Çerkes Dövüşü

Çerkeslerde ulusal bir birlik duygusu gelişmediğinden mi yada öyle bir duygu bastırılsın diye sürekli maniple edildiğimizden mi bilmiyorum ilginç bir örgüt holiganlığı var. Ne zaman bir tartışma çıksa; insanlar kendilerini yakın hissettikleri örgütün holiganına dönüşüp karşılarında gördüklerini ezmek için akla-vicdana sığmayacak şekilde saldırgan oluyorlar. Ortak idealleri olan örgütlerin bile birbirine karşı tutumu bu şekilde.





Geçenlerde sosyal medyada ‘Çerkeslerin Sorunları’ başlığıyla bir yazı yayınladım, yazdığım yazıda sayın Halbad Muharrem ‘Bizim Düşmanımız Kim?’ diye sordu bana. Bende ‘bizim en büyük düşmanımız yine biziz’ dedim.





Bize bizden beter düşman mı var?





Çerkeslerin en büyük düşmanları yine Çerkesler. Bu da yetmiyormuş gibi halkın içinde yan yana gelip dernekleşenler var mesela; onların da en büyük düşmanı başka dernekçiler. Bazı dernekler yan yana gelip Federasyon kurmuşlar, onların da en büyük düşmanları diğer federasyonlar. 10-15 kişi bir grup oluşturmuş mesela ‘demokrasi’ temalı.. onların da en büyük düşmanları diğer demokrasi temalı gruplar. Çerkes sorunuyla ilgili çözüm örgütlemek isteyenler var, karşılarındaki en büyük düşmanları yine Çerkes sorunuyla ilgili çözüm üretmek isteyenler.





Hal böyleyken bir gündeme dair iki kelam ettiğinizde, sizden bir taraf seçmeniz bekleniyor. Bağımsız olmak ise herkesin düşmanı olmak demek. Bir taraf olunca da sizden hep karşı tarafa saldırmanız bekleniyor, durup ‘arkadaş bir dakika ne oluyor’ diye sorunca kıyamet kopuyor, tabiri caizse fişleniyorsunuz.





Bir kaç madde yazıp, sonra noktayı Dünya Çerkes Birliği ile Kafkas Dernekleri Federasyonu arasında gelişen sürece dair yaşanan tartışmalarla ilgili yorum yaparak koymak istiyorum.





0- Çerkesler ve herkesler.


Bu madde özellikle 0 ile başlıyor, çünkü aşağıdaki diğer maddelerin en solunda gizli bir sıfır bulunuyor.





Sebebi yağmalanmış tarihimizdir, bu yağmayı Çarlık mı yapmıştır, Osmanlı mı yapmıştır, Sovyetler mi yapmıştır, Türkiye mi yapmıştır, Rusya mı yapmıştır, içimizdeki Fransızlar mı yapmıştır ya da hepsi bunu parça parça mı yapmıştır bilemem. Ancak doğrusu yağmalanmış bir tarihimizin olduğudur. Tarih bizim için Büyük savaştan önce ve büyük savaştan sonra ikiye ayrılmıştır. Bizler sonrasında kalmışız mecburen (Bakunin’in dediği üzere: Tarih kazananların propagandasıdır) Daha sonra soykırımla birlikte; soykırımdan önce ve soykırımdan sonra diye ikiye ayrılmıştır. Bizler (Türkiye’dekiler) soykırımdan sonrasında kalmışız mecburen. Daha sonra Osmanlıdan önce ve Osmanlı’dan sonra diye ikiye ayrılmıştır. Bizler yine mecburen Osmanlıdan sonrasında kaldık. Daha sonra tek partili dönemden önce ve tek partili dönemden sonra diye ikiye ayrıldı ve yine biz mecburen tek partili dönemden sonrasında kaldık. Şimdinin adını koyamıyorum tarihin henüz. Ama bu yolla ilerlersek yarının adını koyabiliyorum ne yazık ki: varlığımızdan önce ve varlığımızdan sonra olacak bu gidişle.





Benim kişisel görüşümü yazmayacağım şimdi, kimilerine göre karadenizden hazara kadar olan herkes Çerkes, kimilerine göre bütün Kafkasya Çerkes, kimilerine göre sadece Kuzey Kafkasya Çerkes, Kimilerine göre Apsuvalar ve Adığeler Çerkes. Çözümü basit. Çerkes nedir, ne değildir onu iyice ortaya koyacağız. Önce biz Çerkes miyiz, değil miyiz ona cevap vereceğiz. Neden Çerkesiz, neden Çerkes değiliz onu da söyleyeceğiz. Sonra kim Çerkestir, kim Çerkes değildir düşüneceğiz. Neden Çerkesler, neden Çerkes değiller onu da katacağız düşünürken. Sonra gidip onları temsil eden en büyük kurumlara soracağız: Siz Çerkes misiniz diye.





1- Bana göre Çerkeslerin en büyük düşmanı Çerkeslerdir





Sebebiyle ilgili bir çok şey yazılıp çizilebilir, ancak en temel neden Çerkeslerin kendi sorunlarıyla ilgili farklı görüşlerin kavga gürültü olmadan, medeni bir şekilde tartışabilecekleri.. fikir alışverişi yapabilecekleri bir zeminlerinin bulunmamasıdır.





Çözümü ise bu halka emek veren farklı görüşlerde samimi insanların bu zemini inşa etmesi ve örgütlemesidir.





2- Kurumlarımızın en büyük sorunu, içlerindeki “İrlandalılardır.”





Kurumlarımız bütün dikenlerini kabuklarına örmüş, kendileriyle aynı şeyleri savunmayan herkesi düşman ilan ederken.. onlara en büyük zararı veren içlerinde onları dışarıda farklı şeyler söyleyen herkesi düşman ilan edenlerdir. Her eleştiri bir saldırı değildir, bazı şeyler daha iyi olsun diye eleştirilir.


Çözümü ise kurumlarımızın kabuklarında halkına karşı uzanan bu dikenleri kaldırması ve her eleştiriyi bir saldırı olarak görmemesidir. Böylelikle hem hepimizin hem de halkımızın kurumlarına dönüşebilirler ve dahada önemlisi ancak böyle gelişebilirler.





3- Geçmişin geleceği yoktur, tek bir gelecek vardır.





Çerkeslerin büyük çoğunluğu Çerkesliğini geçmişten almaktadır, geçmişiyle Çerkes olmaktadır ve geleceğe doğru sürekli başkalaşarak yaşamaktadır. Geleceklerini bir Çerkeslik üzerinden inşa etmeyenlerin gelecekleri en son nokta bir Çerkes olarak yok olmaktır.





Çözümü ise Çerkesliğe dair bir gelecek inşa etmektir, bu geleceğin yolu ise vatana dönüştür. Önce vatana dönüşün bilincini örgütlemek gerekir. Dönüş geçmişte kalmış husumet ve düşmanlıklarla: saldırgan ve agresifçe değil, barış ve kardeşlik içinde: evrensel hukuk ve demokrasiye uygun olarak yol aramalıdır.





4- Kabardeyli Çerkesler ile Abzehli Çerkesler hastalığı..





Bazen şaka yollu, bazen ciddi bir şekilde zuhur eden Kabardey, Abzeh, Şapsığ gibi kabilecilik bir geri kalmışlıktır. Bazen bilerek yada bilmeyerek bir kabileden olmayı övmenin aslında o kabileden olmayanı aşağılamak olduğunu da anlamak gerekir. Bunlar toplumun psikolojik olarak bölünmüş kalmasını sağlayan, zihnen Çerkeslerin arasına sınırlar çizen şeylerdir.





Çözüm olarak Kabardeyleri ya da Abzehleri yok edelim demiyorum elbette, ancak en öne, en önemliye Çerkesliği yerleştirmektir. Kabardeyliliği, Abzehliliği bir kimlik olarak değil, bir kimliğin tarihi olarak ortaya koymak ve Çerkes kimliğini tek parça inşa etmektir.





5- Kayserili Çerkeslerle, Manisalı Çerkesler hastalığı..





Başkalaşımın bir diğer örneği Türkiye’de Çerkeslerin kendi aralarında zuhur eden bir hemşericiliktir. Bu da Çerkeslerin aralarında oluşan psikolojik bir sınır oluşturmaktadır. Bazı büyükşehirlerdeki Çerkes derneklerinin yönetim seçimlerinde bu psikolojik sınırın ortaya çıkışı görünmektedir. Bunlar bizim buralı değil, derneğimizi yönetiyor şeklinde. Bu sınırlar Çerkeslerin doğal sınırları olmadığından bunlardan vazgeçilmelidir.





Çözümü ise bütün Çerkeslerin vatanı Çerkesyadır, Türkiye’deki bütün Çerkesler de tek bir diasporadır ve hemşeridir bilincini yaymaktır.





6- Çerkes Parası hastalığı…





Belki dünyadaki en şeffaf para akışı Çerkes parasıdır. Çünkü hortumlanacak, dolandırılacak bir niteliği yoktur ve her zaman bu parayı alan kişi veren tarafından hak edildiğine inanıldığında verilebilir. Ancak biliyorsunuz ki; dünya Çerkes dünyası değildir ve Çerkesler bu dünyada bir halkın geliştirmesi gereken bazı şeyleri üretebilecek araçlara sahip değiller. Şimdiki dünya olanaklar dünyası, ancak bütün olanaklar uluslararası kabul gören para üzerinden satılmaktadır.





Çözümü ise bir Çerkes fonu oluşturmaktır. Bu fonla toplumsal üretim desteklenmelidir.. Çerkes müziği akademileri açılmalı, geleneksel Çerkes müziğini sürekli tüketmek yerine profesyonel Çerkes müziği inşa edilmelidir. Çerkes kütüphaneleri açılmalıdır, Çerkes yazarlar fonlanmalıdır, Çerkes medyası oluşturulmalıdır. Çerkesleri yeni çağa taşıyan: gerek sanal (bilgisayar, cep telefonu oyunları.. sanal kütüphaneler vs..) gerek reel atılımlar yapılmalıdır.





Dünya Çerkes Birliği ile Kafkas Dernekleri Federasyonu arasında gelişen sürece dair





Bir tarafta Kaffedçiler DÇB’ye haklı-haksız ver yansın ederken ilgimi çeken en garip şey bir grubun DÇB’yi Rusçulukla suçlaması oldu… Bunlar doğru şeyler değil; bir kurumun yanlılarının diğer bir kurumun yanlılarını bu şekilde eleştirebilmek için, kendi kurumlarının bağımsız olması gerekir. Şimdi DÇB yanlısı kurumlar çıkıp KAFFED’i Türkçülük bazı sebeplerden ötürü Türkçülük ile suçlarlarsa, bu suçlamayla ilgili savunma yapacağınız bütün argümanlar DÇB içinde geçerlidir. Ayrıca karşılıklı Rusçuluk-Türkçülük suçlamalarının hiçbir faydasıda yoktur. Kaffed DÇB’den ayrılır mı, DÇB Çerfed’i alır mı bunlar ayrı şeyler.. Eğer varsa böyle bir durum DÇB Kaffed ayrılırsa Çerfed var diyorsa ya da Kaffed ayrılığı DÇB’ye zarar vermek üzerine bir tehdit olarak düşünüyorsa; burada tartışılması gereken tutumlar farklıdır. Birbirlerine karşı kullandıkları yöntemler eleştirilmelidir.





Kurumlara, kurumların holiganlarına önerim, tartışmaları kurumsal partizanlık boyutuna çekerek tartışmaktansa; bugüne kadar temsil ettikleri halka verdikleri zarar veya veremedikleri faydalar üzerine yıkıcı olmaktan ziyade yapıcı bir şekilde yürütmeleridir. Çünkü Kaffed DÇB’nin en büyük örgütüyse veya DÇB Çerkeslerin Rusya’daki sesiyse veya öyle olmaya çalışmak istiyorsa ikisinin de dinamiği Çerkes halkıdır ve Çerkes halkı her ikisinden daha büyüktür.


Kurumlara, kurumların holiganlarına önerim, tartışmaları kurumsal partizanlık boyutuna çekerek tartışmaktansa; bugüne kadar temsil ettikleri halka verdikleri zarar veya veremedikleri faydalar üzerine yıkıcı olmaktan ziyade yapıcı bir şekilde yürütmeleridir. Çünkü Kaffed DÇB’nin en büyük örgütüyse veya DÇB Çerkeslerin Rusya’daki sesiyse veya öyle olmaya çalışmak istiyorsa ikisinin de dinamiği Çerkes halkıdır ve Çerkes halkı her ikisinden daha büyüktür. Kurumlarımız kendini birbirinin rakibi olarak görmekten vazgeçmeli, birbirini tamamlayan biçimde inşa etmelidir. Doğrusu; özeleştiridir. Kaffed DÇB’yi eleştirirken kendisinin DÇB’yi oluşturan bir kurum olduğunu, DÇB’de Kaffed’i eleştirirken Kaffed’in kendisini oluşturan bir kurum olduğunu bilmelidir ve eleştiriler taraflar arasında oluyordan ziyade bir özeleştiri niteliği taşımalıdır. Çünkü DÇB bir parça Kaffed, Kaffed’te bir parça DÇB’dir. Böylesi bir ilişkide yaşanan tartışmaların iki grubu farklı bir oluşumun kavgası gibi sürdürmek hem nezaketsizlik hemde haksızlıktır. Bu tartışmaların topluma yansıyan biçimi: Her kurumun tartışma olan konuyla ilgili kendi özeleştirisini vermesi olacaktır.
Share:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çerkesçe

Translate

Çerkesler

Çerkesya

Çerkesya ya da Çerkezistan (Çerkesçe: Адыгэ Хэку,[1] Rusça: Черке́сия, Gürcüce: ჩერქეზეთი, Arapça: شيركاسيا[2]), Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeydoğu kıyısında yer alan bir bölge ve tarihsel bir ülkedir. Bu Çerkes halkının vatanıdır.

Etiketler