1 Mayıs'ın anısına; "evimizin görünmez işçileri: KADINLAR"


1 Mayıs, benim ve benim gibi düşünen hiç kimse için hiçbir zaman bayram olmadı, o; yenmiş hakkına itiraz eden, emeği uğrunda mücadele yürüten işçilerin onurlu tarihinin belki de bilinen bir başlangıcıydı. Fekku Ragabe diye bağıran El-Muhtare'li Kölelerin 863 yılında denediklerini Çerkesler, El-Muhtare'li Zenclerden tam 933 yıl sonra (1796) da deniyorlardı. Bzıyiko Irmağı kıyılarında ölen 400 Abzah-Şapsığ köylüsünün kanı ve Çipako Ahmed'in vaadettiği eşitlik hiç unutulmadı..  Dünya işçileri ise Zenc'lerden tam 1003 yıl sonra, Çerkeslerden ise 70 yıl sonra (1866) Haymarket'te bağırıyorlardı. "Kölelere Özgürlük" diyorlardı. Çünkü Haymarket olayları yaşanmadan önce, işçiler modern çağın ilk köleleriydi ve ne yazık ki son olmayacaklardı. El-Muhtare ve Bzıyiko zamanın ilkel kapitalizmine direnemedi ve tarihten bile  silindi fakat Haymarket ne tarihten silindi ne de silinmesine izin verilecek. Bugün, köle şartları iyileşmiş modern çağın yaşayan kölelerine; her fırsatta köleliklerini hafifleten bu onurlu tarihi hatırlacağız.  Eşitlik için mücadele yürüten sınıf tarihimizin üzerinde, hiçbir şeyden habersiz bayram kutlamanıza asla izin vermeyeceğiz. Bizim bayramımız, dünya üzerinde emeğiyle sefil kalan son işçinin de hakkını alacağı o "son savaştan" sonradır. İşte 1 Mayıs, tam da o gün; tarihine yakışır biçimde "kutlamaya" dönüşecektir. Bugün ise, o bayramdan çok uzağız.. Emeğiyle sefil olurken, hakkını istemeye ürken ve hakkını isteyenden "burjuvaziden" bile daha fazla nefret eden işçilerin çoğunlukta olduğu şu zamanlar da - gününün çoğunu patronunu zenginleştirmek için, ailesinden, dostlarından, hayatından vererek kullanıp, işçi düşmanlığı yapan işçilerin çoğunlukta olduğu şu zamanlarda, ölen yüzlerce-binlerce işçinin hemen unutulduğu, yeni ölümcül şartların hemen yaratıldığı şu zamanlarda; Bayramın uzağında, isyanın beşiğindeyiz ve bu beşikten, hep görmezden gelinen "EVİMİZİN GÖRÜNMEZ İŞÇİLERİNİ" hatırlatıyor, onları selamlıyor ve mücadeleye çağırıyoruz.

1 MAYISIN ANISINA; "EVİMİZİN GÖRÜNMEYEN İŞÇİLERİ" KADINLAR...

Tarla sürmek, duvar örmek, makine yapmak, elektrik ve su tesisatı kurmak zor işlerdir ancak! hiçbir iş, bu işlerden dönen, parasıyla evinin otoritesine dönüşmüş, bazen polisten daha saldırgan, bazen patrondan daha küfürbaz birinin her türlü açlığını gidermek kadar zor değildir. Hiçbir iş, kötü zamanlarda iyi insan yetiştirmek kadar zor değildir. Hiçbir iş, karşılık beklemeden çalışmaktan zor değildir ve bugün tüm bu zor ötesi işler, erkek egemen dünyası tarafından kadının omuzlarına yığılmıştır ve hepimizin evinde; sağlık güvencesi olmadan, ücretsiz ve sürekli çalışan kadın işçiler bulunmaktadır. Bu işçiler kimi zaman anne, kimi zaman kardeş, kimi zaman da eştir. İlkel zamanlarda efendilerin, kölelere reva gördüğü bu yaşam.. bugün erkeklerin kadına reva gördükleri yaşama çok benzer. Hiçbir karşılık verilmeksizin, tüm işgücü, tüm zamanı, tüm hayatı, tüm hayatı boyunca ve her an, sürekli, hiç durmaksızın "evimizin içinde" gözümüzün önünde çalışırlar.

ve 1 mayıs, en çok da.. işte bu şartlara karşı çıkan işçilerin isyanıdır ve mücadelesidir ve kadınlar, bu çağın 1 mayısı için, isyanın beşiği olmalılardır.

Share:

Çerkes Soykırımı "Ermeni Soykırımının" örtüsü haline çevirilemez.


Bundan 100 yıl önce gerçekleşen Ermeni Soykırımı, başta Ermenistan olmak üzere tüm dünyada anıldı. Bu anmalardan Ermenistan'da olanına Rusya Federasyonu Başkanı Vlademir Putin'de katılarak 'Ermeni Soykırımını' andı. Bunlar işin politik yönleri, diyelim ki Putin; Ermenistan'da sempati kazanmak için böyle yapıyor. İtirazım falan yok, ancak Putin bunu her ne kadar politik bir misilleme olarak yapsa bile, önemini yitiremez. İnsanlığın büyük trajedileri bir şekilde açığa çıkarmak ve bir daha olmasını önlemek üzere teşhir etmek gibi bir vazifesi olmalıdır ve bu vazife, öncelikle acıların bilinmesi ve bilincin yayılmasıyla oluşacaktır. Bu anlamda, Putin'in Ermeni Soykırımını kabul etmesi, her ne kadar kendi tarihindeki soykırımı kabul etmemesiyle bir paradoksa dönüşse bile önemlidir. Bu önem, 1915de Ermeni halkına yaşatılan büyük acıları dünyaya ulaştırmak, tartışılır hale getirmekte isteyerek ya da istemeyerek köprü olmasıyla başlıyor.

Bizler de Çerkes soykırımının lanetlenmesi, tanınması ve bilinmesi için mücadele yürütüyoruz. Peki bugün Türkiye, Çerkes Soykırımını kabul ettseydi-lanetleseydi.. Ermenistan'da veya Ermeni Diasporasında "Sen önce kendi tarihine bak" diye bir tepki doğursa ne hissederiz? Çerkes Soykırımının tanınmasına Ermeni Soykırımı, Ermeni Soykırımının tanınmasına Çerkes Soykırımı engel mi? Katillerin yaşattığı acıları ölçüştürmenin ne anlamı var? Aynı acıları farklı zalimlerin ellerinden yaşadık diye, birbirimizin acılarının açıklığa kavuşmasını engellemeye gerek yok. Bizlerin Çerkes Soykırımının tanınması, bilinmesi ve dünyanın bunun faillerini lanetlemesi için en az Ermeniler kadar mücadele vermemiz gerekirken, bugün Ermenilerin verdikleri mücadeleyle başarılarını, kendi soykırımımızla perdelemeye çalışıyoruz. Rusya'nın Ermeni soykırımını kabul etmesi (ediyor), Türkiye'nin Çerkes soykırımını kabul etmesi (etmiyor) Rusya ile Türkiye arasında politik bir mesele olsa da, Ermeniler ile Çerkesler arasında bir düşmanlığın sebebi değildir. Ermeni soykırımı açığa çıktıkça Çerkesler, Çerkes soykırımı açığa çıktıkça Ermeniler sevinmelidir. Çünkü dünya üzerinde birbirini, tarihini en iyi anlayacak iki halkız. Aynı acıları çekmiş, aynı sürgünlüğe mahkum edilmişiz. Acılarımız bu kadar ortakken, sevinçlerimiz neden bu kadar ayrı?

Ermeni soykırımı lanetlemeden, Putin'e "sen önce kendine bak" diyen Çerkesler de, olsa olsa Türkiye'nin bugünler için yedeklediği Çerkesler olmalılar. Size ne kardeşim Putin'in Ermeni soykırımını lanetlemesinden, sizde Tayyip'e Çerkes soykırımını lanetlettirsenize.. hepiniz onun kulu gibi olduğunuz halde, onun sizi bu kadar hiçe sayması hiç zorunuza gitmiyor da, Rusya'nın Ermeni Soykırımı lanetlemesi mi zorunuza gidiyor?

Size tavsiyem, sakın ha acımızı, başka acıların üstünde örtü olarak kullanmaya çalışmayın, ters tepersiniz.

Share:

Jıneps/Nisan: Çerkesler için Haziran

Türkiye Cumhuriyeti, nice seçimler atlattı, nice vekiller seçti, nice hükümetler oluşturdu ancak daha önce olan hiçbir seçim, seçilen partilerden hiçbiri, kurulacak hükümet hiç bu kadar önemli olmamıştı. Haziranda Türkiye'de bir seçimden fazlası yaşanacağı kesin. Biz Çerkesler de, giderek yaklaşan Haziran seçimlerinin etkisi altına giriyoruz doğal olarak, işte bundandır ki; istişare toplantıları, bağımsız milletvekili adaylarının ilk defa Çerkes halkını temsil etme isteğiyle propaganda yapmaya başlaması, platformlarda Çerkes halkının acil ihtiyaçlarının tartışılmaları, ihtiyaçlarına yönelik talepler oluşturulması ve bunların Çerkes Siyasi dünyasında yarattığı etkiler görülebilir düzeye geldi. 150 yıllık sürgünlüğün, 90 yıllık cumhuriyet döneminda daha önce kullanılmayan, unutulan, yapılmayan seçim tartışmalarıydı bunlar. Bu anlamda haziran seçimleri daha şimdiden Çerkes toplumu için verimli olmaya başladı diyebilirim. Pek tabi tarihine göre yeni sayılabilecek bu durum, Çerkes halkının içinde bazı küçük çatlaklar doğurabilir, hatta yarattığı çatlaklar üzerine endişelenmekte olan bazılarının endişelerini görmezden gelemeyiz, fakat şartlar bugün bu kadar olgunlaşmışken ve bu olgunluk halkımız yararına kullanılmaya bugün bu kadar yakınken onu yok sayarak, halkımızın siyasi tarihinden 5 yıl daha silemeyiz. Haziran seçimleri, Çerkeslerin siyasi beyanatıdır, varlığı ve varlığının ilk tarihi olacaktır ve halkımız yararına talepleriyle sokağa çıkmış gençliğin sesini taşıyacaktır. Haziran seçimleri; Çerkeslerin, Kürtlerle, Ermenilerle, Lazlarla, Araplarla, Pomaklarla ve diğer tüm halk ve inançlarla kardeşliğinin ilk adımı olacaktır. Haziran'a Çerkesleri taşıyan aktörler; halklarının iradesiyle ezilmiş her halkın, ezilmiş her sınıfın yanında olacak ve halkını, hakkettiği yerde; adaletin ve eşitliğin bağırıldığı saflarda bağıracaktır. Artık Çerkeslerin de siyasi griliği ve siyaseten tek bildikleri “oy verme” işlevi etkisizleşmekte, Çerkeslerin de bir gökkuşağı ve siyasete dahil olma, oy isteme zamanı geldi, Haziran seçimlerine, 3 kulvarda katılacak olan Çerkesler, Çerkeslerden ve diğer halklardan, kendi haklarını da isteyerek oy isteyecekler. Aynı zamanda giderek otoriterleşen iktidara karşı, sanal muhalefeti aşarak sokak muhalefeti ve siyasi muhalefete başlayacaklar. Yıllarca, Çerkesler bu dünyanın içinde ve gelişen herşeyden etkileniyor diyorduk, oysa yıllarca siyaset yapmak nasıl olduysa bölücülük, ihanetçilik vs. olarak algılandı. Böyle algılanması sağlandı. Bizler siyaset yapmadıkça, sorunlarımız hiç kimsenin dikkatini çekmedi, hiç kimse bizim adımıza bizim içinde olabilecek talepleri seslendirmedi. Oysa artık, toplumsal olarak bütün ihtiyaçlarımızı değerlendirebileceğimiz, ihtiyaçlarımız etrafında talepler oluşturabileceğimiz ve taleplerimizi seslendirebileceğimiz yeni bir yol görüyoruz. Bu yeni yolda; Türkiye'nin tüm halklarıyla tanışıyor, ortak dertlerimize ortak çözümler arıyor, ortak çözümleri oluşturan talepler etrafında güçlü bir örgütlenme yaratarak toplumlarımız için daha yaşanabilir bir Türkiye adına talepler geliştiriyoruz. Buna karşı alerji duyan zihniyetten bugünde örnekler çıkıyor, ancak her ne kadar bizi siyasetten uzak tutmak isteyen kişiler olsa da, bu durum, bu günleri oluşturan gençlerin yüksek şuur ve bilinçleri sayesinde istisnaya indirgenmiş biçimde. Sistemin tek dil, tek millet dayatmalarını hayat amacı edinmiş insanlar, (ki içlerinde Çerkesler de var) yükselen siyasi hareketliliğimiz karşısında susmaya mahkum oluyorlar. Çerkesler asimile olmuyor diye yalan atanlar, dilimizi istediğimiz gibi konuşuyoruz diye yalan atanlar; dünün devlet destekli asilzadeleri, bugünün halkların gençliği tarafından rezil edilmiş onursuz kişileridir ve halkımız tarafından da artık bu durum anlaşılabilir düzeye gelmiştir. Oy kullanacak çoğu Çerkes, artık öncelik olarak halkına nasıl fayda sağlayacağını düşünüyor. Kürtlerle niye düşman olmadığımız tartışılıyor ve asıl bölücülüğün ne olduğu hakkında konuşuluyor. Bir halkı dilinden, kültüründen uzaklaştırmak bölücülük değilse, o halkın kendi dili ve kültürü için siyasileşmesi hiç bölücülük olabilir mi? Bu halkların gençleri artık gerçeği hissediyor. Kürtler, Ermeniler, Araplar, Çerkesler, Lazlar, Türkler.. bu halkların gençleri el ele daha demokratik, daha insancıl, daha çoğunlukçu bir yarının umudunun garantisidir ve Haziran seçimleri Türkiye halkının bu gençlerin kavgalarını onaylamaktır. Benim de dahil olduğum HDK'lı Çerkesler, yani biz; haziran seçimlerinden önce örgütlemeye başladığımız dostluğu ve kardeşliği, seçimlerden sonra taçlandıracağız ve herkes bu kardeşliğin hiçbir halk için kötü sonuçları olmadığını en net o zaman görecek. En net o zaman anlaşılacak ki; Kardeşlik hiçbir halka kendisinden bedel ödettirmeyecek, aksine her halka ait olduğunu verecek. Sizler de; her kime oy verirseniz verin, size ve sizin için önemli olan ailenize, toplumunuza ne verip – ne alacağını iyi hesap edin. Bir milada, gün saymaktayız.

Bu yazı, Jıneps Gazetesi'nin Nisan sayısında yayınlanmıştır
Share:

Rica: Tartışmak değil, Tartışmamak sorundur!

Son zamanlarda Çerkes toplumu içerisinde çok fazla tartışmalara tanık oluyoruz. Kimi zaman sevinsekte, kimi zaman üzülsekte şurası bir gerçek ki bu tartışmalar kaçınılmaz ve gereklidir. Hiç kimsenin, mazereti ne olursa olsun bu tartışma ortamını sabote etmeye ve insanları susturmaya hakkı yoktur. İnsanlar tartışmalarda, zaman-zaman hararetini yükseltip birbirini kırsa da, üzse de; asırlık yanlışlıkları alışkanlık edinmiş toplumun buna ihtiyacı olduğunu da bilmek ve bilinçle tartışmaları sönümlendirmekten ziyade, üslubu dengelemek üzerine çalışılmalıdır. İnsanların birbirlerine küfür etmeleri, hakaret etmeleri; onların tartıştığını değil, tartışamadığını gösterir. Yani küfürler ve hakaretleri tartışmalara yormak yanlıştır ve her türlü açıklamada bu ayrım gözetilmeli ve tartışmaları hedef alan politikalardan ziyade, üsluba dikkat çeken bir dil kullanılmalıdır. Hatta insanları tartışmaya özendirmek, tartışmalara yönlendirmek gerekir. İnsanlar, karşıt fikirler karşısında kendi düşüncelerini özgürce ve baskı altında hissetmeden ifade edebilirse, kısacası kendisi gibi düşünemeyen insanlarla tartışabilirse, işte o zaman küfürler ve hakaretlerle baş edilir.

Kanaat önderleri ve sözü geçen kişilerin açıklamalarıyla tartışmaları ve ayrışmaları eleştirmesi, insanların kendilerini ciddi bir baskı altında hissetmelerine sebep oluyor ve hiçbir sebep, insanları baskı altında tutmayı haklı kılamaz. İnsanlar özgür olmalıdır. Yaşarken, konuşurken, seçerken, tartışırken özgür olmalıdır. Bu özgürlük ortamı, karşıt fikirlerin birbiriyle temas etmesini kolaylaştırır ve tartışılan konuya farklı bir perspektifle yeni bir boyut kazandırabilir. Bizler, kazanılacak bu perspektiflere ihtiyacımız olmadığını nasıl iddia edebiliriz. Bu konuda, tartışmaları eleştiren kişilerin açıklamalarında, tartışmalara ve karşıtlığa değilde, diyalogtaki üsluba yönelik eleştirilerde bulunmasını rica ederim.

Tartışmak değil aksine, Tartışamamak/Tartışmamak sorundur.
Share:

Çerkes halkına yönelik 'resmi provakasyon' gerçekleşebilir.


Haziran seçimlerinin, iktidar ve onun kurumsallaşmış çeperleri için ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok, ancak aynı zamanda haziran seçimleri; hem iktidara karşı tüm muhalefetlere, hem kadınlara, hem halklara, işçilere, doğaya yönelikte çok önemli. Son birkaç yıldır, Türkiye'de tüm doğal provakatörlere rağmen engellenemeyen ötekileştirilenlerin kavuşma hareketi, bu seçimlerde sonuç alabilecek güce erişti ve bu güç açıkçası devlet iktidarını, onun partilerini, onun düşüncesini, onun sermayesini ürkütüyor. Bu gücü durdurabilmek, ötekileştirilenlerin siyasi hareketinin bir sonuç almasını engellemek için yapmayacakları şey yok. Aslında bunun belirtileri de yaşanmaya başladı. Resmi provakasyon, bu ülkenin en büyük sorununu, can alıcı boyutlara taşınma riskine rağmen hayata geçirmeye başladı. Bugün, haber kaynaklarında dolaşan bir bakanın, Ağrı valisi ile konuşmaları ciddi iddialar ve bunun üzerinde durulmalı. Nihayetinde hepimiz, bir zamanlar kendi askerlerini dahi siyasi planlarına kurban götüren iktidarları biliyoruz ve bugün tekrar etmeyeceğinin garantisi yok. Türkiye, aynı Türkiye ve devletin iktidarına geçmiş partinin bakanları da, vekilleri de eski Türkiye'nin siyasi tarihinde bulunmuş kişilerdendir. Ancak "Eşit yurttaşlık" "Eşit hayat" "kardeşlik" ve "barış" eski Türkiye'de izi rastlanan şeyler değil. Bunlar, yeni yaşamın savunucuları tarafından siyasi tarihimize nakış nakış işleniyor. Kürtler, Çerkeslerin acılarını paylaşıyor ve siyasi güçlerini kullanarak bu acı için çözüm arıyor. Çerkesler de Kürtlerin mücadelesini paylaşıyor ve siyasi hareketlerine "güç" olarak katılıyor. Tüm savaş çığırtkanlığına rağmen toplumlar birbirleri arasında barışırken, iktidar bu barış hareketinin gelecekte kendini nasıl riske ettiğini görüyor. Son aylarda (özellikle Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra) Çerkes toplumunun içinde bir "vatan, millet, sakarya" sloganvari yaklaşımıyla bu dayanışma başlangıcı sabote edilmeye çalışılmış, siyasi örgütlerimiz bunun için "provakatörler" analizleri paylaşmıştı. Bu provakatif denemelerin bir sonuç yaratmadığı, halkların dayanışma hareketinin her geçen gün daha da ileriye gittiği görülüyordu. Özellikle Haziran seçimleri için partilerin Milletvekili adaylarını kesinleştirmesiyle, iktidarın sözcülüğüne soyunmuş zihniyetler, söyledikleriyle-olanların aynı olmaması sonucunda sinmiş, dayanışma hareketinin içinde olanların da söyledikleriyle-olanların aynı olması sonucunda Çerkes halkı tarafından daha da güçlenmişti. Şimdi ise bu gelişmelerden sonra, resmi zihniyetin barış sürecine darbe vurma girişimlerinin sonuçlarını yeterli bulmadığı ve sosyal medyaya sızan telefon konuşmaları iddialarıyla bu girişimin de başarısız olacağını ön görerek, resmi provakatörlerin provakatif eylemlerinden payımıza düşecek kısıma hazırlanmalıyız. Ciddi bir provakasyon bekliyorum. Çerkeslerin siyasi hareketini durdurmaya yönelik bir provakasyon olması muhtemeldir ve bizler de en kötü ihtimale karşı önlemlerimizi alırken, mücadelemizden bir milim dahi sapmadan çıktığımız yola devam etmeliyiz!

"Çerkeslik, İnsanlıktır" diyen atalarımıza layık, onların bize gösterdiği"insanlığın neferleri" olmalıyız! Savaşa karşı barışı, düşmanlığa karşı dostluğu savunarak, ezildiğimiz yere sinmiş korkak insanlar olmaktansa, ezene karşı mücadelesini yükselten onurlu insanlar olmak, tarihimize ve kimliğimze daha çok yakışacaktır!


Share:

Çerkeslerin "Asalet Masalı"

Öyle süreçler yaşadık ki, kitap olmaya değer şeylerdi ve yaşadığımız hiçbir şeyin yok olmasına izin vermeyeceğimizin de bilinmesi lazım. Biz yıllar önce ak ile karanın - iyi ile kötünün o sınır ayrımını yaptık ve birilerinin temsil edilmesini değil, bir anlayışın temsil edilmesi kanaatine vardık. Dünya üzerinde hiçbir halkı topyekün kötü ve düşman ilan etmezken, kendi toplumumuzun içinde yerleşmiş bazı zihniyetlere açıkça karşı geldik ve bununla mücadele yürüttük. Derlemeci değiliz ve ne tüm Çerkes halkını, ne de dar alanda bir diasporal bölgeyi topyekün derleyerek her anlayıştan tüm Çerkesleri bir amaca yöneltecekte değiliz. Biz tüm Çerkesleri kesinlikle temsil etmiyoruz ve edemeyiz. İradelerini birleştirip, biz her anlayıştan Çerkes sizleri temsilcimiz ilan ediyoruz deseler de bunu kabul etmeyiz. Çünkü buna hem gücümüz yok hemde her Çerkesi temsil edebilecek kadar midesiz olamayız da. Bizim temsil ettiğimiz şey bir anlayışa Çerkeslikle entegre bir şekilde yansıyan bakış açısından ötesi değil. Yani, bize siz kim oluyorsunuz diye hesap soran o tatlısu Çerkeslerinin yüreği rahatlasın, biz kesinlikle Çerkeslerin, onların sinmiş oldukları tarafını temsil etmiyoruz, böyle bir iddiamız yoktur ve böyle bir amacımız da asla olmayacaktır. Çok değil, daha iki gün önce e-posta kutuma gelen bir iletide kendilerinin Çerkes Partisi kurduklarını iddia eden bir kişi, bizim birlikte yürüdüğümüz siyasi yapıyı asılsız iftiralar ile suçlayan bir dille bana gittiğimiz yolun doğrı olmadığını söyledi. Sebebi ise, artık bize gına getiren, yaka silkilten şu "Asalet" olayı. Bende şu kadarını yazayım, kendi halkını asil görüpte, başka halklara hakaret eden, etmeye getiren ne kadar Çerkes varsa, aşağılığın ta kendisidir. Çerkes halkı, geçmişiyle ve mücadelesiyle tarihindeki tüm asalet ile dursa bile, bu asaletten nemalmamış aşağılık ruhlu Çerkeslerin varlığı da inkar edilemez durumdadır. Kendini asil zanneden köle ruhluların en büyük kompleksi, aşağılık kompleksidir ve bunu gizlemek içinde halkımızın onurlu tarihi onlar için bulunmaz hint kumaşıdır! Bazıları bu kumaşa sıkıca tutunmuşlar ve her yerde kullanıyorlar ama, tarih onların aşağılık varlığını es geçmeyecektir, bunu da bilsinler! Yaşadığı ülke neresi olursa olsun, gerek Türkiye, gerek Rusya, gerek Lübnan, gerek ABD, gerek İsrail, gerek Suriye hiç fark etmez, işte diaspora, yaşadığı yerdeki zulüme göz yumuyor, zalime omuz veriyorsa.. ağzından mazlumun değil, zalimin sesi çıkıyorsa.. yanında ezilenleri değil, ezenleri buluyorsa bilsin ki, gittiği yolun sonu karanlıktır. Hiç kimse Çerkeslerin kara kaşına, kara gözüne sevdalı değil.. Hiç kimse aptal değil ve hiç kimse özel değil. Eğer bugün, yanıbaşımız da birisi farklı olduğu için zulüm görüyor da, bu zulüm bizi teğet geçiyorsa şapkayı önümüze alıp "neyimizi verdik" ya da "neyimizi alıyorlar" diye düşünmemiz gerekir. Bu gerekirken, bununla övünüp, rolüne devam ederek "asalet" masalı okuyanlar da, e-posta kutularımız da bize ya hesap sorur olmuş ya küfür eder olmuş ya da tehdit eder olmuşlar. 

En başta dedim, şimdi de hatırlatayım. Mazlumun acısına göz yumup, gününü kurtarmanın derdine düşmüş ÇERKESLER dinleyin, biz sizin temsilciniz değiliz! Bizim yaptığımız iyi-kötü herşeyden muafsınız. Tüm Çerkesleri temsil ettiğimiz koca bir yalan, sizi temsil etmiyoruz! Biz hiç kimsenin askeri olmayan, kendi yurdunda dahi egemen milliyetçiliği savunmayan, Çerkesya'da bile eşitlik, özgürlük ve adalet isteyen bir anlayışı temsil ediyoruz!

Sizin için her anlayıştan Çerkesin bir araya gelmesi gerekiyor olabilir, ancak bizim böyle bir düşüncemiz yok. Bizim için ak aktır kara da karadır ve bu ikisiyle bir gri yaratmayacağız! Onurluyla onursuzu, namusluyla namussuzu, vicdanlıyla vicdansızı yan yana getirmeyeceğiz! Çerkesleri böleceğiz! 

İnsanların ASALETİ, tesadüfen doğdukları kimliğin tarihiyle elde ettiğini düşünmüyoruz. Aksine yaşarken verdiği mücadeleyle ördüğünü biliyoruz! Yani dememiz o ki; Asalet doğuştan elde edilen değil sonradan mücadeleyle kazanılan bir şeydir ve kimin ne mücadelesi verdiği bugün apaçık ortadayken, ASALET masalını okuyanların neredeyse hiçbiri, hiçbir şey yapmıyorlar.

Yani hep "Asalet Masalı" okuyorlar.
Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler