Çerkes Dövüşü

Çerkeslerde ulusal bir birlik duygusu gelişmediğinden mi yada öyle bir duygu bastırılsın diye sürekli maniple edildiğimizden mi bilmiyorum ilginç bir örgüt holiganlığı var. Ne zaman bir tartışma çıksa; insanlar kendilerini yakın hissettikleri örgütün holiganına dönüşüp karşılarında gördüklerini ezmek için akla-vicdana sığmayacak şekilde saldırgan oluyorlar. Ortak idealleri olan örgütlerin bile birbirine karşı tutumu bu şekilde.





Geçenlerde sosyal medyada ‘Çerkeslerin Sorunları’ başlığıyla bir yazı yayınladım, yazdığım yazıda sayın Halbad Muharrem ‘Bizim Düşmanımız Kim?’ diye sordu bana. Bende ‘bizim en büyük düşmanımız yine biziz’ dedim.





Bize bizden beter düşman mı var?





Çerkeslerin en büyük düşmanları yine Çerkesler. Bu da yetmiyormuş gibi halkın içinde yan yana gelip dernekleşenler var mesela; onların da en büyük düşmanı başka dernekçiler. Bazı dernekler yan yana gelip Federasyon kurmuşlar, onların da en büyük düşmanları diğer federasyonlar. 10-15 kişi bir grup oluşturmuş mesela ‘demokrasi’ temalı.. onların da en büyük düşmanları diğer demokrasi temalı gruplar. Çerkes sorunuyla ilgili çözüm örgütlemek isteyenler var, karşılarındaki en büyük düşmanları yine Çerkes sorunuyla ilgili çözüm üretmek isteyenler.





Hal böyleyken bir gündeme dair iki kelam ettiğinizde, sizden bir taraf seçmeniz bekleniyor. Bağımsız olmak ise herkesin düşmanı olmak demek. Bir taraf olunca da sizden hep karşı tarafa saldırmanız bekleniyor, durup ‘arkadaş bir dakika ne oluyor’ diye sorunca kıyamet kopuyor, tabiri caizse fişleniyorsunuz.





Bir kaç madde yazıp, sonra noktayı Dünya Çerkes Birliği ile Kafkas Dernekleri Federasyonu arasında gelişen sürece dair yaşanan tartışmalarla ilgili yorum yaparak koymak istiyorum.





0- Çerkesler ve herkesler.


Bu madde özellikle 0 ile başlıyor, çünkü aşağıdaki diğer maddelerin en solunda gizli bir sıfır bulunuyor.





Sebebi yağmalanmış tarihimizdir, bu yağmayı Çarlık mı yapmıştır, Osmanlı mı yapmıştır, Sovyetler mi yapmıştır, Türkiye mi yapmıştır, Rusya mı yapmıştır, içimizdeki Fransızlar mı yapmıştır ya da hepsi bunu parça parça mı yapmıştır bilemem. Ancak doğrusu yağmalanmış bir tarihimizin olduğudur. Tarih bizim için Büyük savaştan önce ve büyük savaştan sonra ikiye ayrılmıştır. Bizler sonrasında kalmışız mecburen (Bakunin’in dediği üzere: Tarih kazananların propagandasıdır) Daha sonra soykırımla birlikte; soykırımdan önce ve soykırımdan sonra diye ikiye ayrılmıştır. Bizler (Türkiye’dekiler) soykırımdan sonrasında kalmışız mecburen. Daha sonra Osmanlıdan önce ve Osmanlı’dan sonra diye ikiye ayrılmıştır. Bizler yine mecburen Osmanlıdan sonrasında kaldık. Daha sonra tek partili dönemden önce ve tek partili dönemden sonra diye ikiye ayrıldı ve yine biz mecburen tek partili dönemden sonrasında kaldık. Şimdinin adını koyamıyorum tarihin henüz. Ama bu yolla ilerlersek yarının adını koyabiliyorum ne yazık ki: varlığımızdan önce ve varlığımızdan sonra olacak bu gidişle.





Benim kişisel görüşümü yazmayacağım şimdi, kimilerine göre karadenizden hazara kadar olan herkes Çerkes, kimilerine göre bütün Kafkasya Çerkes, kimilerine göre sadece Kuzey Kafkasya Çerkes, Kimilerine göre Apsuvalar ve Adığeler Çerkes. Çözümü basit. Çerkes nedir, ne değildir onu iyice ortaya koyacağız. Önce biz Çerkes miyiz, değil miyiz ona cevap vereceğiz. Neden Çerkesiz, neden Çerkes değiliz onu da söyleyeceğiz. Sonra kim Çerkestir, kim Çerkes değildir düşüneceğiz. Neden Çerkesler, neden Çerkes değiller onu da katacağız düşünürken. Sonra gidip onları temsil eden en büyük kurumlara soracağız: Siz Çerkes misiniz diye.





1- Bana göre Çerkeslerin en büyük düşmanı Çerkeslerdir





Sebebiyle ilgili bir çok şey yazılıp çizilebilir, ancak en temel neden Çerkeslerin kendi sorunlarıyla ilgili farklı görüşlerin kavga gürültü olmadan, medeni bir şekilde tartışabilecekleri.. fikir alışverişi yapabilecekleri bir zeminlerinin bulunmamasıdır.





Çözümü ise bu halka emek veren farklı görüşlerde samimi insanların bu zemini inşa etmesi ve örgütlemesidir.





2- Kurumlarımızın en büyük sorunu, içlerindeki “İrlandalılardır.”





Kurumlarımız bütün dikenlerini kabuklarına örmüş, kendileriyle aynı şeyleri savunmayan herkesi düşman ilan ederken.. onlara en büyük zararı veren içlerinde onları dışarıda farklı şeyler söyleyen herkesi düşman ilan edenlerdir. Her eleştiri bir saldırı değildir, bazı şeyler daha iyi olsun diye eleştirilir.


Çözümü ise kurumlarımızın kabuklarında halkına karşı uzanan bu dikenleri kaldırması ve her eleştiriyi bir saldırı olarak görmemesidir. Böylelikle hem hepimizin hem de halkımızın kurumlarına dönüşebilirler ve dahada önemlisi ancak böyle gelişebilirler.





3- Geçmişin geleceği yoktur, tek bir gelecek vardır.





Çerkeslerin büyük çoğunluğu Çerkesliğini geçmişten almaktadır, geçmişiyle Çerkes olmaktadır ve geleceğe doğru sürekli başkalaşarak yaşamaktadır. Geleceklerini bir Çerkeslik üzerinden inşa etmeyenlerin gelecekleri en son nokta bir Çerkes olarak yok olmaktır.





Çözümü ise Çerkesliğe dair bir gelecek inşa etmektir, bu geleceğin yolu ise vatana dönüştür. Önce vatana dönüşün bilincini örgütlemek gerekir. Dönüş geçmişte kalmış husumet ve düşmanlıklarla: saldırgan ve agresifçe değil, barış ve kardeşlik içinde: evrensel hukuk ve demokrasiye uygun olarak yol aramalıdır.





4- Kabardeyli Çerkesler ile Abzehli Çerkesler hastalığı..





Bazen şaka yollu, bazen ciddi bir şekilde zuhur eden Kabardey, Abzeh, Şapsığ gibi kabilecilik bir geri kalmışlıktır. Bazen bilerek yada bilmeyerek bir kabileden olmayı övmenin aslında o kabileden olmayanı aşağılamak olduğunu da anlamak gerekir. Bunlar toplumun psikolojik olarak bölünmüş kalmasını sağlayan, zihnen Çerkeslerin arasına sınırlar çizen şeylerdir.





Çözüm olarak Kabardeyleri ya da Abzehleri yok edelim demiyorum elbette, ancak en öne, en önemliye Çerkesliği yerleştirmektir. Kabardeyliliği, Abzehliliği bir kimlik olarak değil, bir kimliğin tarihi olarak ortaya koymak ve Çerkes kimliğini tek parça inşa etmektir.





5- Kayserili Çerkeslerle, Manisalı Çerkesler hastalığı..





Başkalaşımın bir diğer örneği Türkiye’de Çerkeslerin kendi aralarında zuhur eden bir hemşericiliktir. Bu da Çerkeslerin aralarında oluşan psikolojik bir sınır oluşturmaktadır. Bazı büyükşehirlerdeki Çerkes derneklerinin yönetim seçimlerinde bu psikolojik sınırın ortaya çıkışı görünmektedir. Bunlar bizim buralı değil, derneğimizi yönetiyor şeklinde. Bu sınırlar Çerkeslerin doğal sınırları olmadığından bunlardan vazgeçilmelidir.





Çözümü ise bütün Çerkeslerin vatanı Çerkesyadır, Türkiye’deki bütün Çerkesler de tek bir diasporadır ve hemşeridir bilincini yaymaktır.





6- Çerkes Parası hastalığı…





Belki dünyadaki en şeffaf para akışı Çerkes parasıdır. Çünkü hortumlanacak, dolandırılacak bir niteliği yoktur ve her zaman bu parayı alan kişi veren tarafından hak edildiğine inanıldığında verilebilir. Ancak biliyorsunuz ki; dünya Çerkes dünyası değildir ve Çerkesler bu dünyada bir halkın geliştirmesi gereken bazı şeyleri üretebilecek araçlara sahip değiller. Şimdiki dünya olanaklar dünyası, ancak bütün olanaklar uluslararası kabul gören para üzerinden satılmaktadır.





Çözümü ise bir Çerkes fonu oluşturmaktır. Bu fonla toplumsal üretim desteklenmelidir.. Çerkes müziği akademileri açılmalı, geleneksel Çerkes müziğini sürekli tüketmek yerine profesyonel Çerkes müziği inşa edilmelidir. Çerkes kütüphaneleri açılmalıdır, Çerkes yazarlar fonlanmalıdır, Çerkes medyası oluşturulmalıdır. Çerkesleri yeni çağa taşıyan: gerek sanal (bilgisayar, cep telefonu oyunları.. sanal kütüphaneler vs..) gerek reel atılımlar yapılmalıdır.





Dünya Çerkes Birliği ile Kafkas Dernekleri Federasyonu arasında gelişen sürece dair





Bir tarafta Kaffedçiler DÇB’ye haklı-haksız ver yansın ederken ilgimi çeken en garip şey bir grubun DÇB’yi Rusçulukla suçlaması oldu… Bunlar doğru şeyler değil; bir kurumun yanlılarının diğer bir kurumun yanlılarını bu şekilde eleştirebilmek için, kendi kurumlarının bağımsız olması gerekir. Şimdi DÇB yanlısı kurumlar çıkıp KAFFED’i Türkçülük bazı sebeplerden ötürü Türkçülük ile suçlarlarsa, bu suçlamayla ilgili savunma yapacağınız bütün argümanlar DÇB içinde geçerlidir. Ayrıca karşılıklı Rusçuluk-Türkçülük suçlamalarının hiçbir faydasıda yoktur. Kaffed DÇB’den ayrılır mı, DÇB Çerfed’i alır mı bunlar ayrı şeyler.. Eğer varsa böyle bir durum DÇB Kaffed ayrılırsa Çerfed var diyorsa ya da Kaffed ayrılığı DÇB’ye zarar vermek üzerine bir tehdit olarak düşünüyorsa; burada tartışılması gereken tutumlar farklıdır. Birbirlerine karşı kullandıkları yöntemler eleştirilmelidir.





Kurumlara, kurumların holiganlarına önerim, tartışmaları kurumsal partizanlık boyutuna çekerek tartışmaktansa; bugüne kadar temsil ettikleri halka verdikleri zarar veya veremedikleri faydalar üzerine yıkıcı olmaktan ziyade yapıcı bir şekilde yürütmeleridir. Çünkü Kaffed DÇB’nin en büyük örgütüyse veya DÇB Çerkeslerin Rusya’daki sesiyse veya öyle olmaya çalışmak istiyorsa ikisinin de dinamiği Çerkes halkıdır ve Çerkes halkı her ikisinden daha büyüktür.


Kurumlara, kurumların holiganlarına önerim, tartışmaları kurumsal partizanlık boyutuna çekerek tartışmaktansa; bugüne kadar temsil ettikleri halka verdikleri zarar veya veremedikleri faydalar üzerine yıkıcı olmaktan ziyade yapıcı bir şekilde yürütmeleridir. Çünkü Kaffed DÇB’nin en büyük örgütüyse veya DÇB Çerkeslerin Rusya’daki sesiyse veya öyle olmaya çalışmak istiyorsa ikisinin de dinamiği Çerkes halkıdır ve Çerkes halkı her ikisinden daha büyüktür. Kurumlarımız kendini birbirinin rakibi olarak görmekten vazgeçmeli, birbirini tamamlayan biçimde inşa etmelidir. Doğrusu; özeleştiridir. Kaffed DÇB’yi eleştirirken kendisinin DÇB’yi oluşturan bir kurum olduğunu, DÇB’de Kaffed’i eleştirirken Kaffed’in kendisini oluşturan bir kurum olduğunu bilmelidir ve eleştiriler taraflar arasında oluyordan ziyade bir özeleştiri niteliği taşımalıdır. Çünkü DÇB bir parça Kaffed, Kaffed’te bir parça DÇB’dir. Böylesi bir ilişkide yaşanan tartışmaların iki grubu farklı bir oluşumun kavgası gibi sürdürmek hem nezaketsizlik hemde haksızlıktır. Bu tartışmaların topluma yansıyan biçimi: Her kurumun tartışma olan konuyla ilgili kendi özeleştirisini vermesi olacaktır.
Share:

Yerel Seçimler ve Çerkes Adaylar Üzerine:




Hayatımda yaşadığım en ilginç seçim dönemini geride bıraktık, yankıları bir müddet daha sürecek ve en sonunda her zaman olduğu gibi çoğunluk ileriye bakmaya devam edecektir. Ben ve benim gibi birileri ise yasal bir seçim gerekmeksizin geleceğe bakarken geçmişi izler, geçmişi izlerken geleceği düşünürüz sürekli..

Bu yerel seçimlerin hiçte adil olmayan bir şekilde gerçekleştiğini gönül rahatlığıyla söylemem gerekir, aksini iddia etmek için toprakta yeni bitmiş bir ottan daha duyarsız yaşamak gerekir sanırım. Adil olmadığını kabul edelimde, öyle istediğimiz kılıfı uyduralım yani illa savunacaksak bu adaletsizliği. Bir tarafta devletin her olanağını sınırsızca kullananlar; Cumhurbaşkanı ve tüm olanakları, Bakanlar ve tüm olanakları sahadaydı… Ulusal medya; tek bir tarafın propaganda aracı gibi çalışıyordu.. Diğer tarafta kendi yağında kavrulmaya çalışırken bile risk almak zorunda bırakılanlar vardı..

Adil olmayan, toplumu beka, din, terör, ekonomi, demokrasi baskısıyla sıkıştıran kampanya sürecinden sonra gerçekleşen seçimde kesin olmayan sonuçlara göre herkes bir seçim yaptı. Gerçekleşen seçimi; yukarıda anlattığım gerçeklik ile birlikte düşünecek olursak ortaya çıkan sonucun basit başarı olarak anlatamayız. Bu başarının tek bir mimarı var, o da tüm devlet olanaklarını sadece karşısındakileri ezmeye çalışanlardır. Bu devasal olanaklar ile seçimi kazanmak için yaptıkları tek şey: tehdit, karalama, baskı ve manevi istismar olmuştur. Toplum bu olanaklara rağmen bu başarısızlığa sandıkta gereken yanıtı vermiştir. Bundan bir ders çıkarılır mı, yoksa aynı yoldan devam mı edilir bilemeyiz ama artık kendi şahsi bekaları için bunu düşünmelerini şahsen tavsiye ederim.

Bu seçimleri her açıdan yazıp çizebiliriz, neresinden tutsak o tarafından yürünür bir yönü vardı çünkü. Her açıdan yazan çizende var, içlerinde benim görüşümü yansıtanlar da.. O yüzden ben kendi birincil kimliğimi oluşturan bir yönüyle görüşümü ifade edeyim.


Çerkes Adaylar
Seçimlerde en ilgimi çeken şey seçimlere katılan “Çerkes adayları”ydı. En başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Adaylığına, Çoğulcu Demokrasi Partisinin destekleriyle Bağımsız aday olarak katılan Doğan Duman ile ilgili görüşümü; Doğan beyin adaylığını önemsediğim ve adaylık biçimini ve adaylık sürecindeki genel duruşunu desteklediğim için aşağıda uzun uzun yazacağım ancak ondan önce çeşitli partilerden aday olarak katılan ve “Çerkes Adaylar” olarak oluşan gündemle ilgili kısacık bir şeyler yazmak isterim:

Bazı bölgelerden parti adayı olarak seçime giren Çerkesler vardı. İlk defa gördüğümde bir Çerkes olarak, bir adayın biyolojik Çerkes olmasından dolayı oy vermeyi doğru bulmadığımı ifade ettim. Çünkü adaylara oy toplamak isteyen kişilerin söylemi: Bu adaylar Çerkesdir, bunlara oy verin üzerineydi. Partizanlık yapmakla itham edildim. Halbuki ben ifademi bir Çerkes olarak yaparken, ülkede yönetime katılan birçok biyolojik Çerkes kişiyi ortaya koyarak yapıyordum, partizanlık ile bir ilgisi yoktu. Olup olabileceğim en katıksız Çerkesliğimle bu ifadeyi kullanıyordum. Ancak sevip saydığımız büyüklerimizin bile beni anlamayı denemektense, karşı ifadede bulunanları deyim yerindeyse vatan haini ilan etmeye varacak kadar suçladığını gördüğümde, konuyla ilgili düşüncemi seçimlerden sonra açıklamaya karar verdim. Allah muhafaza, “Çerkes adayların” kaybetmesinin sorumlusu olmak istemedim. Şimdi artık yazdığım bu yazının kimseye kaybettirme gibi bir değeri kalmadı, gönül rahatlığıyla yazıyorum. Eğer ben partizanlık yapacak olsaydım, hiç kimsenin yönlendirmesine gerek duymaksızın Antalya’nın Konyaaltı ilçesindeki veya Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesindeki adaylara oy verirdim yada imkanım dahilinde verilmesi için mücadele ederdim. Çünkü kendimi en yakın bulduğum görüşü savunan parti bu yönde karar almıştı. Konu benim partizanlığım değildi ve zaten hayatımın hiçbir evresinde partizan olmadım. Hayatımda olduğum ve gururla taşıdığım üç kimliğim oldu benim; birincisi insan olmak.. ki ikincisi varlığını “Çerkeslik insanlıktır” şiarına dayandıran Çerkes olmak.. üçüncüsü de liberterizmdir. Benim bu konuyla ilgili görüşümden seçimlere çeşitli partiler altında giren bildiğimiz veya bilmediğimiz bütün Çerkes adaylar muaftır, çünkü hiçbirisini hakkında yorum yapacak kadar tanımadığım için Çerkes kimliğimle onları doğrudan değerlendirmem hatalı olur. Benim eleştirdiğim şey, bu adaylarla ilgili seçimlerin bir Çerkesliğe dayandırılmasının biçimidir. Bu adayları inanılmaz bir baskıyla savunan kişiler; adaylıkları salt biyolojik Çerkesliğe indirgeyerek, bütün Çerkesleri bu adaylara sadece anne ve babalarından aldıkları Çerkesliğe işaret ederek bir kampanya yürüttüler ve adayların Çerkeslere yada Çerkesliğe ne gibi faydaları olacağı konusunda konuşmayı asla kabul etmediler. Bütün çalışmaları adayların anne ve babalarından aldıkları Çerkes kimliğinde takıldı kaldı, onlara oy vermemek dünyanın en büyük ayıplarından biriymiş gibi konuşuldu, en ufak eleştirilerde insanlar itham edildiler. Buna karşı çıktım, buna hala karşıyım ve yarında hep karşı olacağım. Benim kimsenin soyuyla ilgili bir derdim yok, zaten olamazda. Dünyevi görüşüme göre; böyle ayrıntılara girerek insanlara değer biçmenin adı gerici milliyetçiliktir. Milliyetçilik bile değildir. Kimsenin kendini ifade ettiği kimliğinden dolayı hor görülmesini savunmadığım gibi, savunana da sessiz kalamam. Bir insan Rus olduğu için, Kürt olduğu için, Ermeni veya Gürcü olduğu için, Arap olduğu için kötü birisi olmadığı gibi , Çerkes olduğu içinde iyi biri olamaz. Bu dünyada belkide bir Çerkesin başka bir Çerkese yaptığı kötülüğü hiç kimse yapmamıştır ya da bir Kürdün bir Kürde yaptığı kötülüğü.. Ancak bu da bir yargı mantığı olamaz. İyilik veya kötülük şahsi karakter meselesidir. Birileri bu adayları desteklemek üzerine şöyle diyorlardı; “uzayan kol, bizden olsun.” bunun ne anlama geldiğini bildiğinizi varsayarak söylüyorum: Böyle aday desteklenmez, böyle seçim yürütülmez, böyle demokratik davranılmaz ve böyle Çerkeslikte olmaz olsun. Kimi arkadaşlarımız bu tavırları Çerkes milliyetçiliği olarak tanımlamaya çalıştılar, ancak böyle milliyetçilik olmaz. Milletini seven, kendini temsil etmesini istediği kişileri bu ifadelerin ardına sığınarak savunamaz. Milletini seven, kendisini temsil eden insanları erdemiyle, irfanıyla, duruşuyla kendi milletini en iyi şekilde temsil edeceği için savunur. Söylediğim gibi; ilgili adayların şahsiyetiyle ilgili hiçbir bilgim olmadığı, onları savunan kişilerin bunları öne çıkarmak yerine sadece biyolojik Çerkesliklerine atıf yaptığından dolayı onların özelinde hiçbir yorum yapmıyorum, yazdığım herşey onları savunan birilerinin yaptıkları üzerinedir.


Diğer bir taraftan bu adayların Çerkeslerden bu yönde, bu açıda, bu söylemde bir oy isteyip istemediğini bilmek gerekir. Seçimlerde yarışa katılan bütün siyasetçiler elbette herkesten oy almak isteyecektir. Ancak özel bir gruba yönelik, özel bir gündemle oy istemek farklı bir detay doğurur. Ben bu adayların Çerkeslerden bu yönde, bu açıda ve bu söylemde bir oy isteyip istemediğini bilmediğim için detaylara girmiyorum. Ancak parantez açarak benimle ilgili bir durumu netliğe kavuşturmak istiyorum. Benim Çerkeslik tanımıma göre; seçim zamanlarında biyolojik Çerkesliği öne çıkan bir çok Çerkes varken Çerkes meselesi ve sorunlarıyla ilgili en ufak bir görüşleri olmayan siyasetçilerin Çerkeslikleri değersizdir. Çünkü sizlerde benden iyi biliyorsunuz ki; benim bahsettiğim bu tür Çerkesler her siyasi partide oldukları gibi, Belediye başkanı, Milletvekili, Bakan gibi görevlerde ülke yönetimine katılmışlardır ancak o kişilerin Çerkes meselesi ve sorunlarına yönelik hiçbir katkısı olmamış hatta olabilecek katkıların önünü ilk başta bu kişiler kesmiştir. Siyasi seçimlerime, siyasi eğilimime ve yönüme Çerkes kimliğimin etkisinin olduğunu da söylemek isterim; ben halkımın ulusal sorununa çözüm üretebileceğine inandığım herkese Çerkes olduğum için destek olurum. Belediyede veya mecliste; Çerkesliğe faydası dokunabileceğine inandığım herkesi desteklerim. Destek olacağım bu kişilerde ilk arayacağım şey; Çerkes sorununa yönelik çözümlere destek olabilme potansiyeli olur, annesinin-babasının Çerkes olup olmadığı inanın son bakacağım şeydir.


İBB’den adaylığını koyan Doğan Duman’la ilgili yoruma gelecek olursak; bütün eksik ve yanlışları ile Doğan beyin adaylığı ve adaylığı sürecinde yürüttüğü kampanya çok değerlidir. Doğan beyin seçimi kazanmamış olmasının hiçbir değeri olmamakla birlikte, sadece seçime katılmış olması ve toplumda seçime katılmış olmasının yarattığı dalgalanma dahi büyük bir kazançtır. Bu yüzdende bu başarının hakkını vermek gerekir. Kendisi bu başarının farkında olmalı, aldığı oy sayısına takılıp üzülmek yerine toplum içerisinde yarattığı tartışmanın aslında ne kadar büyük bir başarı olduğunu bilmesi gerekir. Çerkeslere, Çerkes olarak yönetime katılmanın bir şeklini göstermiş, bunu Çerkes toplumunda bir tartışmaya dönüştürmüştür. Seçimlere Çerkes kimliğiyle nasıl girileceğini ve Çerkeslerden nasıl oy isteneceğinin en net örneği olmuştur. Seçimlerde öne çıkardığı Çerkes kimliği, soyundan çalınmış bir kimlik değil; uğruna mücadele verilen bir Çerkes kimliğidir. Kuşkusuz bir çok hata olmuştur. Kimi hatalar, katıldığı bir televizyon programında kullandığı bazı ifadelerde (Bunu yerinde eleştirmiştim) kendisi tarafından olsada bunlar skandal değildir. Kimi hatalar, kendisinin birlikte olduğu ve hatta kendisini İBB adayı olarak gösteren ÇDP’nin süregelen hataları olmuştur ancak kimi hataları ise Çerkesler Doğan beye karşı yapmıştır. Kendisinin adaylığını ülkenin mevcut tartışmalarında eriten, yok sayan ve karşı propaganda yapanlar olduğu gibi.. ÇDP ile geçmişten gelen bir anlaşmazlık ile baştan kendisini yok sayanlar da oldular. Ancak tüm bunlar küçük detaylardır. Bu detayların gelecek seçimlerle ilgili bir değeri vardır, eğer kendileri gelecekte tekrar aday olmayı düşünürlerse veya aday olan biriyle çalışırlarsa bu detaylar üzerine çalışmalı ve sergiledikleri kimlik siyasetini, kimliğin sağını-solunu kapsayacak şekilde içine alacak biçime taşımak için araçtır. Doğan Duman’a bu seçimlerde bizleri, bizim gibi temsil etmeye yönelik olan çabalarından ve bir adayın Çerkesliğinin nasıl değerli olunabileceğini canlı kanlı yansıttığından dolayı teşekkür ederim. Kuşkusuz Doğan beyin adaylığını, ÇDP’den bağımsız değerlendiremeyiz. Bu yüzden aşağıda küçük bir ÇDP başlığı açalım:


Doğan Duman’ın seçimi kazanmamış olması bir sürpriz değil, inanıyorum ki kendisine de, ÇDP’ye de değil. Çünkü bizim buradan okuyabildiğimiz ve takdir ettiğimiz şey: Doğan beyin ve ÇDP’nin bu seçimi kaybetmeye girdiklerini bilmektir. Kazanmak istedikleri şey de bellidir aslında. ÇDP, Çerkesleri kazanmak istemektedir. Çünkü varlık felsefesini bunun üzerine inşa etmiştir ÇDP, ancak kuruluş ve ilerleyişiyle ilgili kendisininde pay sahibi olduğu birçok sebepten ötürü ÇDP bugüne kadar Çerkeslere kendini anlatamamış, Çerkesleri kazanamamış ve onlarsız bir yolu bulunmayan partidir. Ben iyi niyetimle bu partiye gönül ve emek veren bütün arkadaşlarıma şunu söylemek isterim. Çerkeslerin ÇDP’yi anlayamamış olmasını, anlayamıyor olmasını ilk önce kendi içinizde aramayı deneyin. İnsanları suçlamaktan, yargılamaktan vazgeçin. Toplumsal tabana (ama gerçekten toplumun tabanına) inmenin yolu: insanlarla ve gruplarla istişare etmektir ve eğer gerçekten Türkiye’de Çerkeslerin partisi olmak gibi bir iddianız varsa; kendinizi övmekten vazgeçin, hatalarınızı saklamaktan, gecikmiş bile olsa olması gerekenleri yapmaktan sakınmayın. Toplumsal bir taban oluşturmak için, toplumsal diyalog şarttır. Toplumla diyaloglar kurun, toplumun eleştirilerine saldırmayın, toplumun tavsiyelerine yüz çevirmeyin. Olmadığınız gibi görünmeyin, olduğunuzu saklamayın, hatalarınızı kabul edin, küstürdüklerinizden özür dileyin, küstüklerinizle barışın, toplumun düşünürleriyle, yazar-çizerleriyle, irili-ufaklı örgütleriyle bir iletişim kurun, tartışın, danışın, sorun, soruşturun.. Sizi inkar etmeyen siyasi oluşumlar ile iletişim kurun. Doğan bey ile girdiğiniz bu seçim size Çerkeslere dokunabilmenin bir yolunu açtı, bunu hiç etmeyin. Kazandıklarınızla kör olmayın, kaybettiklerinizle yok olmayın. Kibirden uzak duran, tevazu sahibi olun. Çağın iletişim araçlarını daha verimli kullanın, Çerkesleri de dolaylı olarak ilgilendiren (sosyal, ekonomik,politik vs.) konulardan uzak kalmayın.
Share:

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler