Mükemmeli arayan sefil yaşamların itirazında ki samimiyet eksikliği

Evet acı ve zor, ancak yaşadığımız bu şey bir gerçek ve bu gerçekle iyice yüzleşemediğimizi düşünüyorum. Yaşadığımız sisteme bakıp, en iyi ihtimalle bile; adaleti ve özgürlüğü göremiyoruz. Bir yeri değil, iki yeri değil, üç yeri değil evet, her yeri bozuk bu düzenin. Bu yaşamın değil, ölümün düzeni ve bu düzen burjuvazinin hayatını refaha erdirebilmek için, ölümüne yetiştirilen milyarlarca çocuğun yarın eli silahlı katillere dönüştürülmekte olduğu bir gerçek ve bu gerçek yadsınamaz, saklanamaz. Gözümüzün önünden, burnumuzun dibinden daha da gerçek bir ölüm, gerçek bir yıkım, gerçek bir işkence bu. İçinde olduğumuz, etimizi koparan, hayatımızı çalan, hayallerimizi öldüren, bizi esirleştirmiş bir gerçek. Gerçeği hissedin, içindeyiz ve boka batmış durumdayız. Burnumuza kadar falan değil hem de, boyumuzu misliyle aşmış bir boka batmış durumdayız. Gerçeği hissedin, gerçeğe en başta kendi içinde, dahili, çarkı olduğumuz yerleri hissederek uyanın. Açın o kitap okuyarak yorulmuş gözlerinizi. Benim halimi görün, halime sövün, halimize küfür edin, isyan edin hakkınızdır elbette, ama benden önce kendi halinizi görün, sosyal şovenizme dönüşmüş sloganvari radikalliğiniz, aynı boka batmış olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Aynı boka batmış vaziyetteyiz, aynı kitapları okumuşuz, aynı çığlığı atıyoruz, aynı insanlar tarafından anlaşılmıyor, aynı işkenceciler tarafından cehennemi yaşıyoruz ve bugün birbirimizi tatmin etmekten başka vazifemiz yokmuş hissi vermeye başlayan yoldaşlarım! kitaptaşlarım! hayaldaşlarım! İçinde biriktiğimiz sefaleti reddetmek için, onu tanımak gerekiyor ve aynı sefil yaşamı paylaşıyoruz da, o halde aynı sefil yaşamımızda, kitaplarda yazılmış kusursuz devrimin taşımamakla suçladığımız yerlere; özeleştiri iliştirerek eleştiri koymalıyız. Samimi olmak zorundayız. Samimiyet en başta; birbirimize karşı özsorumluluğumuz olmak zorunda, birbirimize bile samimi değil miyiz? Kaldı ki; bugün anarşizme biçtiğimiz ünvanlarımızla bir çeşit toplumüstü devrim hiyerarşisinde hayali rütbeleri; söylemlerle süslüyoruz. Kendinize gelin! Biz; kendimize, karşımızdakine ve yaşama samimi olmadıktan sonra, ne okuduğumuz kitapların, ne de hayalini bağırdığımız yarınların kendimizi tatmin etmekten ötesi olmayacak. Bugün; Kobane'de faşizmin tetikçilerine aylardır direnenleri ve faşizmin en kanlı tetikçisi olmuş olanları, oradaki yaşama tehdit olmaktan söküp atanları kitap okuyarak acımasızca eleştirmenin bir sorumluluğu olmalıdır. Kitapta; ordular, devletler, yönetimler reddedilir olsa bile, kadınları kölesi edinip pazarlarda satan, çocukları, hayvanları, yaşlıları boğazlayan, gerici şiddeti en üst dozda savunup, yaşama ve her türlü özgürlüğe ölümcül tehdit mahiyeti taşıyan ve gittikçe büyüyen, gittiği her yerde; kandan başka iz bırakmayan, küçücük çocuklardan ölüm makineleri yaratan bir zihniyetin örgütlü hali karşısında henüz bizlerin olgunlaştıramadığı bir direnişi esas alarak eleştiri pozisyonuna geçmek; orada düzenli ordu kurup, o örgütlü faşizme karşı savaşmaktan daha eleştirilesi bir durumdur. Bir çoğunuz; Kobane'deki, Rojawa'daki direnişi bu yönleriyle en radikal biçimde eleştirirken, yaşadığınız hayat maalesef eleştirdiğiniz yanınızı hiç yansıtamamaktadır. Kabul etmediğiniz sistemin şartlarında tutunmaya çalışırken kendinizi teselli ettiğiniz bu düzende, bu düzene her ne kadar eleştiri koysanız dahi kazandırmakta olduğunuz, bazen unuttuğunuz ama hepinizin çok iyi bildiği bir gerçekten ibaret değildir. Bu düzende, ordulaşmak sadece ve sadece elinize silah alıp, militarize olmakla mı tarif edilir sanıyoruz bilmiyorum ama varlığımız, ufacıkta olsa bu sistemi ayakta tutmaktaysa (-ki öyle) bizler de bu kolpa düzenin içinde (istemediğimiz bir şekilde) askerlik yapar vaziyetteyiz. Hepimizin bahaneleri var, hiçbirimiz bu bahanelerin dışında değiliz ve eğer eleştirilerimiz; kendi bahanelerimizi aşamıyorsa, samimiyetimiz de bir eksiklik olduğunu anlamak zorundayız. Bizler bu düzenden tamamen izole bir yaşam sürmediğimiz gibi, aynı zamanda bu düzenin şartlarına bağlı bir yaşamın gerekliliklerini de yerine getirmekteyken, Kobane'de; eli kanlı faşistlerin en temel değerlerimizi bile ayaklar altına alarak oradaki canlıların yaşamlarına tehdit olmalarına karşı direnenlerin düzenini bu kadar rahat eleştirebiliyor olmamız içler acısı durumdadır. Halbuki; orada kadını köleleştirenlere karşı, özgürleştirenler.. ölüme karşı yaşam, faşizme karşı direniş savaşmış ve kazanmıştır ve tüm bu şartlarda orada ki sonuç bugün insanlığın zaferidir. Bunu manipüle etmenin, hele ki bunu Anarşizmle yapmanın ne kavgamıza ne de özgürlüğe hiçbir kazanımı ve katkısı olmayacaktır. 

Share:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler