Çerkes sorunu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çerkes sorunu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sahibinin Sesi: Amir Dışekov!

Bırakın anlatsınlar şu meşhur "Asalet Masallarını" uyuyanlar, biz de burnumuzun dibinde, kokmaktan burnumuzun direğini kıran şu kokuyu anlamaya çalışalım. Pislik burnumuzun dibine kadar yaklaşırken belki kaşen peşinde koşuyorduk, belki düğün kim bilir? Ancak burnumuzun direğini kıran bu kokudan sonra, onu yok sayıp daha ne kadar sürdürebiliriz şu meşhur "asalet masalını" bilmiyorum. Adigey Cumhuriyetinin Resmi gazetesi   Sovyetskaya Adıgeye gazetesinde adını evvelden hiç işitmediğimiz bir yazar olan Dışekov, Çerkes soykırımından yüzyıllar sonra kendi anavatanına dönmüş bir geri dönüşçü için, onu hedef alan, itham eden ve hedef gösteren 2 sayfalık bir yazı kaleme aldı. Yazının Türkçe Tercümesini Cherkessia.Net web sitesinden okuyabilirsiniz. 

Adnan Khuade ismini önüne alıp, anavatanından tam 152 yıl önce, kılıç ve süngü zoruyla sürgün edilenlerin torunlarına küfür etti. Adnan Khuade'yi tanır mısınız bilmiyorum, tanımadığınızı varsayarak çok kısa açıklayayım. Adnan Khuade'de 152 yıl önce kılıç ve süngü zoruyla anavatanından sürgün edilen bir ailenin mensubu olarak Türkiye'de doğdu. Fakat Adnan Khuade yüzbinlerce Çerkes gibi burada yaşlanıp ölmeyi istemedi. Bir çoğu sadece istemezken, Adnan Khuade eyleme geçti ve anavatanına geri dönüş yaptı. Adnan Khuade, sadece kendi değil aynı zamanda yüzbinlercesinin hayalini kurduğu bir şeyi eyleme döken bir politik bir şahıstır. [1] Diğer bir taraftan anavatanına dönmeyi kişisel bir amaç olmaktan öteye taşıyan, bu uğurda örgütlenmek üzere diaspora-anavatan bağlantılı çalışmalar yürüten siyasal bir şahıstır. [2] Özellikle diasporadaki soydaşlarımızın anlayabilmesi açısından söylüyorum ki; Türkiye'dekinden daha baskıcı bir devlette, aldığı riskin ne olduğunu çok iyi bilen, yine de siyasal düşüncesini gizlemeyen tutarlı biridir. [3] Kısacası Adnan Khuade; Amir Dışekov değildir. Amir Dışekov bir kişidir ancak Adnan Khuade bir fikirdir, bir eylemdir, istikrardır. Amir Dışekov en fazla, sahibini kızdırmadan ücretli bir memur olarak yaşayabilir, bunu da ilk defa tanık olduğum isminin üstünde Adigey Cumhuriyetinin resmi gazetesinde ortaya koyduğu tutumla ispatlamıştır. Ancak Adnan Khuade, bir zamanlar kendi anavatanından, topraklarından, köylerinden zorla sürgün edilen ve bugün anavatana geri dönmek isteyenler içinde yüzbinlerce kişiyi temsil etmektedir. Eleştiri hakkına saygı duyan ve hiç kimseyi eleştirilemez görmeyen benim açımdan Amir Dışekov, Adnan Khuade'ye o ithamlarda bulunabilecek birisi değildir, bugünden sonra da hiçbir zaman olamayacaktır.

Diğer bir taraftan Amir Dışekov'un gazetede yayınlanan yazısında Adnan Khuade'nin "Ticari faaliyetlerinden daha çok özel ve siyasi yaşamıyla ilgili dikkatleri üzerinde toplayan kişi" notuna kadar anlattığı bölüm, eğer Türkiye jetleriyle bir Rusya bombardıman uçağını düşürüp, Rusya'nın Türkiye'ye yönelik yaptırımlarıyla başlayan süreçte Çerkesleri etkileyen serüveni olmasaydı, gerçekten inandırıcı olabilirdi. Hemde Rusya'nın mirasçısı olduğunu inkar etmediği, sürdürücülüğüyle övündüğü Çarlık zamanlarında boşalttıkları Çerkessizleştirdikleri Çerkesya'da Çerkeslerin tekrar çoğunluk olmasını istemese bile.  Ancak Amir Dışekov'un unuttuğu şey bizler de henüz bunu göremeyecek kadar kör değiliz ve olup biten herşeyi görüp anlayabiliyoruz. Tesadüfe bakın ki; arkamızda ne ABD, ne İsrail, ne de Avrupa yok. Yapayalnızız da. Avrupa, Türkiye veya diğer ülkeler bizim arkamızda olsaydı, Kbadaa gibi bir yerde yapılan sochi olimpiyatları daha farklı olabilirdi. Bizim yapayalnız halimiz, orada sahibinin sesi olmuş bazı soydaşlarımızın ilginç şeyler yazmasına varacak kadar bir telaş yaratıyorsa, bu halimizin potansiyel gücümüzün çok azı olduğunu da bilmesi gerekecek. 

Adnan Khuade için 80'li yılların başında Türkiye'den T.C. vatandaşı olarak gelmiş diye başlayan kısımlar ise, sanırım düşülebilecek en aciz yer olsa gerek. 1864 yılında Osmanlı topraklarına sürgün edilmiş ve bugün sürgün diasporasının en kuvvetli nüfusunun yaşadığı Türkiye topraklarında bir asır yaşadıktan sonra oraya Japon vatandaşı olarak geleceğimizi mi düşünüyor kendisi bilemiyoruz. Güya falan soy isimden, Khuade soy ismini alması ise sizin için ilginç gelecektir Amir Dışekov, ancak burada sizin anlayamadığınızı düşündüğüm Adnan'ın soyadının Güzey'den Khuade'ye, sahteden-gerçeğe, dayatılmıştan-sahip olunana geçmesi değildi. Burada garip olan Khuade sülalesine mensup Adnan'ın soyadını Güzey'e taşıyan serüvendi. Sizin tüylerinizi diken diken etse de, bu serüvende Rusya için yüzleşmedikçe asla kurtulamayacağı Çerkes Soykırımı utancından başkası değil.

Biz açıkça ve netlikle şunu söyleyebiliriz. Rusya, 1864 yılı olarak ifade edilen o tarihten yüzleşmekten asla korkmamalıdır, bunu da Ruslara düşmanca ve intikam hırsıyla tutuşarak söylemiyoruz; dostça ve adalet arzusuyla diliyoruz. Bu tarihten kaçmak korkaklıktır ve zavallılıktır, bizler Rusların korkak ve zavallı hallerinden memnun değiliz ve en başta, bütün dünya bir yana bu Çerkes Soykırımını önce Rusların sonra da Rusya'nın kabul etmesini istiyoruz. Sizin küçük bir örneği olduğunuz yaftalama ve karalamanın en doğal sonucu olarakta, yaptığı soykırımı kendi erdemiyle kabul etmeyeceği anlaşılmış bir Rusya'ya karşı bu soykırımı dünyaya taşımak, yurdu istila edilmiş, köyleri yakılmış-yıkılmış ve koca bir denizi mezarlığına çevirmiş Çerkes halkının en doğal hakkıdır. Khuade'de öyle yapmaktadır, bizler de öyle yapmaktayız. Bizler, bir tarihten önce adına soykırım denmediği için, soykırım tanımının bütün alametlerini içinde barındıran tarihimizi soykırım olarak saymamalı mıyız? Sadece üç on yıl sonra böyle bir kavram hukuki geçerlilik kazandığı için, bu kavramın gerekçelerini tamamen taşıyan bir tarih yok hükmünde midir size göre? O halde söylemeliyim ki, Çerkes Soykırımı 1864 yılında sona ermemiştir, bugün de hala etkileri sürmektedir ve son Çerkes, kendi öz yurduna dönmek isteyipte dönebileceği güne kadar 1864'ten şuana-şimdiye kadar bu suç işleniyor olacaktır.

Sizin kadar uzun yazmayacağım Amir Dışekov,

Türkiye'de ne zaman demokratikleşme talepleri dile getirilse, devlet bu talepleri dile getirenler için onların arkasında dış mihraklar var politikası yapmaktadır, bizler de sizin o hikayelerinizin daha vahimlerine çoktandır alışkınız. Çerkeslerin yaşadığı trajediyi dünyaya anlatması bir suç değildir ancak Rusyanın bunu inkar etmesi hala o suçun failliğini sürdürdüğünün bir yansımasıdır. 2016 yılında 1864 diye simgeleşen bir soykırımı devam ettirmekte olan bir zihniyet, sizler gibilerin bataklığından nem buluyor. Fakat o batak, dünyanın bütün kardeş halklarıyla birlikte kuruyacak. Ruslar ve Çerkesler, Türkler ve Kürtler, Filistinliler ve İsrailliler o gün, hep birlikte daha özgür ve adil bir hayatı tartışacaklardır.

Tarih sizin yarattığınız batakları, o bataklardan avuçlayarak savurduğunuz çamurları elbette bir köşesine yazacaktır.










Share:

Rusya-Türkiye "Uçak krizi" ve Türkiyeli Çerkesler


Çeçenistan'ın çakma devlet başkanı Ramazan Kadirov; Rusya'ya bağlılık yeminleri etti bile ve bir anda Rusya'nın Çeçenistan'daki işgalci tavrı karşısında konumlanan her görüşten Çeçen ve elbette kardeş halkı biz Çerkesler, Ramazan Kadirov'u topa tutmaya başladık. Nasıl tepki göstereceğimizi bilmediğimiz gibi, bilmediğimiz zaman, bilmediğimiz şeylere nasıl sessiz kalacağımızı da bilmiyoruz galiba. Biliyorsunuz; Rusya bir süredir Suriye'de Esad rejimine karşı silahlanan teröristleri vuruyordu, Türkiye'de bu duruma karşı tepkiliydi ve geçtiğimiz gün, şeytanın aklına gelmeyen şey oldu ve Türk Hava Kuvvetlerine ait iki savaş uçağı, Rus bombardıman uçağını Türkiye-Suriye sınırının üzerinde vurdu. Vurulan uçaktan atlayan pilotlardan biri, paraşütüyle süzülürken yerden "Allah'u ekber" nidaları atan "ÖFKELİ BİR KALABALIK" tarafından vuruldu. Daha sonraları ise, Türkçe bir ses "Atma, atma, esir geliyor" diye bağırdı. Hatay Valisinin koordinasyonunda yapılan insani yardımı görüntülemeye giden basın, sözde Türkmen diye lanse edilen aslen Türkiye Elazığ nüfusuna kayıtlı bir çetebaşının Türkiye'ye teşekkürleri peşinsıra dizerek 2 pilotun öldüğünü söylüyordu.  Konumuz bu değil, ne Rusya orada gerçekten Arap halkının kara kaşına, gözüne orada ne de Türkiye gerçekten Türkmenlere kan bağıyla bir aşk besleyerek onlara her türlü anlamda lojistik sağlamıyor. Ancan bu kirli oyunun, bazı kuralları var.  İşte Türkiye, bu kurallara hakim değil ve haylazlık ediyor. Bu haylaz çocuklukta, biz Çerkeslerin Türkiye diyasporası için felakete gıdım gıdım ilerliyor. Ancak ne yazık ki, şimdi burada bahse konu olan şeyleri bir çeşit teslimiyet gibi yorumlarken gerçekten şövenist görüntü verecek insanlar bize "Rusyacı" diyecek. İşin esası, Rusyacı olmadığımızı onlar da biliyor ya, ancak bunu söylemek için içlerinde dinmek bilmeyen egoları bizim üzerimize basmak için çıldırtacak onları. Oysa biz; Suriye üzerinden dönen bu oyunda ne Türkiye, ne de Rusya taraftarı değiliz, insanlık saflarında düşüncelerimizi defalarca söylediğimiz gibi, pratik olarak bu karşılıkta oluşturduk. Fakat kenardan kenardan, bu durumdan da size bir "Çerkes sorunu çıkarayım mı." Aygün adında bir arkadaşımızın ekran görüntüsünü alarak paylaştığı bir "ne düşünüyorsun" iletisinde, kendine Çerkes diyen ve beni ikna eden bir arkadaş tam olarak şöyle söylemiş:

Savaş çıkarsa ve ciddi silah yardımı yapılırsa Rusya ile Kafkasya'da savaşacak 500 bin kişilik 10 Çerkes ordusu hazır ve nazır. Aslında bu rakam 15 orduya çıkabilir ama komünist, ateist, dinsiz, imansız ve rus kanı taşıyanları (kadirov) çıkardık mı temizinden 5 milyon çıkar. Hafife almayın, Selahaddin Eyyübü'nin ordularıda bizlerdik :) smiley smiley.

Gülmeyin, abartıları çıkarıp olayı "kafkasya"dan "türkiye"ye çektiğimizde sayıları milyonu bulmasa da, hatrı sayılacak derece de böyle insanlar var. Daha bir önceki yazım "Rusya Dışişleri Bakanlığı Hangi Kozu Oynadı?" Türk-İslam sentezi ve etkilerini konulaştırdığım altbaşlığı "2 - Din, Çerkesler ve resmen ideoloji!."  . yorumuza sunmuştum şimdi  bu konuyu bu yönüyle ele alalım. Türkiye Çerkes Kopuntusunun tabanında, Türkiye'nin Rus uçağının düşürülmesi için sevinecek nasıl bir sebebi olabilir? Eğer, içinizde tutuşan bir intikam duygusu sizi körüklüyorsa, şimdi esas konumuza gelelim. Düşürülen bir Rus uçağı, Çerkeslerin vatanına "Turist" olarak gidebilme hürriyetini bile sarstı. Geri dönüş hareketi içinde artık herşey, dünden daha zor. Geridönüş, dönüştürebilme umuduyla içinde barındırdığı bu ayrık otlarını tekrar düşünmelidir.Dönüşemeyen veya dönüşümünde sanrılar geçiren bir grup devşirme, politik hattan uzaklaştırılmalı ve siyasal örgütlenme sancıları gösteren kitlelerin önde gelenleri bu konuda birliktelik sağlamalı ve Çerkezler ile Çerkesler arasında kırmızı bir çizgiyi; dünyanın her bir yerinden gözükebilecek şekilde oluşturabilmelidir.

A - Rusya ve Türkiye arasındaki gerginlik Çerkeslere nasıl yansıyabilir?

Sembolik olarak bir kaç örnek vermek isterim evvela, az önce Jıneps Gazetesi'nin sosyal ağından Dünya Çerkes Birliğinin, Ankara'da yapılması planlanan YK toplantısı iptal edildi. Çerkesya toprağı olan Kabardey Balkar Cumhuriyetinde yaşayan bir dostumuzun Türkiye'den gelen kargosu geri çevrildi. Türkiye ile Çerkesya toprakları arasında seyehat düzenleyen Nuhoğlu Turizm'in de eşya götürmeyi reddettiği ve oraya giden eşyaların gümrükten geçmediği hatta kişilerin de kabul edilmediğini söylemiş. Rusya'daki Türkiyelilere yığınla dert ve baskı oluşturuldu bile. Hatta işadamlarının Çerkesya'nın Sochi topraklarındaki gözetimevlerine toplatıldığı da söyleniyor ve bir dizi iz daha peşinde; henüz bir hafta önce Rusya'nın Suriyeli Çerkesler için sarfettiği "Yurttaşımız değiller" sözü, kulağımızda çınlıyor. Türkiye ile Rusya arasında başlayan bu gerginlik bir kaç dalda Türkiye'ye yansıyacak. En başta, Rusya ile ticaret yapan burjuvaya, devletlerin taraflarınca vardıkları işbirliğine, karşılıklı olarak inşaat sektörüne. Bu durumdaki olay tamamen ekonomik, ancak tüm Çerkesler nedzinde bu yansımanın en mağdur ettiği geniş benzer kitle elbette Çerkesler olacak.  İşte bunu görebilmek için, azıcık bilgi ve vatana karşı aidiyet hissi gerekirken, görememek için gözü köreltecek kadar başkalaşım geçirmiş olmak gerekir.

Çerkesler ile Yurtları arasına, Türkiye'nin uçak krizi de girdi. Birgün Rusya, bugün böylesi krizlerden sonra Türk refleksi gösterip 500 bin kişilik 10 ordu kuran hayal gücüne dayalı devşirilmişliği önümüze koyup; siz artık yurttaş değilsiniz diyecektir. Bizde derler ya "Kraldan kralcılık" diye, konu tam böyle; Türkiye'li bir çok Türk, Rusya ile arasında çıkacak krizden yana değilken ve hatta Türkiye Devlet erkanının en başının "Bilseydik, vurmazdık" demesine rağmen; içlerine enjekte edilmiş Türk zihni, şovenizmin zirvesine çıkıyor.

Demek ki artık, asla geri dönüşmeyecek bir taban kitlesi var ve o kitleyi dil, yurt ve eşitlik isteminin dışında tutacak bir söylemi hayata geçirme vakti gelmiş.


Share:

Rusya Dışişleri Bakanlığı, hangi kozu oynadı?

Hafıza: Çerkes kopuntusunun kısa tarihi ve Modern Rusya

Rusya Dışişleri, kendi sürgün ettiği Çerkes halkının ateşe düşen bir kopuntusuna, gözümüzün içine derin derin bakarak "onlar bizden değil" dedi. Bunu söylemesini içimize sindirip, sindirmediğimiz başka konunun sorusu, fakat tüm şartlarda şu unutulmamalıdır ki, Suriyeli Çerkesler, kendi kaderlerini tayin ederek oraya gitmediler ve orada ne kadar deformasyon yaşamış olurlarsa olsunlar, bunun yegane sebebi Rusya'nın mirasçısı olan Çarlık Rejimidir. Rusya'da Çarlık Rejiminin devamcısı değilse, şunu unutmamalıdır ki, 152 sene evvel miras aldıkları siyasal otoritenin yanlışını sürdürmeyi bırakmalı ve bunu telafi ederek, Çerkes halkının yurduna geri dönüşünün önünü açmalıdır. Ancak görüldüğü üzere, bugün Rusya'da egemen olan siyasal otorite, Çarlığın yalnızca topraklarını değil, politikalarını da miras almış, topraklarına hükmederken, o topraklar üzerindeki politikalarını da sürdürmekte olduğudur. Ancak, sürdürmekte olduğu bu tip çirkin politikaları, bazı gerekçelere sıkıştırdıkları ve o gerekçeleri ne yazık ki kopuntuların sağladığını da göz önüne almamız lazım, bu tespitle yola çıkarak, henüz geçen günlerde "Suriyeli Çerkesler soydaş değil" deme cüretini gösteren dışişleri bakanlığının nasıl, ürettiği politik gerekçeleri, bugün Türkiye Kopuntusundaki Çerkesler üzerinden ele alalım. Sonuç olarak şunu çok iyi okuyabiliyoruz ki, Çerkesler bugün yaşadıkları ülkelerin egemen ideolojisine yedeklenmiş ve o yedekte asli bir unsur olarak dönüşüp hassasiyetlerini kaybetmişlerdir. Suriyeli Çerkesler, suriye toplumuna devşirken, bunla birlikte Türkiyeli Çerkesler de, Türkiye toplumuna devşimiştir, bugün 'Çerkes Kalma' diye de ortaya atılmak istenen, "Siyaset Çerkesciliği" olarak ortaya attığım hareketin temel amacı, bu devşimeye karşı, Rusya'nın "Onlar bizden değil" deme cüretini ortadan kaldıracak siyasal bilinç ve aidiyeti ortaya koymaktır.

Sınıfsal ve Ulusal İdeoloji çemberinde; Çerkesler!

Yıllardır, bize yüklenen "Çerkesleri, ideolojinize alet etmeyin" cümlesine bir karşılık koyalım isterseniz, gerçeklerin, insanlığın, hürriyetin ve vicdanın  bir ideolojisi yoktur, onlar tarihin ortaya koyduğu kavramlar olarak insan sosyolojisinin en net ölçütleridir ve biz bugüne kadar 'Çerkesliğimizi' yalnızca bu ölçüt içerisinde tutmaya gayret ettik, karşıt grupların bunu ideolojik bir takıntıya çevirmesi bu durumun bir ideolojik hamle olmasından ziyade, bu gayretleri gösteren ve büyüten insanların nedense hep ideolojik bir kimliği de olmasıydı, en azından dünya üzerinde, Çerkes toplumu üzerinden de anlaşıldı ki, insan sosyolojisinin hiçbir ideolojiye bulaşmayan insanlık ölçütünün savunucuları nedense hep, sınıf davasında da haklıdan yana tavır alan ideoloji sahibi kişileri olmaktaydı. Kısaca şurası çok net biçimde anlaşılmalı ki, bugün bizim ortaya koyduğumuz ve genel ölçütlerini, insan sosyolojisi çerçevesinde belirlediğimiz politik vizyon, bizim ideolojimizi belirlemezken, buna karşı alerjik tavır gösteren insanların bizim üzerimize yapıştırmaya çalıştıkları etiketin en temel faktörü tamamiyle bir ideolojik bir tavırdı, yani biz hiç Çerkesleri ideolojimize alet etmeye çalışmadık ama, onlar hep ideolojilerinin tutsağı olarak Çerkeslerin geleceğini olumsuz yönde etkiledi. İşte bu, bugün Baas Rejiminden beslenerek Çerkeslik taslayan ve bunu benimseyen, bunun dışında temel insanlık nüvelerini Çerkeslikle çerçeveleyip bir mücadele yürütememenin bir sonucuna dönüştü ve ateş dünyanın en kirli savaşının yaşandığı topraklarda kalan soydaşlarımız için bir anda "onlar bizden değil" politikasına evrildi. Şimdi bu soruya, siz cevap verin; Suriyeli Çerkesler kimden? ve onlara bizden diyenler, onlara nasıl bir gelecek tasarladı?  Rusya Dışişleri elbette masum değil, nihayetinde açıkça söylemek isterim ki; onlar Çerkesleri yurtlarından sürerken, sürüldükleri yerlerdeki geleceğini de zaten buna uygun tasarlamıştı, araştırıldığında görüleceği üzere Çerkeslerin bir daha Adığe Xeku'ya dönmelerini engellemek üzerine, politik bir mühendislik de yapıldı, işte bu mühendisliğin bir ürünü olarak bugün Rusya Dışişleri de, Suriyeli Çerkesler için "Onlar bizden değil" deme cüretini gösterdi ve kendisini Çarlığın devamcısı olarak neredeyse tescilledi bile. Ancak her şeye rağmen, Rusya vatandaşı vicdanlı Ruslar dahil olmak üzere, federasyon topraklarında yaşayan ve bu gerçeği görebilen insanlardan, "Hayır, onlar bizim soydaşımız" deme cüretini, cılız kalsa dahi göstermelerini beklediğimi de ifade etmek isterim. Çünkü, Suriyeli Çerkeslerin bugün Rusya himayesinde bulunan yurtlarından silah ve süngü yoluyla sürüldüklerini, gittikleri yerlerde dahi Çarlık politikalarının kurbanı olmaya devam ettiklerini, yalnızca biz değil; Rusya gibi geniş bir coğrafyanın içerisinde bizden olmayan nice onurlu insan da biliyor. Bize düşense, Rusya'nın bu cürete kaynak bulduğu eksikliklerimizi tespit etmek, bu eksikliklerimizi gidermek üzere ciddi çalışmalarda bulunmak ve bu çalışmalara karşı radikal direngenlik gösteren unsurlarımızı, kendimizden net şekilde ayrı tutmak olacaktır.

"Hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı"

Suriyeli Çerkeslerin, sosyo-politik durumunu tam olarak bilmiyorum, ancak tahmin etmesi zor değil. Bugün Türkiye'ye bakıldığı zaman, Çerkesler nasıl görülüyorsa Suriye'de de Çerkesler hemen hemen öyleydi, öznesi değişik benzerlikler gösteriyorlardı diyebilirim. Dünya üzerindeki Çerkes kopuntusunda, birbirini andıran en büyük iki damar; kesinlikle Suriye kopuntusuyla, Türkiye kopuntusuydu diyebilirim. Ve bugün Suriye'nin içine yakılan ateşin, bir gün Türkiye'nin içine yakılmayacağının hiçbir garantisi yokken, şunu açıkça belirtmek isterim ki; Sevgili Türkiyeli Çerkesler, sizin "bu ülkede tek bir hakkınız vardır, o da köle olma hakkı, hizmetçi olma hakkıdır" Bu sözün mimarı da ben değilim! Siz benden iyi bilirsiniz!!! Tarihte bu denli çirkin ve bu denli doğru bir söz bulamazsınız.. Bu kısaca şunu demektir, gelenekleriniz, bu ülkeye göre kodlanmadıkça, bu ülke sizin yurdunuz olmadıkça, ağzınızdan çerkesce kelime çıkmadıkça, siz geleneğiniz, yurdunuz ve diliniz için mücadele etmedikçe, bunlardan vazgeçerek, bu ülkenin babylon'una verginizle, emeğinizle hizmet etmeye devam ettikçe, bu ülkenin militarist yapılanmalarına katılıp, savaşlarında öldükçe; cici çocuklarsınız, siz dilinizi yaşamak istedikçe, bunun için mücadele yürüttükçe; hainler olursunuz, siz geleneğinizi korudukça makul şüpheliler olursunuz, nicesi gibi maktüllere dönüşürsünüz, sizin bu ülkedeki hakkınızı, eski bakan Mahmut Esat söyleyeli çok zaman oldu, ancak siz onu anlamayalı da bir o kadar çok zaman oldu. Siz, bu vatana hizmet ettiniz, onun savaşında öldünüz, ona emek verdiniz, kazandırdınız ama o sizin dilinizi, geleneğinizi çürüttü.. varın adınızı siz koyun, başucunuza Mahmut Esat'ın bu sözünü asarak... Ve Baas Rejiminin ulusal hareketinden sonra, o hareketin çerçevelediği yurttaşlar rolünde Suriye devletine hizmet eden, onun için ölen, öldüren Çerkeslerden ne farkımız var diye de, küçük bir soru iliştirin kendinize. Bende size şöyle anlatayım; hiçbir farkınız yok.. Çünkü, Devlet-i Aliye sınırları içerisinde yerleştirildiğimiz hiçbir yer bizim değil ve hiçbir yerde bizim tarihimiz yok, biz başkalarının köklü tarihi üzerine ortaya sürdüğü piyonlardan ötesi olamayız, bugün iktidarın bize kab kab koyduğu yemeğin faturasına bakmayı hiç akıl edemedik, ama ben size bunun faturasını açıklayayım mı? Şöyle bir Çerkes çevrenize baka-durun da, o faturanın kab kab yemekler karşılığından sizden alıp götürdüğü şeyleri inceleyin. 


Türkiye'li bir Çerkes olmak bireysel bir tavır, ancak Türkiyeli Çerkesleri oluşturmak Çerkesler açısından hastalıklı ve hatalı ideolojik bir tavırdır.

Hiçbirimiz kalkıp, kendini tamamen bu ülkenin bir ferdi olarak kabul eden bir Çerkesi aforoz edecek halimiz yok, ancak yine hiç kimseninde bu halkı, tarihinden koparacak bir lüksü yok. Üstelik dahası, Çerkes halkının Adığe Xeku'da filizlenmiş kültürünü, başka yerde taşıyacak bir projesi, bir fikri, politikası, siyaseti de yok. Kaldı ki bunlar olsa bile, bu gücü yok. Olmayan tüm bu şeyleri bir kenara bırakıp, hayal etmekte mi parayla kafasıyla bir göz atalım desek dahi, geçen 1,5 asırın önümüze koyduğu en net veriye de görmeyecek kadar kör olabilir miyiz? Arkadaşlar, yurdumuzdan sürgünde geçen 1,5 asır bırakın Çerkeslerin kadim kültürü için bir adım hayal etmeyi, en büyük değerlerini bile gözle görülecek, kulakla duyulacak ve hatta elle tutulacak şekilde eksiltmedi mi? Bunu da mı göremiyoruz? Geçen 1,5 asırda; Çanakkale'de dahil olmak üzere, her savaşında şehidinden-gazisine, haininden-paşasına, cumhur reisinden, genelkurmayına kadar girdiğimizle övündüğümüz, üstelik keza; bazı kritik kurumların neredeyse tamamen Çerkesler tarafından kurulduğunu öne sürecek kadar içselleştirdiğimiz bu Türkiyeli ÇerkeZler kavramı içerisinde, Çerkesliğin hangi emaresine +1 katkı görüldü? Ben size söylüyeyim; işte bu kavramın politik egemenler tarafından da şerbetlenerek halkımıza sunulmasıyla bugün, dili yok olma riskiyle karşı karşıya, kültürel emarelerinden giderek uzaklaşan ve kendini etnik olarak bile net ifade edemeyen bir nesil, bu ülkedeki Çerkes yığınının en büyük yüzdesi haline gelmeye başladı, işte bundan ötürü ki; bugün aynı sınıfsal ideolojileri paylaşmayan ve hatta karşıt sınıf propagandacılarının bir noktada aynı yere endişeyle bakmasına vesile oluyor. Bu vesile, sınıf devrimcileri için ne kadar olumsuz olsa da, karşıt tarafta yığılan hatanın çoğunluk yüzdeye ulaşması, bu olumsuzluk dahi tartışılmayacak bir noktaya gıdım gıdım gelmiş bulunuyor. Konumuz sınıf ideolojileri değil, o halde sınıf devrimine gönül vermiş arkadaşların omuza binen, ulusal davanın karşıt konumunda cephelenen ve kendini ideolojik olarak nitelemeyen esas ideolojistlerimizi konuşalım..! Çünkü, bugün Suriyeli Çerkeslerin başına, Rusya tarafından örülen çorabın bir ucu da tam anlamıyla buraya dayanıyor!


1 - Aidiyet Şizofrenisi etkisinde, rüzgarın estiği yöne göre hassasiyet gösteren, KAB ÇERKEZİSM'i

Suriye Çerkesler de, tıpkı Türkiye'li Çerkesler gibiydi ve bugün onların başına gelen kötü sonucu, kendimizin başına gelmiş gibi kurgulayabiliriz. Siz bilir misiniz bilemem, ancak size bilen birilerini bulmanızda yardımcı olacak ipucunu verebilirim. Doğu Akdeniz Bölgesinde yaşayan neredeyse her Çerkesin, Suriye'den Lübnan'a.. İsrail'den Amerika'ya bir kan bağı uzanır, kimileri için bu öyle pek iştah açıcı bir kan bağı olmasa da, o bölgelerde mutlaka; o kan bağının izini sürebilen birilerini bulabilirsiniz, dolayısıyla o bölgedeki Çerkes Dernekleri veya Çerkes topluluklarından konuyla ilgili bilgi edinme şansınız yüksek... Suriye ile İsrail arasında patlak veren Golan Tepeleri savaşı sırasında, Suriye Cephelerinde savaşmış cesur Çerkeslerin farkedilmesi, bir sonuç olarak; New Jersey'i biz Çerkesler için kopuntunun bir parçası haline getirdi. Kısacası anlatmak istediğim şeye gelecek olursak, giderek içi boşalan ve gittileri yerin rengini almaya başlayan bir ruh haline büründüler. Bugün Türkiye'de; sözü edilen milyonlarca Çerkeste, Türkiye'nin rengini aldı. Genel toplum refleksini kazandı, kendi kültürel vicdanını ve öz aklını, rafa kaldırdı. Çocuklar da, rafa kalkmış bu öz akıldan payını alamazken, genel toplum refleksine hızlıca adapte oldular. Bu sürece ise, bu topraklarda ulusallaşma diyoruz. Türkiye'deki Çerkeslerin, Çerkesliklerini ilgilendiren bir gelecek vizyonları olmadığı gibi, bunu tetikleyebilecekleri politik bir tabanı da olmadı ve tüm bunların nedeni ise, tarihsiz olduğu topraklardaki sinmişlikten ötürüdür. Gerisi; Çerkesler kendilerini misafir adlettiler ve kendilerini misafir edenlere hıyanet etmezler gibi içi boş söylemler ise, bugün kendi vatanlarından ve öz varlıklarından uzaklaşan yapıları göz önüne alındığında elbette geçersiz söylemler. Jıneps Gazetesine Mart ayında yazdığım "Aidiyet Şizofrenisi, Çerkeslerin üzerindeki karabulutun ta kendisidir" yazımda ise konuyu bağlayan genel bir anlatım sağlamıştım. Hatırlayacak olursak, yazımda tam olarak şöyle demiştim:

  Hiç kendi bakışımız olmadı hayata. Hayata hep başkalarının pencereleriyle baktık. Türkiye'de Türk, Suriye'de Arap, ABD'de Amerikan pencereleri.. Halbuki bizim bugün özlem duyduğumuz şey; kendi penceremiz.. kendi etkileşimimiz, kendi duygumuz, özlemimiz... Bugün yine öyle, önümüzdeki pencere kimin diye sormuyoruz.. halbuki bu pencerenin baktığı şey, gösterdiği yer hayırlı değil. Çerkesya silik, Türkiye net. Orası ata, burası ana vatan bu pencere de; halbuki gerçekte atavatan söyleminin bir karşılığı yok. Bugün Xeku'ya atavatan diyen zihniyet yarın Çerkesceye atadil diyecek. Bugün Türkiye'ye anavatanım diyen zihniyet, Türkçe'yi de anadili görecek ve bize atalarımızdan sadece sözler miras kalacak. Atasözleri.. Bugün Çerkesya'yı yüreğinde hissetmeyenlerin sayısı az değil, tehlikeli bir çoğunluktur ve tüm bunun sebebi bugün Türkiye'deki Çerkeslerin kendilerini yurtlarına değilde, Türkiye'ye ait hissetmelerinin sonucudur"


Çerkes kopuntusunun, gittiği yere ait olma hızı ve bunu genel yaşamının bir çok yerine taşıması, bugün Çerkesleri yurtlarından süren Rusya için bulunmaz bir hint kumaşı değilde nedir? 1,5 asır önce işgal ettikleri Çerkesya'dan sürdükleri nesillerin çocukları, bugün süngü zoruyla sürüldükleri yurtları ile ilgili hiçbir hisse sahip değil, Rusya için hava hoş zira onlar zaten atalarımızı sürdükleri gün, geri dönmememizi dilemişlerdi tanrıdan, bunu planlamışlardı. Buna karşı önlem alacaklardı, fakat hiçbir önlem almaya dahi gerek duymadılar, nasıl olsa bugün Çerkes kopuntusunun nüfusu, kayda değer biçimde bir Xeku refleksi taşımıyor, taşımadığı gibi; taşıyanları da taşlamaktan geri adım durmuyor. Devletlerin duyguları yoktur, devlet bir coğrafya değildir.. Devlet, bir coğrafya üzerindeki siyasi hakimiyetin son halidir ve bugün Çerkesya coğrafyasının Çerkeslere, dünyaya yayıldıkları her ülkeden daha çok ihtiyacı vardır. Ancak Çerkesler, inat ve azimle gittikleri ülkenin siyasi hakimiyetinin görkemli şovenizmlerine tutunmuş ve yurdunu unutarak, aidiyetini reddederek, bunu deklare ederek, başka milliyetlerin refahı için cepheleşerek; kendi yurdunda siyasal egemenlik kurmuş bir kuvvete; bakın, onlar halinden memnun, onlar buranın yurttaşı değiller deme hakkını, kozunu vermiştir.


2 - Din, Çerkesler ve resmen ideoloji!.

Bireyin dini inancı konusunda, olumlu ya da olumsuz yorum yapamam. Ancak halihazırda hayatımın en önemli faktörlerinden; ailemden, arkadaşlarımdan ve dostlarımdan yola çıkarak bu konunun benim ile dini inancı olan veya olmayan insanlar üzerindeki etkisini anlatabilirim sanıyorum. Benim ailemde çok dindar ve dini gereği, görevlerini yerine getirmekten de ötesi, dinin çerçevesinde yaşam sürdüren insanlar olduğu ve benim onlar ile aramda hiçbir çatışmanın olmadığı bir gerçek. Aynı zamanda arkadaşlarım ve dostlarım arasında da dini inancı kuvvetli insanlar hayli fazla. Benim onlarla hiçbir derdim yok, hatta bugün politik Çerkesler için politik altyapı girişiminde bulunduğumuzun hareketin çekirdeği içerisinde de dindar insanlar var ve benim onlarla hiçbir problemim yok, problemim olmadığı gibi konular üzerinden birbirimizin eleştirisini yapmıyoruz. Hepimiz, aklı başı yerinde ve karşısındaki insanın vicdani yönelimine saygı duymayı bilen insanlarız. Bu halde; Dinin, bir inanç biçimi olarak Çerkesler üzerinde şerh koyabileceğimiz bir noktası olmadığını da söylemek isterim. Fakat madalyonun öbür yüzü denen bir şey var. Din, örnek vermek gerekirse "Türk-İslam" Sentezi gibi, inanç sınırlarının dışarısına çıkıp benim yaşam biçimime müdahale etmeye başladığı an, o noktada benim en doğal hakkım olarak bir itirazım doğar.  Ayrıca, başkalaşımın bir başka yöntemi olarak, bu tip bir din anlayışının bireyin inancından çıkıp toplum merkezine doğru ilerlemesi de, kültürel yozlaşmanın da ta kendisidir.  Dinin, İslamiyet üzerinden siyasallaşarak Çerkes kaderini etkileyecek biçimindeki ilk nüfuzunu daha önce "Türkiye, Kafkas Makronu ve Siyaset" üzerine yazımın bir bölümünde şöyle tanımlıyordum:

Bu makronun temel birlikte olduğu nokta; İslamiyettir. Bu makronun Türkiye’den önce bir tarihi olsa da, bugün türkiye’nin mirasçısı olduğu Devleti Aliyye politikalarıyla Kafkaslar bölgesindeki etkinliğiyle de bir tarihi olup, o bölgelerde “şeyh”ler “hacı”lar ile sona vardırılan bir özgürlük savaşının tüm komutanları tarafından neredeyse islamiyet hususunda, halife hazretlerine karşı bağlılık akdi olduğu anlaşılmalıdır

Bu yazıdaki, makron belirli bir süredir tartışmada olan "Mikro Milliyetçilik" Tezine bir karşılık olarak ortaya konulmuştu. Bir makron oluşturabilmek için, özellikle Kuzey Kafkasya geniş coğrafyasındaki farklı etnik unsurları bir amaç dahilinde bir arada tutma politikasının çatısı olarak ortaya koyduğu ortak değerde derlenmeye çalışılmıştı. Fakat bu makronu oluşturan gücün tüm istemi yitti, hatta bugün ortada o güce dair emareler; dar çevrelerde sadece hayal olarak kalmaktan ötesini tarif etmemektedir. Gelin hatırlayalım! Devlet-i Aliyye sultanları ve İslam da hilafeti soyuna bağlamış bir egemen sınıfın politikası olarak ortaya atılan bu şanlı "Kafkas" makronunun giriş, gelişme ve çöküşüne rağmen inatla sürdürülmek istenmesinin özet tarihine... İslamiyeti egemenliği altında tutan ve bir imparatorluğa hükmeden bir zümre, egemenlik sınırlarını muhafaza edebilmek için gittiği her yere, altınla ve silahla din taşıyordu. Fakat ödenen her bir altının da, sallanan her bir kılıcında ağır bir faturası oluyordu, işte bu fatura Çerkesya'da "Bzeyiko"yu oluşturup, halkımızın kendi öz aklına yeni bir kader biçmeye çalışmanın ilk krizi olarak bir vakadan ibarettir. İşte bu vakalar, tarihte hiçbir zaman değiştiremeyeceğimiz bir noktada bugün ancak bize yarın için tecrübe olarak öncülük edecek şeyler değil mi? Devlet-i Aliyye mekteplerinden yetişen, cephelere sürülen Çerkeslerin, siyasal islamın etkisiyle bağlandıkları bir coğrafyada döktükleri kanı kutsiyesi olarak kabul ettikleri bu bağın sonu, kanıyla suladıkları ve kiminle neden bilip bilmeden savaştıkları bu topraklara, Türk-İslam sentezinin, İslam bölümünden girip Türk yoluna çıkaracağı bir hatalı kök oluşturmuştur. Ancak, bu yalnızca Türkiye'de değil Çerkeslerin yaşadığı eski imparatorluk topraklarının her bir yerinde gerçekleşmiş, Din kisvesi altında, Arap milliyetçiliğine, arap aidiyetine, Türk milliyetçiliği ve türk aidiyetine doğan bir sonuca ulaşmıştır. İşte, eski imparatorluk topraklarına hükmeden sultanların halifelik bağıyla ilgisi kalmayan kısımlarında yaşayan Çerkeslerin, halifelik bağıyla oluşan siyasal islamın etkisinde kalarak yaşayanlara kıyasla kültürel aidiyetini koruyabilmesi, bir de bu pencereden okunmalıdır. Din bireysel olarak, vicdan olsa da; siyasallaştığında yeryüzündeki en katı ideolojilere dönüşmeye ve etkisindeki grupları da bu ideolojinin etkisine alarak dönüştürmeye yarayan en büyük ideoloji olmaktadır.

" Devamı Gelecek " 

Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler