Çerkeslere Sorduk isimli anket Genel Özet Raporu - A



GENEL ÖZET RAPORU - A (GÖR-A)


Geçtiğimiz günlerde yayınladığım ve 900 deneğin katıldığı anketin genel özet raporu aşağıdaki gibidir. Anket verilerini istediğini belirterek e-posta adresini giren ve daha sonra e-posta adresini teyit eden kişilere veriler gönderilmiştir.


“Çerkeslere sorduk” isminde yapılan anketimize 14-65+ yaş aralığında  900 denek katıldı.
Katılım gösteren deneklerimizin hepsinin özet tablosu aşağıdaki gibidir.




KADIN
ERKEK


%38
%62
YAŞ ARALIKLARI



14-18
18-25
25-40
40-65




ANADİL SEVİYESİ



BİLMİYOR
KONUŞUYOR
BİLİYOR
İYİ BİLİYOR
%53
%25
%13
%9




İLK 3 DOĞUM İL



KAYSERİ
İSTANBUL
TOKAT
DİĞER İLLER
%16
%10
%7
%67




DOĞUM YERİ



İL
İLÇE
ÇERKES KÖYÜ
KÖY-BELDE
%45
%19
%27
%9






DOĞDUĞU YERDE YAŞIYOR
BAŞKA YERDE YAŞIYOR


%56
%44






EVLİ
BEKAR


%42
%58


Evli olduğunu ifade eden deneklerimizin genel verileri:


EŞİM ÇERKES
EŞİM ÇERKES DEĞİL
%52
%48
ÇOCUĞUM VAR
ÇOCUĞUM YOK
%34
%66
ÇOCUĞUM ANADİL BİLİYOR
ÇOCUĞUM ANADİL BİLMİYOR
%10
%90








KADIN GÖR-A K (1)


Aşağıdaki tabloda deneklerimizin %38ini Toplamın %’si olarak yaşlarına göre kendi gruplarında 14-18, 18-25, 25-40 ve 40-65+ yaş gruplarına bölünerek bölündükleri yaş gruplarındaki medeni hallerini ve  ana dil seviyeleri belirlenerek sizlere sunulmuştur.


YAŞ GRUBU
14-18
18-25
25-40
40-65+
TOPLAMIN %’Si
%8
%42
%35
%15
EVLİ
%0
%15
%45
%80
BEKAR
%100
%85
%55
%20





ANA DİL BİLMİYOR
%74
%82
%83
%60
ANA DİL KONUŞUYOR
%17
%8
%10
%22
ANA DİL BİLİYOR
%5
%2
%3
%14
ANA DİL İYİ BİLİYOR
%4
%8
%4
%4
(Not: Medeni hali evli olan en küçük kadın yaşı: 21 olarak belirlenmiştir.)
Evli grubun %63’ü eşinin Çerkes olduğunu belirtiyor. Bu grubun %80i çocuk sahibi ancak çocukların yalnızca %14’ü Ana dilini biliyor. Eşi Çerkes olmayan %27’lik kesimin %64ü çocuk sahibi ancak çocukların hiçbirisi Ana dil bilmiyor.


KADIN GÖR-A K (1) : İLK 3 EN ÇOK DOĞUM YERİ:


KAYSERİ
İSTANBUL
K.MARAŞ
DİĞERLERİ
%14
%12
%6
%68


Anketimize katılan Kadın deneklerin tamamı Türkiye’nin sadece 26 ilinde doğdu.


DOĞDUĞU YERDE YAŞIYOR MU
EVET
HAYIR
%43
%57


DOĞDUĞU YERDE YAŞAMAYANLARIN 3 EN ÇOK YAŞADIKLARI 3 YER:
İSTANBUL
ANKARA
KAYSERİ
DİĞERLERİ
%42
%17
%13
%28


Anketimize katılan Kadın deneklerin tamamı Türkiye’nin sadece 33 ilinde yaşıyor
ERKEK GÖR-A K (1)


Aşağıdaki tabloda deneklerimizin %38ini Toplamın %’si olarak yaşlarına göre kendi gruplarında 14-18, 18-25, 25-40 ve 40-65+ yaş gruplarına bölünerek bölündükleri yaş gruplarındaki medeni hallerini ve  ana dil seviyeleri belirlenerek sizlere sunulmuştur.


YAŞ GRUBU
14-18
18-25
25-40
40-65+
TOPLAMIN %’Si
%7
%28
%34
%31
EVLİ
%0
%3
%49
%87
BEKAR
%100
%97
%51
%13





ANA DİL BİLMİYOR
%78
%80
%74
%51
ANA DİL KONUŞUYOR
%14
%9
%15
%19
ANA DİL BİLİYOR
%4
%3
%6
%16
ANA DİL İYİ BİLİYOR
%4
%8
%5
%14
(Not: Medeni hali evli olan en küçük erkek yaşı: 18 olarak belirlenmiştir.)
Evli grubun %65i eşinin Çerkes olduğunu belirtiyor. Bu grubun %78i çocuk sahibi ancak çocukların yalnızca %14 Ana dilini biliyor. Eşi Çerkes olmayan %35lik kesimin %78 çocuk sahibi ve çocukların %2si Ana dili (Çerkesce) biliyor.


ERKEK GÖR-A K (1) : İLK 3 EN ÇOK DOĞUM YERİ:


Kayseri
İstanbul
Tokat
Diğerleri
%16
%9
%7
%68


Anketimize katılan Erkek deneklerin tamamı Türkiye’nin sadece 46 ilinde doğdu.


DOĞDUĞU YERDE YAŞIYOR MU
EVET
HAYIR
%44
%56


DOĞDUĞU YERDE YAŞAMAYANLARIN 3 EN ÇOK YAŞADIKLARI 3 YER:
İstanbul
Ankara
İzmir
Diğerleri
%16
%8
%3
%73

Anketimize katılan  Erkek deneklerin tamamı Türkiye’nin sadece 53 ilinde yaşıyor
Share:

Her şeyin Hayır'lısı



2015 Seçimlerinden sonra milliyetçi koalisyon kolları sıvamış siyasette bir dikta mühendisliği ile ülkeyi tek-tipleştirmeye başlamıştı.

15 Temmuz askeri darbe girişimi bu dikta mühendisliğinin mimarları için tanrının bir lütfu gibi oldu, işte bu yüzden bazı sosyal demokrat, sosyalist, ulusalcı, atatürkçü bazı kesimler bu darbe girişiminin iktidarın kurguladığı bir tiyatro olduğu konusunda ısrarcı oldular ve bugün dahi onlar için tam anlamıyla böyle düşünülüyor.

Böyle düşünmekte haksız olmadıkları bence kesin, fakat ben Darbe Girişimini iktidar tasarladı ve uyguladı diyecek kadar bilgi ve belgeye sahip olmadığım için, ikinci yoldan bir fikir üreterek; iktidarın bu darbe girişimini tasarlamadığını varsayarak, kontrolünü eline geçirdikten sonra dikta mühendisliğinin mimarları tarafından istenilen amaç için uygun bir araca dönüştürüldüğünü düşündüm ve ilgili yazılarımda bu fikir yüzeyinde kalmaya gayret ettim.

Şimdi arkama yaslanıp; 15 Temmuz darbe girişimini iktidarın tasarladığını düşünenlerin bu kanıya nasıl vardıklarını düşündüğümde de veya bu darbe girişiminin kontrol altına alınarak bir amaç için araçsallaştırıldığını neden düşündüğümü de tekrar düşündüğümde; haklı sebepler buluyorum. Sonra kendimi bana düşmanlaşan iktidar tabanındaki insanların yerine koyuyorum, tekrar düşünüyorum ve yine haklı sebepler buluyorum. Sonra kendimi iki tarafında dışına çıkarıp tekrar düşünüyorum ve yine haklı sebepler buluyorum.

Önemli olan bizim haklı ya da haksız olmamız değil, ikisi de mümkün çünkü. Önemli olan gerçeğin ne olduğu? Bu ülkede gerçekler ne yazık ki ezelden beri sır gibi korunuyor, ama bir gün mutlaka ortaya çıkıyor.

Düşünüyorum...

Şişli'de katili ayağına getirilen ve kolluk nezaretinde resmen katlettirilen Hrant Dink, Hrant Dink cinayeti sonrası emniyette başlatılan tasfiye süreci geliyor aklıma. Bu tasfiyelerden sonra önemli noktalar da göreve başlayan emniyet yetkilileri, sonradan kumpas denecek bir takım operasyonlardan sonra TSK yapısını bozarak orada da bir tasfiye oluşturmuş ve TSK'daki önemli noktalara da birileri gelmişti.

Hiç bilmeyen ve araştırmayanlar için özet geçmek gerekirse, 15 Temmuz Darbe Girişimini başlatan kadroların işte bu süreçte görevlerine geldiği biliniyor.

Hrant Dink siyasi bir cinayete kurban edilirken, Hrant Dink cinayeti sonrası Emniyet dizayn edilirken, dizayn edilmiş emniyet ordunun (tabiri caizse) içini boşaltırken, içi boşalmış ordu dizayn edilirken, dizayn edilmiş ordu darbe tasarlarken iktidar hiç değişmemişti.

Bütün bunlarla ilgili sorulmuş binlerce soru var, verilmiş hiçbir cevap yok. Herşey olurken iktidar olanın yetkilileri, son anda "kandırıldık" demekle yetinmeyi seçiyor.

İlgili tarihlerde de, öncesinde de; Fetullahçı Terör Örgütü konusunda herkesi uyaran her kesimden insanlar oldu. Bu kişiler 15 Temmuzdan önce baskılanırken, cezaevlerine atılırken, televizyonlar da, meydanlarda yuhalatılırken.. 15 Temmuzdan sonra sanki hiç varolmamışlar gibi davranıldı.

Hepimiz adaletin bir gün tecelli edeceğine inanan insanlarız, kimimiz adaletin bu dünya da tecelli edeceğine inanarak herşeye rağmen mücadele verirken, kimimiz adaletin bu dünya da olmasa bile öteki dünya da tecelli edeceğine inanarak mücadele veriyor; görüş birliğimiz tam gibi! Adalet mutlaka tecelli edecek.

İşte o gün; "kandırıldık" demenin binlerce ve hatta milyonlarca insanın hayatını kötü yönde etkilemenin bedeli olmadığını haklılar da haksızlar da, kandırılanlar da kandırılmayanlar da mutlaka öğrenecektir.

Velhasıl onlarca kandırılmasıyla onlarca insanın ölümüne sebep olan, binlerce insanın hayatını radikal biçimde etkileyen, milyonlarca insanın yaşamını kötü yönde etkileyenler bugün de iktidardalar. Bunca yıllık iktidarları boyunca hiçbir hata yapmamışlar gibi, bedel ödemekten korkmaktan yapmayacakları şey kalmamış vaziyette herşeyi alt-üst ediyorlar.

Ruh hastası bir imamın fetvalarına kanarak ülkeyi kaosa sürükleyenler, utanmadan-sıkılmadan ülkenin selameti için "yeni anayasa" yapıyorlar.


Bu sefer ellerinin altında, iktidarın koltuk değneği olmayı politika sanan bir parti de var. Hiç şaşmıyorum! Çünkü bunlar; ruh hastası imamın din bilgisi ile afyonladığı zihniyette kardeşler, FETÖ'nün sahte dininin din kardeşleri hepsi. Biri tökezlese, diğeri onu tutar bunların. Çünkü birinin düşüşü, diğerinin kaderinin aynasıdır.

Dün iktidar; Feto bizi kandırdı dediyse ... yarın da bu koltuk değnekleri iktidar bizi kandırdı diyecekler.. Al birini-vur ötekine misali.

Şimdiler de Türkiye'nin en eski siyasi partisi ve bugün meclisteki ana muhalefet partisi yeni anayasaya "hayır" demenin başını çekmeye çalışıyor, Ne büyük kazanım ama!

"Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz" diyerek toplumsal muhalefetin içi boşaltılırken karşı durmak bir yana iktidara destek olan anlayışın mimarı da onlar değiller miydi?

Unutmayacağız, unutamayız da..

Biz Yeni Kapı'da ruhunu iktidara vererek şov yapmaya çalışanlara o gün söyledik; gittiğiniz yol hayırlı değil, Türkiye'yi bir uçuruma sürüklüyorsunuz diye..

Herşey olmasa da, çok şey berrak.. Artık kimin ne olduğunu ve ne yaptığını daha iyi görebiliyoruz. İktidar da görebildiğimizi görüyor. Bu yüzden gözümüzün gördüğünü konuşabilen kim varsa hepsini toplumdan izole etmeye çalışıyor.

Herkesin gözünün önünde yapıyor, hiç kimse ses çıkarmıyor.

Bu yolun sonu iyi değil, dilerim ki herşeyin #hayır'lısı olur.. aksi takdir de bu ülke sadece bizim için değil, ülkenin %50si için cehenneme döneceğe benziyor.




Share:

2016 Biterken Çerkesler: Yüzyılda iyi olan şeyleri yitirdik, kötü olan şeyleri koruduk.



2016 yılı dünya tarihinde derin izler bırakarak geride kalıyor, son günün ilk saatlerinde bu izleri düşünüyorum ve gelecek on yılları ve hatta asırları, bu yılı nasıl değerlendirecekleri konusunda öngörülerde bulunmaya çalışıyorum. 2016 yılı dünya üzerinde bir çok toplumu doğrudan fiziksel ve psikolojik olarak etkiledi ve yine bir çok toplumun sosyal ve ekonomik düzenini etkiledi. Egemen veya görece egemen toplumların bu etki üzerinden çeşitli politikalar ürettiklerini gördük, kimileri insanlık krizi olarak adlandırabileceğimiz bu şiddet sarmalını kendileri açısından fırsat bildiler, acı çeken, her yönüyle ağır şiddet gören toplumları kendi çıkarları doğrultusunda araçsallaştırmayı denediler ancak  egemenlerin çıkarları çakıştıkça bu şiddet sarmalı derinleşti. 2016 yılını bütün dünya için hiç özlenmeyecek bir yıla çeviren faktör de bu şiddetin derinliğidir. Bu derinliğin de tek sebebi bir insanlık krizini kendi çıkarları doğrultusunda fırsata çevirmekten başka amacı olmayan politikalar üretmektir.

Egemenleri bir kenara bıraktığımız da, görece egemen toplumların da bu krizde "kendi haklı gerekçeleriyle" bir politika ürettiklerini gördük ancak yavaş yavaş tüm politikalarının egemenlerin politikalarına doğru kaymasına da şahit olduk. Senenin son günlerinde sahada hakimiyet kuran tüm grupların iki egemen politikadan biriyle iç içe girmeye başladıkları artık herkes tarafından hissedilen bir gerçekten ötesi değil. Bu saatten sonra 2017 yılının iki egemen politika arasındaki rekabete dönüşeceği de neredeyse kesinleşti. Çizgisini bu iki politika arasında biriyle paralelleştirerek sahada kalan grupların bu saatten sonra kendi politikalarını bağımsızlaştırabilmesi imkansız, artık paraleli oldukları büyük politika da küçücük bir pay sahibi olmaktan başka kaderleri kalmadı.


Öte yandan 2016 yılının bıraktığı bütün izlerden, her görüşüyle sırtında taşıyan fakat ısrarla bunu yok sayan bir toplum olarak Çerkesler, "hiçbir şey yapmaya" son sürat devam ettiler. Yıllardır bir çok kişinin de tabiriyle kendini dünya da "fanus içinde" sanarak yaşamak Çerkeslerin yeni çağdaki vebası. Sürekli ve yoğun biçimde karşısındaki diğer Çerkese yönelik agresif ve eleştirel yaklaşımlarına bakıldığında insan Çerkeslerin bu gezegende yaşamadığını sanabilir, ancak bilmeyenler için söylemeliyim ki Çerkesler bu gezegende yaşamaktadırlar ve hatta 2016 yılını dünya için karanlığa, kana, teröre ve gözyaşına çeviren insanlık krizinin merkezindeki toplumlardan birisidir de.

Müslüman Çerkesin-Sosyalist Çerkese, Sosyalist Çerkesin-Müslüman Çerkese, arada derede ikisi de olup birinde daha fazla yoğunlaşanların da, diğer tarafta yoğunlaşan Çerkeslere yönelik bitmek tükenmek bilmeyen "dalaşı" sürerken, terör saldırıları sonucunda hayatını kaybedenler içerisinde Çerkeslerin de olduğunu anlayamamaları, kurumların arama motorlarında "terörü lanetleme mesajı" olarak aramaları sonucu ulaştıkları kalıp mesajları yayınlama kolaycılığı, bölgedeki ve dünyadaki tırmanan şiddetin Çerkeslere yönelik her alanda oluşturduğu baskıyı değerlendirme yoksunlukları Çerkeslerin hala "rüyalarında" yaşadıklarının en net sonucu. Yaşananlara sadece mezhepsel, dinsel veya siyasal tepki verme eğilimleri, bu tepkilerin hiçbirisinin Çerkes toplumuna yönelik anlamlı bir değer taşıyamıyor olmaları Çerkeslerin varlık öncelikleriyle ilgili ipuçlarıyla dolu. Kimisi sahilde kumdan kale yapar gibi ciddiyetsiz, altyapısız, araştırmasız kampanyalar yürüterek kendi egosal açlığını gidermeyi denerken, kimisi artık aracına dönüştüğü görüşün politikalarından başka söyleyecek hiçbir şey bulamaz halde. Birbirini-birbirinin karşısına koyarken eline su dökülmez derece de ayrışacak nokta bulma ustaları, birbirinin yanına gelmesi gereken noktalarda bırakın başarısız girişimi-denemeyi, aklına bile getiremiyor.

Türkiye'yi diasporasal olarak siyasi farklılıkların derinliğinden ötürü yaklaşılmaz eğrilik olarak değerlendirmeyi denesek, anavatanda Türkiye ile hiçbir ilgisi olmayan ve tamamen saf olarak Çerkesleri ilgilendiren meselelerde dahi bir araya gelmedikleri gerçeğini gözlemliyoruz. Adnan Khuade olayı ve diğer Çerkes aktivistlere yönelik baskılar da bunun örnekleri. Anavatanda yaşayan insanların da bu girdap içinde sürüklendiklerini görüyoruz.

2016 yılı Çerkesler için 1916 yılından farklı mıydı emin değilim, ancak 1916 da bizimle olan bir çok şey artık bizimle değildi.  Geçen yüzyıl da iyi olan çok şeyimizi kaybettik ancak kötü olan bu durumumuzu ne yazık ki koruduk. Umarım 2017 yılında bu kötü huyumuzu kaybeder, iyi bir huyumuzu korumayı becerebiliriz.  Çerkes gibi düşünebiliriz. Çerkes gibi yaşayabiliriz.

Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler