler Karanlıkta Kalmayacak".
Share:

Türkiye'nin demokrasisi, Sonra çıkar oligarşisi..



"Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar" sorusuydu, AKP mi Fetö'den çıktı, Fetö mü AKP'den çıktı sorusu.. velhasıl "besle kargayı" demeye vicdanım el vermiyor, çünkü kimin karga olduğu konusunda ciddi endişelerim var. Emin olduğum tek şey halkın gözü güzel oyuldu.

Devletin kuruluşundan bu yana; oligarşi düzeni hiç değişmedi. Oligarklar kendilerine "milliyetçi" bir cephe kurdular ve sürekli düşmanlar üreterek bu cepheyi beslediler.  Bu oligarklar çoğu defa birbirleriyle kavgalar da etseler, hiçbir kavgaları ilkesel bir tutum üzerinden ilerlemedi. Herşey çıkarlar üzerine kuruluydu, CHP, AKP'nin devletin bütün kurumlarında kadrolaşmasına şiddetle karşı çıkıyordu, ancak bunu AKP'nin devletin bütün kurumlarından CHP'lileri etkisizleştirmesi yüzünden yapıyordu.

MHP her ara elemandı. İktidar kimde olursa olsun, onla gizli ya da açık bir ittifakı vardı.

Tarih dün gibi ortada, biz de hafızasız değiliz..

Türk oligarkları bir kez daha milliyetçi bir mutabakat etrafında uzlaştılar. Çünkü çıkar üzerine kurulu politikalarla yönetilen devletin, can alıcı sorunları gün 15 Temmuz'da ortaya çıktı ve halka bedeller ödetti. Bu sürecin iyi yönetilmesi, 15 temmuz'da halka bedel ödettirenlerin devlet içinde bu kadar güçlü olmalarını sorgulamamaları açısından gerekiyordu. Bu gereklilik etrafında önce tüm oligarklar  sarayda toplandılar, pazarlıklarını yaptılar, uzlaştılar ve yenikapı'da yapacakları şov için hazırlanmaya başladılar.  Siyaset ortamından çıkardığımız en net sonuç bu.

Şimdi bu oligarklar, uzlaştıkları milliyetçi mutabakat dışında kalan herkesi hedef tahtasına oturttular ve halkın parasıyla besledikleri memurlarıyla, onların silahlarıyla, onların medyalarıyla; seçilmiş veya seçilmemiş, sesi çıkan ve etkili olan her muhalif yapıyı tahrip etme planını başlattılar.

Ölümlerin üstüne Türk bayrağı,
Oligarşinin üstüne Demokrasi örtüldü;
ve tek tip devlet; bütün farklılıkları ezmek için çalışmalara başladı.
O halde, herkes  şunu bilsin ve asla unutmasın! Farklılığımızı ezdirmeyeceğiz, teslim olmayacağız. Anayasal haklarımızla siyasal vekalet verdiklerimizi, devletin silahlarına teslim etmeyeceğiz.

Oligarşiye karşı Demokrasi, Savaşa karşı Barış.

Share:

Neredesin Demokrasi? Buradayım Demokrasi!


Karşı tarafın demokratları 15 temmuz günü demokrasiye öyle hızlı giriş yaptılar ki, saplandılar kaldılar. Akılları, hayalleri, kalemleri, gazeteleri, manşetleri, sohbetleri hala 15 temmuz'da. Anlata anlata bitiremediler demokrasiyi nasıl kurtardıklarını.

Eh; gökten zembille  demokrat olanların demokrasiye bir gecede giriş hızları onları girdikleri zemine saplamış olabilir.

O gece demokrasiyi kurtarıp, sindire sindire içselleştirselerdi demokrasiyi keşke; böyle saplanıp kalmazlardı. Ama onlar için saplı kaldıkları yer güzel, nasıl olsa o saplandıkları yerden sadece tankları, uçakları, köprüyü anlatarak demokratik olabiliyorlar; öncesini ve sonrasını konuşmak mı? Konuşmayacaklar, konuşamazlar. Onlar herşeyi anlık yaşıyorlar; onlar bir gece önce sevdiklerine, bir gece sonra küfür edebiliyorlar. Ara geçişi bile olmuyor hatta bu sürecin. Defalarca gördük, seyrettik ve daha da üzücüsü defalarca görüp-seyretmeye de devam edeceğiz.

Zehirli iğnelerini, her darbede bedel ödemişlerin geleneğini sürdüren bizlere çevirip; neredeyse darbeyi bize yığacaklar ellerinden gelse, ellerinden gelmiyor diye; 15 temmuz gecesi bizi darbeye yeteri kadar karşı çıkmamakla suçluyorlar. Gülsek mi - ağlasak mı tam emin değilim. Biz o gece makarna stoklamışız, çok eminler. Bir bildikleri olmalı diye düşünüyorum, düşünmek zorundayım çünkü hiçbir şeyden değilse, bundan çok eminlermiş gibi bir izlenim bırakıyorlar. Düşünüyorum da; seçimlerde stokladıkları makarna, kendilerine uzun bir süre yetecek kadar mıydı da, o gece makarna alanların kendilerinden olmadıklarına bu kadar eminler? Bir sebebi olmalı.

Size kronolojik tarihler vermeyeceğim, vermeyeceğim çünkü o mermer kafanızı bir şeye çalıştırmaya zorlarsanız belki uyanırsınız diye umuyorum.

Bu darbeyi fetö'nün yaptığına eminsiniz değil mi?

Peki fetö'yü devletin her kurumuna kim soktu hiç düşünüyor musunuz?

Siz ne yazarsanız yazın, ne konuşursanız konuşun; adamınız Allah'tan ve Milletten af dileyerek itiraf etti; yani çokta şey yapmayın.

Jıneps Gazetesi Yayın Kurulu;  Ağustos 2016 yayınında kısaca derlemiş, bende uzatarak sorayım size demokrasi kahramanları..

Ama önce yanıbaşınıza bir ayna koyun..

Hatırlar mısınız bilemiyorum, çünkü unutmakta sizin üstünüze görmedim; iki gündür Allah'tan ve Milletten af dileyen adamınız değil miydi "Ne istediler de vermedik" diye soran? HSYK'da üyelikler mi istemişler? Ordu içinde pozisyonlar mı istemişler? Milli Eğitim Bakanlığında görevler statüler mi istemişler? Valilikler-kaymakamlıklar mı istemişler? Emniyet Genel Müdürlüğünde imtiyaz mı istemişler? Ne istemişler de ne verilmiş? 15 Temmuz'dan bu yana sizden demokratı yok, bunları kaç defa sorabildiniz? kaç defa sorabileceksiniz?

Nereden almışlar- nereye vermişler? kaç defa düşünebileceksiniz?

Hiç... Nasıl olsa köprüde askeri kırbaçladınız; bu demokrasi size yeter de artar bile değil mi?
Siz pek hatırlamazsınız, bizim demokrasimiz "KPSS soruları çalındı" diye şikayet ederken "Başarılı, temiz, sorunsuz" diyenler, bugün Kpss sonuçlarını nasıl iptal edeceğini planlıyor.

Ülkeyi askeri vesayetten kurtarıyoruz diyerek yazmadığınız, çizmediğiniz, sövmediğiniz kalmayan ergenekon ve balyoz davalarının savcısı da oldunuz, gazetelerinizden manşetlerde verildi; silivrinin önünde bekleyen insanlarla yapmadığınız kalmadı, biz hatırlıyoruz.. siz de hatırlıyor musunuz? Unutmasaydınız "Kumpasmış" derken yüzünüz kızarmaz mıydı?

"Gel bitsin bu hasret" diyenler, şimdi çağırdıkları nasıl geliyor gördüler mi? Siz de şahit oldunuz mu? Yoksa 15 temmuzdan öncesine ya da 2013de öncesine format atarak mı yaşamaya devam edeceksiniz?

Şimdi yanıbaşınıza koyduğunuz aynaya bakın bakalım yüzünüz kızarıyor mu? Yok kızarmıyorsa beni iyi okuyun.

Eğer o gece istenilen herşeyi alarak palazlanan bu fetöcülerin darbesi başarılı olsaydı, bugün hepiniz mevcut iktidara söverek, kandırıldık diyen ilk kişiler olacaktınız. Mevcut iktidara yönelik "kandırıldık" diyecektiniz, gazetelerde boy boy malum adamın resmini koyup altına yazmadığınız hakaret kalmayacaktı. Çünkü sizin ruhunuz güce/iktidara kiralık.

Ama hafif bir kızarma gördüyseniz bana kulan verin.

Sizlerle alay ediyorlar. Daha ne kadar göz yumacaksınız? Etrafınıza iyice bakın, FETÖ'ye istediklerini verenler, FETÖ'nün katlettiklerinde hiçbir sorumluluk üstlenmiyorlar?  O gece ölenlerin kanı yalnızca FETÖ'ye değil, FETÖ'ye istediklerini verenlere de bulaşmış? Kendi paçalarındaki kanı da sizlere bayram yaşatarak kutluyorlar. Hesap sormak aklınıza geliyor mu? Yalnızca tetikçileri lanetlemek sizi rahatlatıyor mu? Onlara bu imkanları sunanlar evvela sizin vicdanınız da bir yara oluşturmuyor mu?

Eğer devletin her yerine bir terör örgütünün sızmış olabileceğine ikna olduysanız, şimdi esaslı demokrasinizi konuşturun!

Devlete sızmış bir örgüt; Acaba Suruç'taki katliama zemin hazırlamış olabilir mi?  Acaba Ankara katliamını bilerek ve isteyerek engellememiş olabilir mi? Acaba Bu örgütün savcıları; kaç masum kişiye iftira atmış olabilir? Bu örgütün hakimleri, örgütün savcılarının iftira attığı kaç masumu mahkum etmiş olabilir? Hiç düşünüyor musunuz?

Peki onlara adalet sağlamak gibi bir derdiniz var mı? olacak mı? olacaksa ne zaman 15 temmuzdaki kahramanlıklarınıza virgüller koyup onları yazmaya başlayacaksınız?

Bizim taraftan, devletin başındakilerin ifadelerini doğru kabul ettiğimizde; devletin içinde kimin ne yaptığının belli olmadığı bir tabloyu görüyoruz; kısacası denetleme yok. Peki bugüne kadar denetlenmediği için oluşmuş herşey için ne yazacakasınız?

Mesela atanmayan öğretmenler için? mesela hakkı yenmiş memurlar için? mesela ölenler için?

"Kandırıldık" sözü size hakikaten affedilesi bir sebep olarak mı geliyor?

Peki ya mahkemede darbeci askerlerden, hakimlerden, savcılardan, öğretmenlerden vs. birileri çıkıp "kandırıldık" derse; onlara da hak verecek misiniz?

Bakalım kaç yüzünüz varmış görmüş olacağız.

Ben kendi payımı söyleyeyim; Darbeye teşebbüs edenleri, teşebbüs edenleri o makamlara taşıyanları, onları denetlemeyenleri, onlara örtülü destek verenleri asla affetmeyeceğim.

Herkes darbe teşebbüsünün fiilini ve sonrasını konuşa dursun, bakalım sizin tarafınızdan bir tane güzelim demokrat; öncesini soruşturabilecek mi?

Buradan bağırmış olalım "Nerdesin Demokrasi" diye.. bakalım oradan "Buradayım Demokrasi" diye bir ses gelecek mi?

Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler